Öncelikle kapağını çok beğendiğimi ve kapak nedeniyle konusu hakkında yanıldığımı söylemeliyim. Konu highland yada ingiltere de geçmiyor, İngiltere'de başlayan hikaye Venedik'e uzanıyor, ayrıca tam bir Türk filmi gibi, madrigal ve Stephen in başına gelmeyen kalmıyor. Neyse sonlara doğru sıkılsam da fena değil di. Boş vakitte, çok bir beklenti içinde olmadan okuyun derim.
Madrigal karakterinin altın sarısı saçları ve mavi gözleri ile kapaktaki bayanın tam tersi kapak yaparlarken biraz karakterlerin fiziksel özelliklerine de dikkat etseler ne güzel olurdu.Madrigal ve Stephen hikayaleri baştan sona tam bir maceraydı.
Madrigal lauta çalar. Melek gibi çaldığı söylenir ve hayranlık uyandırır. Tek umudu kral III. Richard'ın ona zalimce davranmayacak, tüm parasını harcamayacak, nazik bir beyefendi bulmasıdır. Hakkında o kadar sık şarkılar söylediği harika duyguyu, aşkı hiç hissedebilecek miyim diye merak eder. Kendi ailesi bu sihirli duyguyu yaşamıştır. Annesi doğumda öldüğünde babasını avutmak mümkün olmamış, eriyip bitmiştir. Madrigal on yaşındayken dileği kabul olmuş ölmüştür. O zamandan beri Madrigal İngiltere kralının vesayeti altındadır.
Stephen Valentine'nin babası VI. Henry için savaşmıştır. Sadakati yüzünden öldürülmüş, başı herkesin görmesi için hainler köprüsü üzerinde sallanmıştır. Stephen on üç yaşındayken annesi ile York Hanedanından kral Edward'ın intikamından kaçmak için Venedik'e gitmiştir. Güllerin Savaşında İngiliz mal ve mülklerinin tamamını kaybetmiştir. Abisi Howard ise kayıplara karışmıştır. Abisini bulacağına dair umudunu hiç kaybetmemiştir. Babasının intikamını alana, topraklarını geri kazanana kadar Valentine soyadını almıştır. Bir süre başıboş gezerek gezgin şarkıcılarla beraber çingene karavanlarında seyahat etmiştir. Asil bir tüccar olarak Venedik'e yerleşip cam ticaretinde küçük bir servet kazanmıştır. Şimdi yirmi beş yaşına gelmiştir ve yasal hakkı olan toprakları istemek için İngiltere'ye dönmüştür. Kral ile görüşmeyi beklerken odasına yanlışlıkla giren Madrigal'dan çok etkilenir.
Stephen Madrigal'ı görünce büyülenir. Aklından çıkmayan güzellikten uzak durmak ister zaten düşünecek yeterince derdi vardır. Bir adamın üzerinde böylesine bir gücü olabileceğini düşünmek Madrigal için korkutucu olsa da kendisine hakim olamaz. Stephen'ın ilgisini çekmek ister. Onu düşündüğünde bir yandan korkar bir yandan da içini bir coşku kaplar. Stephen'ın gözlerine bakması aşık olduğunu anlamasına yeter. Sadece birkaç saat önce aşkı merak edip, bunun sadece şiirlerde ki bir saçmalık olduğunu düşünürken aniden aşık olur.
Stephen'ın toprakları Madrigal'ın elindedir. Kral evlenirse toprakları üzerinde hak iddia edebileceğini söyler fakat Stephen bir Renffed ile evlenemezdi. Madrigal'ın babası babasını öldürmüştür bu adı taşıyan herkesten nefret etmeye yemin etmiştir. Madrigal ile arasında bir aşk olmazdı bu yüzden Madrigal'ı istemez ve gönderir. Madrigal bir lordun şımartılmış kızı olmuş, güzelliği, zarafeti ve yeteneği sayesinde hep sevilmiş, hayranlık uyandırmış, hep nazik davranılmış, hiç nefretle bakılmamış, küçümsenmemiştir. Stephen tarafından hakarete uğramaya katlanamaz. Birbirlerini büyük bir tutku ile sevebilirlerdi ama Stephen'ın kini yüzünden bir kenara fırlatılır.
Madrigal Buckinghan dükünün hain olduğunu, krala karşı komplo kurup iki prensi öldürüp, tahtı ele geçirmeyi planladığını duyar. Dük peşine düştüğü için kılık değiştirir. Saçını keser ve bir halk ozanı olarak kaleden ayrılır. Stephen yola çıkacaktır ama atını bir halk ozanı almıştır. Ona ait olan bir şeyi kimse çalamayacağından halk ozanının peşine düşer ve genç bir delikanlı olduğunu düşündüğü Madrigal'ın güvenli bir şekilde gittiğini görmek için onunla birlikte yola çıkar. Böylece kader bir kez daha Madrigal'ı Stephen'ın kollarına atmış olur.
Madrigal kaleye geri götüreceğini düşündüğü için Stephen'e gerçek kimliğini söylemez. Stephen ise çok geçmeden Madrigal'ı tanır önce kralın onu casusluk için gönderdiğini düşünür. Madrigal'ı sevemezdi kalbi aklı ile savaş verir. Madrigal ise erkek gibi at sürmüş, Stephen'e ayak uydurmuş, odun toplamış, su taşımış, Stephen'ı soyup giydirmiş banyosunu yaptırmıştır. Tek istediği Stephen tarafından sevilmektir. Kendisine ihanet ettiğini düşünen Stephen ile aşkı uğruna ülkesini terk eder ve Venedik'e gider.
Bambaşka bir macera başlar ve Madrigal kaybolur. Stephen gittiğini o ise Stephen'ın kendisini bıraktığını düşünür. Dilenciler kralı ile tanışır. Yine kimliğini gizler ve bu kez maskeli bir halde Stephen'ın karşısına çıkar ve ilişkileri başlar. Stephen kimliğini bilmeden aşık olur ama Madrigal'ı görünce kıskanmaya başlar ve iki kadını birden sevdiğini düşünür. Madrigal ise Stephen'ın kendisini gerçek kimliği ile sevmesini ister. Kaçırılma, peşinden gitme, gerçekler derken sonunda bitiyor kitap.
Kitap çok güzel başladı bu kadar güzel başlayan bir hikaye nasıl bu kadar saçmalamaya başlar anlayamadım. İkilinin başına gelmeyen olay yok. Yazar buda başlarına gelmeden bitirmeyeyim diye düşünerek uzattıkça uzatmış kitabı. En son veba bile oldu kadın karakter. Kısaca kitapta yok yok.