https://illekitap.blogspot.com/2020/05/elizabeth-hoyt-gizemli-sevgili.html
İlk okuduğumu Elizabeth Hoyt kitabıyla karşınızdayım. Bu yazarın kitaplarını çok övüyorlar ve bende bir historical romans sever olarak okumalıyım diye düşündüm. Pegasus Yayınları'ndan çıkan kitaplarını topluyorum bu yüzden henüz yayınlanmaya başlayan Nemesis'ten çıkan kitabıyla başlayayım dedim. Hem de yeni serisinin ilk kitabıydı denemek için güzel bir atılımdı benim için.
Öncelikle yazarın kalemini sevdim. Kurgularını kaleme alış şeklini sevdim. Başlarda sıkıcı gelse de sonrasında akıcı ve güzel bir kalemi vardı. Başlarda ağır ilerliyordu kitap açıkçası böyle devam ederse zor biter diye de düşündüm ama sonra güzel açıldı. O bakımdan güzeldi ve sevdiğimi söylemeliyim.
Kitabın kısaca konusuna değinmeyeceğim, arka kapak yazısı yeterince açık bir şekilde anlatıyor konusunu çünkü.
Freya'nın görevi ve ait olduğu topluluğa dair yaptıkları çok güzeldi. Bu türde güçlü kadın karakterleri okumak ve kendi fikirleri olan kadınları görmek çok güzel oluyor. Freya'da onlardan biri ve tavrı, duruşu, cesareti çok güzeldi.
Bu türün kitaplarında okuduğumuz kadınların aksine de oldukça cesur geldi bana açıkçası. Yani gözü kapalı davranıp Harlowe ile yaşadıkları ve cesareti güzeldi. Freya'nın bu gözü karalığını sevdim.
Harlowe ise... diğer kitaplardaki karakterler gibi değildi. Yani o kitaplardaki karakterlerin aksine daha normaldi... o burnu havada, kendi bildiğini okuyan tavrı yoktu bence her ne kadar öyleymiş gibi görünse de bence değildi. Bunu sevdim. Her ne kadar bir Dük olsa da o mevkinin verdiği gücü elinde bulundurmasına rağmen onu kullandığı zamanlar çok nadirdi.
Harlowe'un Freya'yı tanıdığı, onunla beraber olma çabaları çok güzeli. Evlenme teklifi ettiği kısımlar da... özellikle sevdiği kadın için göze aldıkları da çok tatlıydı.
Messsaline'nın hikayesi serinin ikinci kitabı ve merak ettiğimi söylemeliyim. Çünkü onun da hikayesine hafiften değinir gibi oldu ve bence oldukça ilgi çekici olduğunu düşünüyorum.
Bu arada bölüm başlarındaki peri hikayesi çok güzeldi.
Ancak bütün bunların yanında, kitapta yarım kalmış hissi veren hikayeler vardı, keşke onların da sonuçlarını net öğrenme şansımız olsaydı. Mesela Arabella'nın aşık olduğu ama annesinin tereddütlü olduğu genç adam... ya da Harlowe ile Freya'nın ailesi arasındaki sıkıntı? Nasıl sonuçlanacaktı? Bunları da görmeyi isterdim açıkçası...
Kitabı sevdim, dediğim gibi başlarda ağır ilerledi ama geneline bakıldığında sevdiğimi söylemeliyim. Benim için 5 üzerinden 4'lüktü.
Kesinlikle yazarın diğer kitaplarını da deneyeceğim.
Bu kitabı Nemesis'e bastıran kimlerse Allah hepsinden razı olsun. Pegasus'un Maiden Lane'i süründürerek bitireceğini göz önünde bulundurarak, yeni serisinin Nemesis'e geçmesi çok iyi olmuş. Şu an yurt dışında sadece bu kitap mevcut. Diğerleri de zamanla çıktıktan sonra yakın zamanda çevirirler diye düşünüyorum.
