Cress (The Lunar Chronicles, #3)

En Son Değerlendirmeler

10 puan

http://gamzeninkitapdunyasi.blogspot.com.tr/2015/06/cress-marissa-meyer-yorum-alntlar.html


Cress paniğin tüm benliğini ele geçirmesine aldırmamaya çalıştı. Bacaklarına savrulan şu minicik kum taneleri kadar değersiz olduğunu fark etmişti. Dünya kocaman bir gezegendi ve o herkesten ve her şeyden uzak bu ıssız çölün tam ortasındaydı. Etrafta ne bir duvar vardı, ne sınırlar, ne de arkasına saklanabileceği bir şey. Cress'i bir titremedir aldı. Kollarındaki tüyler dikildi.
"Cress ne oldu? Bir terslik mi var?" Thorne kollarına sıkıca yapışmıştı. Cress titrediğini fark etti.
Birkaç kez kekeledikten sonra, "Çok büyükmüş," diyebildi.
"Ne?"
"Her şey. Dünya. Gökyüzü. Uzaydan bu kadar büyük olduğu anlaşılmıyordu."
Nabız atışları o kadar hızlanmıştı ki, bir an nefes alamadı. Elleriyle yüzünü kapayıp havayı içine çekmeye çalıştı. Bu bile canını yakmıştı.
Birden ağlamaya başladı. Daha gözlerinin dolduğunu bile hissedemeden kendini hıçkırırken buldu.

9 yıl, 5 ay
10 puan

Son 100 - 120 sayfa kitabı soluksuz okuyup tuttum diyebilirim.... müthişti şu ana kadar en beğendiğim -serideki- kitapti

10 puan

http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/06/cress-kitap-yorumu.html

Kaptan Thorne ve Cress, benim seride en çok sevdiğim iki karakter. Ayrıca bunu Winter'daki karakterleri de dahil ederek söylüyorum. Cress, böyle mini minnacık, tatlı mı tatlı ama çok da zeki, sevimli bir kızımız. Ve Kaptan Carswell Thorne. Onu anlatmaya kelimeler mi dayanır şimdi? Zaten her defasında bunu altını çize çize söylüyorum; böyle dinamik, enerji dolu, alaycı, zeki ve yakışıklı ama bunun yanında bad boy gibi de takılmayan erkek karakterleri çok seviyorum. Aslına bakarsanız Kaptan Thorne tam anlamıyla Vampir Akademisi'ndeki Adrian Ivashkov'a benziyordu bana göre. İkisinin de böyle vurdumduymaz görünmesine karşın ne kadar da ilgili ve zorluklar yaşayan karakterler olduğunu okurken anlıyoruz. Neyse konuyu saptırmaya da gerek yok aslında. Adrian da nereden çıktı şimdi? -,- Neyse son olarak şunu söylemeliyim ki, genel anlamda benim çok beğendiğim bir seri Ay Günlükleri. İlk iki kitabı ortalama bulduysanız bile bu kitapta eminim vooovv diyeceksiniz. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz orası ayrı.

9 puan

Okuduğum hikayeye, karakterlere alıştığımdan mıdır bilmem, serinin en beğendiğim kitabı bu oldu.Masal kahramanlarını farklı ve başarılı bir şekilde kurgulayan yazar beni bu seriye hayran bıraktı.İlk kitapta alışık olmadığımız dünyaya adım attığım için biraz sıkılsam da ikinci ve üçüncü kitap bunu fazlasıyla telafi etti.Sırada dördüncü ve serinin son kitabı Winter var ve bu kitabı okumak için sabırsızlanıyorum.Seriyi okumak isteyenlere tavsiye ederim.

Söylemeden geçemeyeceğim serinin en beğendiğim karakteri Thorne oldu.Eğlenceli kişiliği bir yana ,sevdiğim ikinci karakter İko için yaptığı davranış (burdan söylemeyeceğim) çok güzeldi.

8 yıl, 7 ay
9 puan

Bu kitaptaki en gereksiz ve pasif kişiyi sizlere ilan ediyorum; KAİ! Seri kitapları boyunca hep bundan dert yanmıştım ve değişmedi bu kitapta da resmen ergendi. Her şeyi kabullenmiş, zekilikten payını hiç almamış zayıf bir karakterdi. Ve bu karakterin bir prens olması hikâyenin kilit noktalarından biri olması fena halde can sıkıcıydı.
Cress, Thorne, Wolf, Scarlet, Cinder, İko ve Doktor öyle mücadeleler verdiler ki bence ülkeyi bu karakterler arasında bölüştürmeliler  En baştan sona kadar macera doluydu. Her sayfada bir olay. Diğer kitaplarda ağır olmasından şikâyetçiydim ama burada yazar bu eksikliği gidermiş. Ve kitaptaki herkesin birbiriyle garip bir şekilde bağlantıları vardı. Özellikle Doktor Erland’ın sırrı içimi burktu. Şaşırtıcı olaylar ve sırlarla kitap çok akıcıydı. Tek eksiklik dediğim gibi sözde prensti.
Sonu diğer kitapta ne olacak sorusunu sorup durmama neden olacak bir şekilde bitti. Umarım diğer kitap erken çıkar. Seriye başlamayanlara tavsiye ederim.

geri ileri