Kitabı nasıl aldığım kısmı da bence çok güzel ama onu anlatıp uzatmak istemiyorum. Modiano Nobel' i aldı, pek çok kişi için de sürpriz oldu bu ne var ki Barbaros Altuğ, Nobel' in Modiano' ya verilebileceğini söylemişti. Nobel' in ardından haliyle kitapları satılmaya başladı. İlk baskısı 1998 yılında yapılan bu kitabın ikinci baskısı 16 yıl sonra, 2014' te geldi. Kitabın ismiyle hoş bir ironi olmuş bu durum. Modiano kitapları pek çok kitapçının vitrinini süslüyor şu sıralar. E ödüllerin de böyle hoş bir yanı var gerçekten. Söylemek isteidğim bir iki şey daha var ama kitaba geçiyorum ben artık, onları bırakıp;
Künye kısmından sonra gelen sayfada, ''Peter Handke için'' notuyla Handke' ye adanmış kitap ki bu da tebessüm yarattı yüzümde. 2014 Nobel adaylarından biri de -ve benim kazanmasını çok istediğim adamdı ayrıca- Peter Handke' ydi çünkü. Bir sayfa daha geçtiğimizde ise kitaba adını veren dizeyi ve sahibinin adını görüyoruz; ''En uzağından unutuşun'' - Stefan George ve sonrasındaki sayfada kitap başlıyor, ama ne başlamak. Belki Nobel' in etkisiyle(benim çok önemsediğim bir ödüldür, siyasi yönü umurumda değildir ve Elif Şafak gibi birine vermedikleri sürece de bu düşüncem değişmeyecektir) abartıyorumdur ama Modiano üslup denen şeyin ne olduğunu gösteriyor ve somut olarak örnekleyemesem de daha birkaç cümlede sizi bir hüzün denizinin derinliklerine doğru çekiyor. Uzun süreden beri hikayeyi, olan biteni bir kenara bırakarak sadece üslup yüzünden böyle bir hisse kapılmamıştım ben bir kitapta. Sadece hüzün anlamında demiyorum bunu; coşku, sevinç, heyecan vb. başka bir duygunun beni böylesine sarmaladığını hissetmemiştim, hikayeden bağımsız olarak salt üslupla. İlk 2-3 sayfayı geçtiğimde nedenini bilmediğim şekilde hüzünlendim ve durgunlaştım. Hatta az önce Modiano ve hüzün kelimelerini aratıp ''Nobel bu yıl melankoliye gitti'' gibi bir habere rastlayınca da kitabı bu kadar doğru anladığımı kendime ispat edip ayrıca mutlu oldum. Bu kitabı tek kelime ile anlat derseniz, ''hüzün'' derim, daha güzel tanımlayan bir kelime daha olamaz. Modiano' nun diğer kitaplarında da aynı şey var mıdır bilmiyorum ama az önce bahsettiğim haberi göz önüne alırsak sanırım varmış. Ama Modiano hüznü anlatmıyor, her ne anlatıyorsa bunu çok hüzünlü anlatıyor sadece. Ve bu övgülerin asıl nedenine gelirsek, Modiano' nun anlattığı şeyi nasıl o kadar hüzünlü anlatabildiğini size somut olarak gösteremiyor, sadece üslup diyebiliyorum. Kesinlikle vıcık vıcık bir dram yok kitapta, hatta bence hiç dram yok; ama muazzam bir hüzün var işte. Daha ismiyle başlıyor hüzün ve son noktaya kadar hiç eksilmeden, ama hiç de artmadan devam ediyor ve bir film için mi yoksa bir kitap için mi söylediğimi anımsayamadığım o benzetmenin aynısını yine söyletiyor bana; güzel bir espressonun damağımda bıraktığı o buruk ama lezzetli tadın bir benzerini bıraktı ruhumda.
Kitabı ben yazmışım gibi hissettim! Tıpkı onun senaryoyu okurken hissettiği gibi..