Jacotot isimli bir Fransız öğretmenin gittiği ülkenin dilini bilmediği halde Fransızca öğretmesini anlatan felsefi kitap. Bize Fransızca bilmeyen öğrencilerin Telemak adlı bir eseri inceleyerek bir kelime dahi Hollandaca bilmeyen bir öğretmenin hiç bir şey anlatmadan öğretmesini örnek gösteriyor. Koskoca yutturmacayı bize kurgulayarak felsefe görüşlerini anlatma çabası içinde. Hiç bilmeyenle bilenin eşitliğinden ve herkesin zeka eşitliğinden bahsediyor. Şimdiki eğitim öğretim çabalarının da aptallaştırma olarak görüyor. Bence yanlış analiz içerisinde.
Eğitimin esası Özgürleşmedir...
Ranciere'in özellikle son bölümler doğru okunması zorlaşan Beş ders (bölüm) içeren bu kitabında, eğitim konusunda farklı, ilham verici örnekler ele alınıyor.
"İyi öğretmen, kendini gereksiz kılandır" söylemine uygun örneklerin seçildiği, eğiticilerin eleştirildiği "mutlaka okunmalı" kitaplardan biri...
“Ne kötü huylu tanrı, ne ölümcül kitle ne de radikal kötülük vardır. Olan tek şey, kendi sonuçlarını getiren şu eşitsizlik tutkusu veya kurmacasıdır.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Her şey kurmacadır: Değişmeyen tek şey her birimizin bilinci ve aklıdır. Toplum durumu işte bu ilkeler üzerine kuruludur. İnsan akla itaat etseydi, yasalar ve hakimler falan gereksiz olurdu; ama tutkular onu alır götürür: isyan eder, bu yüzden aşağılayıcı bir biçimde cezalandırılır. Her birimiz bir başkasına karşı birinden destek almaya mecbur oluruz. İnsanlar, birilerine karşı başka birilerinden destek almak için toplumlaştığı andan itibaren, bu karşılıklı ihtiyaç hiçbir akla uygun sonuç vaat etmeyen bir akıl yabancılaşmasını haber verir. Kendimizi adadığımız üzücü duruma bizi zincirlemekten daha iyi ne yapabilir toplum?”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Dolayısıyla toplumsal dünya gayri-aklın dünyası değil, akıldışılığın,yani eşitsizlik tutkusunun ele geçirdiği sapkın iradenin dünyasıdır.Karşılaştırma ile birbirine bağlanan bireyler, kurumların yasallaştırdığı ve açıklamacıların zihinlerine nakşettiği bu akıldışılığı sürekli yeniden üretir. Akıldışılığın bu üretimi öyle bir çalışmadır ki bireyler zihinlerinin eserlerini akla uygun biçimde iletmek için ne kadar sanat ve zeka kullanıyorlarsa, bir o kadarını kullanmalarını gerektirir. Bu çalışma bir yas çalışmasıdır aslında. Savaş toplumsal düzenin yasasıdır. Ama savaş dediysek, akla hemen maddi güçlerin uğursuz yazgısı, hayvanca içgüdülerin hükmettiği sürülerin zincirden boşanması gibi şeyler gelmesin. İnsanın her işi gibi savaş da öncelikle söze bağlı bir edimdir. Ama bu söz, bir başka zeka ve bir başka söylemi devreye sokan karşı-çevirmenden yayılan şu parlak fikirler halesini reddeder. Savaşta irade tahmin etmeye ve tahmin edilmeye çalışmaz. Amacı ötekinin sessizliği, cevapsızlık, zihinlerin rızanın maddi yığınına düşmesidir.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Aptallaştıran dünya görüşünü tanımlayanın şu olduğunu biliyoruz: Eşitsizliğin gerçekliğine İnanmak, toplumdaki üstünlerin gerçekten üstün olduğunu, bu üstünlüğün uzlaşıma dayalı bir kurmacadan ibaret olduğu fikri özellikle alt sınıflarda yayılırsa toplumsal hayatın tehlikeye gireceğini sanmak.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Aptallaştıran dünya görüşünü tanımlayanın şu olduğunu biliyoruz: Eşitsizliğin gerçekliğine İnanmak, toplumdaki üstünlerin gerçekten üstün olduğunu, bu üstünlüğün uzlaşıma dayalı bir kurmacadan ibaret olduğu fikri özellikle alt sınıflarda yayılırsa toplumsal hayatın tehlikeye gireceğini sanmak.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
