Çağının en cesur eserlerinden biri olmakla birlikte neredeyse her sayfasında en az üç aforizma barındırması da kitabı bambaşka bir yere koyuyor. Bunda Wilde’ın ifadesiyle kendisinin halkın gözündeki hali olan Lord Henry Wotton gibi nevi şahsına münhasır bir karaktere sahip olmasının da etkisini gözardı etmemek gerek. Muhtemelen okurların kendi günahlarını gördükleri bir ayna etkisi yarattığı için büyük tepkilerle karşılaşan bu kitapta şeytanın bir yansıması varsa o da Lord Henry’dir. Zira Victoryen kültüre bir taşlama tadındaki bu karakter en uç fikirleri bile öyle mantıklıca savunuyor ki zaten normali oymuş gibi geliyor insana. Ayrıca Dorian’ı bir bilim adamı gibi deney malzemesi yapıp, onu sürüklediği hayat tarzının aksine kendisinin çok daha kapalı bir hayat sürmesi de az iblislik değil hani. Bununla birlikte Dorian da ideal bir deney malzemesi olduğu için Lord Henry’ye çok da haksızlık etmemek gerek. Her açıdan saflıktan ibaret Dorian Gray bu saflığı korumak isterken yozlaşmada çığır açarak bir çoğumuzun da yaşamını özetliyor aslında. Kimimiz idealleri uğruna, kimimiz sadece yaşamını sürdürme adına, kimimiz de yanlış kılavuzlar seçerek çok başka kapılara çıkmıyor muyuz? Dorian’ın işret alemleriyle kıyaslanamaz tabi ama kırdığı cevizleri biraz da simgesel almak gerek. Zaten çoğu o kadar üstü kapalı geçiyor ki sanki herkes noktalı yeri istediği gibi doldursun bakalım tadı var.
Diğer yandan kitabı gotik edebiyatın hatırı sayılır eserleri arasına sokan portre/ruh değişimi de oldukça dikkat çekici. Eskiler kesinlikle korkutmayı daha iyi biliyorlarmış. Ürkütücü ve bir o kadar da cezbedici bir fikir doğrusu.