Yazarlığın doğuştan gelen bir yetenek olmadığını ve öğrenebilineceğini anlatıyor. Yazar adayları okumalı.
"Kurmacanın Bilinen Sırları ve İhlal Edilebilir Kuralları" alt başlığı ile yayınlanan bu güzel kitap, bu alt başlığın imlediği her şeyi taşıyor. Murat Gülsoy önce kurmacaya dair tüm öğeleri, örnekler vererek, bu öğeler üzerinde düşünmemizi sağlayarak anlatıyor. Ardından, ancak bu öğelerin oluşturduğu sınırları aşmaya çabalarsak iyi bir edebi eser ortaya koyabileceğimizi söylüyor.
Yazma ve okuma ihtiyacının psikolojik ve sosyal temelleriyle giriş yapıyor Gülsoy. Yaratıcılığın doğduğu yeri bulmaya çalışırken keşfettiği yol işaretlerini aktarıyor bize. Yaratıcılığın dışarda, elle tutulur bir yerde olmadığını, zaten doğamızda anlatmanın, hikayeleştirmenin varolduğunu belirtiyor. Gerçekle olan derdimize değiniyor. Konulan sınırların ötesine geçmek için giriştiğimiz mücadelenin yaratıcılığı tetiklediğini söylüyor.
Yaratıcılığa dair bu yer gösterici değil keşfedici girişten sonra kurmacanın öğelerine geçiyoruz:
Bakış açısının önemini, kullanılan zaman kipinin önemini, kurgunun değerini, mekanın etkisini, karakter yaratımını, betimlemeyi; çok iyi öyküler üzerinde örneklendirerek anlatıyor yazar.
Tüm bunları anlatırken de ahkam kesmiyor, kural koymuyor. Zaten bu kitabın güzelliği de burada: Murat Gülsoy, zamanla belirlenmiş kuralları ortaya koyuyor ama en doğrusunun bu kuralları ihlal etmek olduğunu söylüyor.
Yazmaya dair düşündüren iyi bir kitap bu. Mutlaka okuyun.
Kitap boyunca "Yazarlık şöyledir, böyledir" deyip de en sonda "Siz bu dediklerimi boşverin. Bütün kuralları yıkın," deme olayına da tav oluyorum ama neyse. Fena bir kitap değil.