İlk baskısında kurgu olduğuna, "yazarın Deniz Gezmiş'in ağzından kendi hayalgücünü konuşturduğuna dair hiçbir ibare yoktu. Haliyle kitap epey tartışma çıkardı, Deniz'in 68li arkadaşları medya önünde ciddi tepkiler verdiler. Ardından yazarı "Kurgu olduğu çok belliydi, o yüzden belirtmedik. Ama her şey gerçeğe birebir uygun yazıldı." gibi bir açıklama yapmıştı ve 2. baskıda belirtilmişti. Ama bu da doğru değildi; zira bu günlüğün "uydurucusu" hikayesine yeterince vakıf olmadığı için Deniz'in asla yazmayacağı şeyler yazabiliyordu.
"Bu arada tuhaf bir şey oluyor, İrfan Uçar tahliye oluyor" yazmış 'günlüğe' Uçar'ın tahliye olduğu gün. Oysa davayı bilenler için bu hiç de tuhaf değildir. Zira yargılama sürecinde İrfan Uçar, görüşlerini yüz seksen derece değiştirmiş, eski arkadaşlarını zehirlenmiş zavallılar olarak nitelemiş ve cezaevinde devrimcilerin saldırılarına maruz kalacağı endişesini hakimlere anlatmıştır. Bu haliyle İrfan Uçar, o an için ne Deniz'in dava arkadaşıdır; ne de tahliyesinde şaşılacak bir yan vardır. Ama işte insan kalkıştığı işin cüssesini aşıp aşmayacağına bakmadan başkasının ağzından "gerçeğe birebir uygun" günlük yazmaya kalkınca böyle skandallar gayet normal.
Belgesel bir anlatı olan bu çalışmada Türk devrim tarihinin en buyuk isimlerinden, simgelerinden biri olan Deniz Gezmiş gündelik hayatın içinde izlenilmeye çalışılmış.Belgeler,tanıklar,mahkeme tutanaklarından yola çıkılarak Denizlerin yaşadıkları o günler anlatılmıştır.
İdam kararından sonra yaşananları boğazım düğümlenerek okudum. İdam sehpasını kendi itecek kadar ölümden korkmayan,hala ölüsünden bile korkan insanların ülkesinin özgürlüğü için savaşmış,denizle ilgili meclis kayıtlarını okuyup Demirel den nefret etmeme yol açan devrimci fedakar Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını saygıyla anıyorum.