Türk edebiyatının ilk psikolojık romanı olarak tanıtıldı edebşyat hocam tarafından. Bir merakla lıse de elıme alıp okumaya basladım ama hatırladığım tek sey okurken cok sıkılmıştım.Suat'ın kadın karakter, Süreyya'nın ise erkek karakter ismi olduğunu oturtmam zaman almıştı :)
Kendimi okumak için baya zorlayıp en sonunda dayanamayıp bıraktığım nadir kitaplardan biridir. Gerçekten çok sıkmıştı beni.
Türk edebiyatının ilk psikoloji romanı olan bu kitabı bana hitap etmediğinden dolayı yarıda bıraktım.
Sıkıcı bulanların yorumlarını hayretle okudum.
Ya ben anlamıyorum kitap işinden yada sıkıcı diyenler...
Okumaya baslayinca çok karışık gelen anlaşılması güç cümle yapısının da etkisiyle zor ilerleyen fakat bazı bölümlerine geldiğinizde ićinde kaybolup gittiģiniz enteresan bir kitap..Karakterlerin isimlerinden dolayı da ilk başta kim kimdir diye bir kafa karışıklığı yaşamadım değil:) aşk, karamsarlik, çaresizlik, müzik, mekanlar vs çok iyi yansıtılmış.. Okurken karakter geçişlerinde dikkat gerektiriyor.. Hazin sonuyla beni üzse de bitirmiş bulunuyorum..
çok sıkıcı ilerlemeyen bir kitap bir türlü sarmadı beni genede klasik eserlerdendir okunması gerekir
Kitap, psikolojik bir roman olup, ruhsal çözümlemelerde çok başarılı bir çalışma sergilemiştir.
Şahısların ruh hallerini çok iyİ bir şekilde okuyucuya aktarmaktadır. Yalnız biraz ağır olduğu için okurken zorluk çekilmekte ve bu yüzden biraz da okuyucuyu sıkmaktadır
Aşırı sıkıcı,aşırı tekrar,bendekinde kitabın orjinali sol sayfalarda verilmiş,sadeleştirilmiş 250 sayfalık versiyonu, kelime öğrenme çalışması güzel olabilir, ist yazında güzel doğa tasvirleriyle acabamı dedim,yazar denizi seven ve evli kadına bir aşk duymuş birisi bence, "ah saadeti ruhuna sığmıyordu” tarzı onlarca sayfa devam eden tekrar aşk tanımlamaları çok sıktı, 1900 de freud psikolojiyi patlatırken bu romanda psikolojinin p si yok, baskıda 6-7 eksik harf hatası,kitabın sonunu çok dar,hızlı ve kötü bağlamış..
Servet i fünuncunun bahriyeden pornografik roman yüzünden atıldığı,t.fikretin eşiyle yasak aşk yaşadığı (halasının kızıyla evlenip aynı malikanede yaşamışlar),bazı eşlerinin romanı okuyup ona evlenme teklifi ettikleri ve uşaklıgil’in aşk-ı mennu’sundan etkilenerek yazdığı iddia ediliyor..toplam 6-7 sayfalık çizdim en basitleri;
..layık olan mesut olur yahut Goethe’nin dediği gibi layık olan kazanır, kazanamayan laik değildir./..kendisinde daima mevcut olan tahlil vesvesi ile bu saadetin de derinliklerine girip hakikatini görmek merakına düştü../..“mayıs malum ya ,büyük adanın tam mevsimidir!.. /..Sabahleyin uykunun rahatlığıyla ,akşam yorgunluğunun tozuyla deniz sinirlerine büyük bir şifa tesiri veriyordu./Hiç bir kadın böyle aşk ne kadar saklanırsa saklansın ,hissetmemesi mümkün olmazdı../..henüz kızken kendi de fena kocaya düşseydi sabreden kadınlar gibi sabredemeyeciğini ve susmaya cağını zanneder ,öyle iddia ederdi..
📌 Eylül... Birkaç gün hava ne kadar güzel olsa bu kadarcık geçici bir güzelliğe bile gönül borcu duymak gereken bir ay.İçine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, o güzel havaların sürekli yazın artık nasıl geçmiş, yalnızca bir mazi olmuş olduğunu duyuran bir yazıklanma ve özlem ayı...
📌 Eylül... Artık ne bir çiçek, ne bir koku kalmış... Artık onlara tahammül bile kalmamış,hepsi çürümüş. Yağmur kış hepsini çürütüyor;her şey çürüyor, her şey... İnsanlar da çürümeyecekler mi?
Dönemine göre çok iyi bir kitap diyebilirim, eğer psikolojiye ilginiz varsa ve bu kitabın da Türk tarihinde yazılmış ilk psikolojik roman olduğunu varsayarak okursanız kitaptan zevk alabilirsiniz. Tavsiye ederim.