"Güce adalet kazandırmanın bir yolu her zaman bulunmuştur ama, adalete güç kazandırmanın bir yolunu bulmaya yaklaşan olmamıştır. Hatta böyle bir tasarının anlamı bile yoktur. Güç güçtür. Gücü kullanmak akla uygun olabilir. Ama onu akla uydurmak istemek akıldışıdır"
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
"Öyleyse akıl sahibi insana düşen, aklını korumak için yurttaş deliliğine tabi olmaktır. Filozoflar bunun yolunu bulduklarına inanırlar: Edilgen itaat olmaz, hak olmadan görev olmaz, derler. Ama bu dikkatsizce konuşmaktan başka bir şey değildir. Görev kavramının içinde hak kavramını içeren hiçbir şey yoktur ve asla olmayacaktır. Devredilen, mutlak anlamda devredilmiş olur. Buna bir çare olduğunu varsaymak kibrin zavallı bir hilesidir; devretmeyi rasyonelleştirmekten ve hakkını koruduğunu iddia edeni kandırmaktan başka bir işe yaramaz. Akıl sahibi insan bu hilelere kanmaz. Bilir ki toplumsal düzenin ona sunabiieceği tek şey düzenin düzensizliğe üstünlüğüdür. " (Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Meşru şiddetin tekele alınması hala şiddeti sınırlamak ve akla özgürce çalışabileceği güvenli limanlar bırakmak için bulabildiğimiz en iyi çaredir. Dolayısıyla akıl sahibi insan kendini yasaların üstünde görmeyecektir.(…) akıl sahibi irade öncelikle kendi kendini yenme sanatıdır. Akıl kendi fedasını kontrol ederek kendi kendine sadık kalacaktır. Akıl sahibi insan erdemli olacaktır. Kendi kendini yenme kapasitesi denen rasyonalite yuvasını ayakta tutmak için aklını kısmen akıldışılığın emrine verecektir. Böylece akıldışılık içinde verilecek savunulamaz bir karardan akıl hep kaçınacaktır.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“ Retorik sapkın bir şiirselliktir.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Aklın dili diye bir şey yoktur. Aklın sadece konuşma niyeti üzerinde bir denetimi vardır. Kendisini olduğu gibi tanıyan şiir dili akılla çelişmez. Aksine, konuşan her özneye zihinsel serüvenlerinin anlatısını hakikatin sesi sanmaması gerektiğini hatırlatır. Konuşan her özne kendisinin ve eşyanın şairidir. Bu şiir kendisini olduğundan başka bir şeymiş gibi sunduğu, kendisini hakikat diye dayatmak ve o şekilde edime zorlamak istediği anda, sapkınlık ortaya çıkar.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Derler ki, retoriğin temel ilkesi savaştır. Retorikte amaç anlamak değil, karşıt iradenin ortadan kaldırılmasıdır. Retorik, konuşan varlığın şiirsel durumuna karşı isyan halinde olan bir sözdür. Susturmak için konuşur. Artık konuşmayacaksın, düşünmeyeceksin, şunu yapacaksın, der: Programı budur. Etkisini sağlayan şey kendi kendini askıya almasıdır. Akıl hep konuşmayı buyurur, retorik akıldışılık ise sırf sessizlik anı gelsin diye konuşur. Eyleme geçme anı, denir seve seve, sözü eylem kılana saygı amacıyla. Ama bu an aslında tam da eylemsizliğin, zekanın eksikliğinin, boyun eğdirilmiş iradenin, sadece ağırlık yasasına tabi olan insanların anıdır.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“İnsan konuştuğu için düşünmez -aksini iddia etmek düşünceyi mevcut maddi düzene tabi kılmak olur-, insan var olduğu için düşünür.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Üstün bir zekayı aşağılayacak daha üstün bir zeka bulunur her zaman; aşağı bir zeka da tepeden bakacak daha aşağı bir zeka bulabilir.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
