yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2022/04/tessa-dare-evlilik-anlasmas-girl-meets.html
sh'e bakarken gülümsemesi soldu. "Ağrın var."
"Hayır, yok."
Emma omzuna dokundu. Ash yüzünü buruşturdu.
"Önemli değil. Endişelenmeni gerektirecek bir şey yok."
"Ben senin karınım. Canın yanıyorsa endişelenirim."
Dur, diye yalvardı Ash sessizce. Bunu yapma. Daha fazla yaklaşma, yaralarımı sorma, onlara dokunma. Önemseme.
İyi bir adam böylesi tatlı bir ilgiye minnettar olurdu. Ve bir yanı minnettardı. Bir yanı ayaklarına kapanıp ağlamak istiyordu. Ama ruhunun küskün, yaralı kısmı onun merhamet göstermesine dayanamazdı. İçindeki şeytan ona öyle akıl almaz, affedilmez bir şekilde saldırdı ki Emma kendi yaralarını sarmaktan Dük'ün yaralarını aklına bile getiremez hale gelirdi.
*****
Ash'in bakışları şefkat doluydu, dokunuşları daha da fazla şefkat barındırıyordu. Önce yanağını, sonra omzunu okşadı. Emma'nın keçeleşmiş saçlarını umursamıyor gibiydi. Ardından onun kollarına alıp bir gece önceki kadar tutkulu ve yoğun olan tatlı ve nazik bir öpücük verdi.
Ayrıldıklarında iç çekerek adını söyledi. "Emma."
Emma yanağına dokundu. "Günaydın gün ışığım."
Yatakta oturdu. "Şu halimize bak. Bu nasıl oldu? Aşk olmayacağı konusunda anlaşmıştık."
"Anlaşmıştık."
"Kurallar vardı."
"Önlemler vardı."
Ağzının sol kenarı tebessümle kıvrıldı. "Belli ki yeterli değillermiş."
Kitap bana Güzel ve Çirkin’ i anımsattı.
Savaştan yüzünün yarısı tanınmaz halde dönen Ashbury Dükü, korkunç görüntüsü sebebiyle kendini malikanesine hapsediyor. Ta ki varise ihtiyacı olana kadar..
Dükün görüntüsünü umursamayacak ve evlenmeye mecbur kalacak biri dükün tüm ihtiyaçlarını karşılamış olacak.
Eğlenceli, tadımlık bir historical romandı. Okurken çok keyif aldım.
******
Gelini sevimsiz hayvanı iki eliyle çiçek buketiymiş gibi önünde tutuyordu.
Mükemmel. Adet neydi? Eski bir şey, yeni bir şey, ödünç bir şey, miyavlayan bir şey.
Ash bu şeye kaşlarını çattı.
Karşılığında yaratık tısladı.
Birbirlerinden hoşlanmama karşılıklıydı.
“Bir ismi var mı?” diye sordu.
Emma soruya şaşırmış gibi baktı. “Ne*”
“İsim. Kedinin bir ismi var mı?”
“Ah. Evet. Pantolon. İsmi Pantolon.”