Edebi şaheser? Alıp götüren bir roman? Zaman kaybı?
(Eser miktarda spoyler içerebilir!...)
Gece Yarısı Kütüphanesi'ni okumadan önce ve sonrasında, pek çok inceleme ve değerlendirme okudum. Yerlere göklere sığdıramayanından, zaman kaybı olduğunu söyleyenine kadar. İlk defa bir Matt Haig kitabı okuyan bir okur olarak methiyeler düzmenin veya yerden yere vurmanın cazibesine kapılmadan, elimden geldiğince objektif olmaya çalışacağım.
Kitabın konusu, içinde yaşadığı çevre ve ailesi taradından pek onay görmeyen, geçmişiyle pek barışık olmayan ve bugüne kadar pek çok pişmanlıklarla dolu bir hayat yaşamış olan Nora Seed'in, zaten kedisinin ölümüyle sarsılmışken işinden kovulması ve sosyal çevresinin iyice daralması nedeniyle hayatına son verme girişimi ve bunun sonrasında kendini içinde bulduğu fantastik olaylar zinciri. Bu zincirin merkezi de kitaba ismini veren, saatin hep 24.00 olduğu, içinde tamamı yeşil ciltli olan ve her birisi geçmişte kalan bir ukteyi yeniden yaşatan kitapların yer aldığı bir kütüphane. Kütüphane sorumlusu ise Bayan Elm.
İntihar denemesi sonrasında kendini bu kütüphanede bulan Nora, geçmişte kalan ancak kendisine derin pişmanlıklar yaşatan her bir dönemi, Bayan Elm'den aldığı farklı kitaplarla yeniden istediği gibi yaşamak ve mutsuzluğuna son verecek şekilde şekillendirme çabasına girişir. Ve nihayetinde Nora, tam olarak istediğini elde edemese de yeni farkındalıklar kazanır.
Nihayetinde bu kitabın ne kadar okumaya değer olduğu okuyucunun okuma motivasyonunun ne olduğuna bağlı. Amacınız öngörülemez bir kurgu, okurken sizi hop oturup hop kaldıracak bir akış ise evet, bu kitap beklentinizin altında kalabilir. Yok eğer "önemli olan estetik kalıplar değil, düşünsel ve fikirsel kazanım elde etmek" diyerek okumaya giriştiyseniz illa ki bu kitapta da değerli bulacağınız birtakım mesajlar bulabilirsiniz.
Başka bir dilden çevrilmiş olması, kendi algılama enstrümanlarımız, kitap okuma eylemine bakış biçimimiz (zaman geçirme, farkındalık elde etme, öğrenme, vb.) gibi filtrelerin söz konusu olduğu bir okumada kitabın ruhu tam olarak hissedilememiş veya aranan kıvam bulunamamış olabilir (Bu arada kitabın çevirisini de oldukça güzel bulduğumu ifade etmeliyim).
Gece Yarısı Kütüphanesi'ndeki kurgunun A'mak-ı Hayal adlı kitabı, ve 2006 yapımı Click adlı sinema filmini çağrıştırdığını söyleyebilirim. Amak-ı Hayal'deki Raci ve Aynalı Baba'yı Nora'ya ve Bayan Elm'e benzetmek mümkün. Ancak Amak-ı Hayal'de daha çok düşünce ve inanç sistemleri arasında bir gezinti söz konusuyken, bu kitaptaki hikaye, farklı olarak, zamanda yolculuk ve kelebek etkisi etrafında örüntülenmiş. Click adlı filmde ise bir geleceğe gitme hikayesi yer alıyor; bu açıdan bu filmle Gece Yarısı Kütüphanesi'nin daha çok benzeştiği söylenebilir.
Sonuç olarak; güzel ve okumaya değer bir kitap. Ancak daha güzelini, daha iyisini okumayı tercih ederim diyorsanız tabi ki bu sizin seçiminize ve becerinize kalmış.
Keyifli ve güzel okumalarınız olsun...