Bir zihni, bir de kalbi vardır; büyük bir zihni, hassas mı hassas bir kalbi ! Toplumsal zincirin onu bağladığı o kadavra yok mu! Yazık !" Öğrencilerinin ve dış dünyanın duyduğu hayranlığın ev içiyle ilgili bu utanç konusunda onu avutacağı mı söylenecek? İyi de aşağı bir zihnin üstün bir zihin hakkındaki yargısının ne değeri vardır ki? Bir şaire ' Son eserinizden pek memnun kaldım,' deyin; dudaklarını sıkarak size ' Sözlerinizden çok onur duydum, ' diyecektir; anlamı şudur: 'Canım, o kıt zekanızın verdiği onaydan gururlanacak halim yok. " :) (Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Ama zihinsel eşitsizliğe, kendi zekasının üstünlüğüne duyulan bu inanç, bilginlere ve seçkin şairlere özgü bir şey değildir. Bütün toplumu -alçakgönüllülük kılığında bile olsa- kucaklamasından gelir bütün gücü. "Olmaz, yapamam," der size bilgilenmeye özendirdiğiniz şu cahil, "hepi topu işçiyim ben."Bu akıl yürütmede bulunan her şeyi doğru anlamak lazım. Evvela "Yapamam" aslında "istemiyorum; niye uğraşayım ki?" demektir. İkincisi: "Yapabilirim tabii, çünkü ben zekiyim, ama işçiyim: Benim gibi insanlar o işi yapamaz, mesela komşum yapamıyor. Ayrıca ne işime yarayacak ki?Sonuçta ben beyinsizlerle çalışıyorum."
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
"Öğretme ve öğrenme ediminde iki irade ve iki zeka vardır. Çakışmalarına 'aptallaşma' denir. İrade ile zeka birbirinden tamamen ayrıdır. İki ilişki arasındaki farkın bilinip özenle korunmasına, irade başka bir iradeye itaat ederken kendisinden başka bir şeye itaat etmeyen bir zekanın gerçekleştirdiği edime, 'özgürleşme' denir. Özgürleştirmeksizin eğiten aptallaştırır."
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca, Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Toplumsal kötülüğün kaynağı "Bu benim!" diyen kişi değil, "Sen benim eşitim değilsin!" demeyi ilk akıl eden kişidir.”
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
"Eşitsizlik bir şeyin sonucu değil, ilksel tutkudur; daha doğrusu, eşitlikten başka nedeni yoktur. Eşitsizlik tutkusu eşitliğin verdiği baş dönmesidir, eşitliğin istediği sonsuz çalışma karşısında gösterilen tembelliktir, akıl sahibi bir varlığın kendine borçlu olduğu şey karşısında duyduğu korkudur. Kendini başkalarıyla karşılaştırmak, itiraf edilen her aşağı durumun karşılığında bir üstünlük alınan bu şan ve küçümseme takası daha kolaydır. Böylelikle akıl sahibi varlıkların eşitliği toplumsal eşitsizlik içinde salınır. Kozmoloji eğretilemesi dışına çıkmamak için şöyle diyeceğiz: Ağır basma tutkusudur özgür iradeyi ağırlık denen maddi sisteme tabi kılan, zihni yerçekiminin kör dünyasına düşüren. Eşitsizlikçi akıldışılık bireyi kendi kendisinden, özünün benzersiz gayri maddiliğinden vazgeçirtir, bir olgu olarak uyumu üretir ve kolektif kurmacanın hüküm sürmesini sağlar. Tahakküm sevdası insanları akla uygun olması mümkün olmayan bir uzlaşım düzeni içinde birbirlerinden korunmaya zorlar; akla uygun değildir bu düzen, çünkü her bireyin akıldışılığından, başkasına üstün olma arzusunun kaçınılmaz olarak doğurduğu başkasının yasasına tabi olma durumundan mamuldür. "İnsan türü dediğimiz hayal gücümüzün ürünü şu varlık, bireysel bilgeliğimizden nasibini almaksızın, her birimizin deliliğinden oluşur."
(Jacques Ranciere, Cahil Hoca Zihinsel Özgürleşme Üzerine Beş Ders)
“Genelde halklar kendilerinin başka halklardan üstün olduklarına inanırlar saflıkla; tutkular birazcık birbirine karıştı mı hemen savaşın ateşi tutuşur: İki taraf da böcek ezercesine olabildiğince çok insan öldürür. Ne kadar çok öldürürlerse o kadar çok şan ve şöhret kazanırlar. Bu kan tacirliğine de vatan aşkı denir.”