'' Yıllar yıllar önceydi...''
Bir büyülü düşe doğru yola çıkan bir seyyah... Yabancı olan o muydu yoksa karşısındakiler mi?
Hiç duyulmayan sözcükleri fısıldayan duvar ustası ve geçmişi... Ve Yakup... Yakup'un iç sesinde ''YENİ...''
Yeni: hiç duymadığı sözcükler mi....O öyküde usulca size fısıldayacak...
Mirza: İbraham doğru mu söyler hoca? İbrahamın hikayesinde aranan hakikat belki de hepimiz için aranan hakikat...
Ve kitabın son sayfasına düşen Kerem'in hikayesi doğu öykülerinde bir çığlık görmeyen gözlere, duymayan kulaklara lal olan dilleredir:
-kerem, bende büyümeden ölecek miyim? diye sordu
-niçin ölesin dedim
-herkes ölüyor,dedi. gece oluyo, herkes ölüyo.
-sana bir şey olmaz dedim
-öyleyse benide yanında götür.dedi.ben yanındayken sana bir şey olmaz.
-peki anan,baban,kardeşlerin,koyunların,köeklerin ne olacak?
-hepsi ölecek dedi.n'assa hepsi ölecek.
-ben senlen gelem.beni sen kurtar. ben de seni kurtarırım.''
Karakteristik bir anlatımı olmayan, etkisiz öyküler yazmış yazar abimiz. Bir öykücüden daha güzel bir dil beklerdim doğrusu. Ama bir oturuşta okumak için alınabilir.