Yorumdan önce seri hakkında kısa bilgi vermek istiyorum. Hoyt'un bizlerle buluşturduğu son serisinin adı Greycourt. Bu seriye göre bir skandal sonucu birbirine düşman olan iki aileyi, Greycourt ile de Moray bireylerinin başlarından geçenleri, anlatacak.
İlk kitapta de Moray üyelerinden biri olan Freya ve bu iki ailenin yakın arkadaşlarından biri olan Christopher Renshaw'ın hikayesini okudum. Goodreads yorumlarının büyük kısmı kitabın yazardan beklenmeyecek derecede kötü olduğuyla ilgili. Bu yüzden beklentiyi düşük tutarak kitabı okudum ve üzülerek söylüyorum, yorumlara hak vermemek elde değil. Maddeler halinde sıralayacak olursam:
1) En sevmediğim kısım serinin ismi oldu. Daha önce de söylediğim gibi Greycourt ailesinin yanı sıra de Moray ailesi de seride önemli yer kaplıyor. Ayrıca iki aileyle alakası olmayan birçok karakteri de barındıracağını belli etmiş oldu. Bazıları bu iki aileden biriyle birleşebilirler fakat ayrıyetten çiftler de göreceğiz gibi. Yazar çiftte karar kılmışsa Arabella-Lord Rookwoode ikilisi ile alakalı bir kitap okuyabilme ihtimalimiz mevcut. Bunun üstüne karakterler eklenmeye devam ederse -ki yazardan beklerim- oldukça uzun bir seri okuyacağız. Umarım serinin adı bir ara değişir.
2) Bilge Kadınlar isminde bir grubumuz mevcut. Yardıma muhtaç olan kadınlara yardım eden, üyelerini donanımlı bir eğitimden geçiren, oldukça eskiye dayanan bu grup hakkında daha fazla bilgi almak isterdim. Şimdilik sadece amaçlarını biliyoruz. Aslında yazar sırf buradan yola çıkarak serisini şekillendirebilirdi. Başarılı birçok kadının maceralarını okuması eğlenceli olurdu.
3) İlk 5 bölümü Hoyt'un yazdığına inanmak zor. En acemi işi olan Çirkinin Aşığı'nda bile sanki yılların yazarı hissini veriyordu. Bu sefer konuya girmek için 113 sayfa ,128 demek daha doğru olur, sabretmeniz gerekiyor. Sebebini sonraki maddede açıklamak gerekirse:
4) Yazarın çiftleri anlaşamasalar bile birbirleriyle şiddetli bir biçimde kavga ettiklerini pek görmeyiz. Bu kitapta ise Freya'nın Christopher'ı sürekli iğnelemesine ve hakaretler etmesine çok şaşırdım. Eski kitaplarından biri olan Saklı Şehvet öncesinde Silence, Mickey'den az çekmemişti fakat bu tarz öfke nöbetlerini ne onda ne de başka karakterinde görmüştüm. Freya'nın duyguları konusunda kafasının dikine gitmesini Hoyt'un kalemine yakıştıramadım.
5) Yine çiftimizden yola çıkarak devam edeceğim. Bu sefer Hoyt'tan romantizm namına aradığımı pek bulamadım. Goodreads yorumlarında Christopher'ın Freya'yı sırf geçmişini hatırlattığı için ona çekildiğini söylüyorlardı ki bu genel olarak doğru bir eleştiri olur. Kızı tanımadan önce de çekim hissediyordu fakat kimliğini öğrenince iş biraz daha geçmişe hasrete dönüştü. Freya desem, intikam almaktan vazgeçtikten sonraki duyguları açısındaki kararsızlığı ile canımı sıktı. Maalesef bu ikili bir olmamışlık duygusunu sezdirdi.
6) Maiden Lane serisinde sonraki kitabına hazırlık olarak, o kitabın kahramanı olacak karakterleri önceden birazcık bize tanıtırdı. Ayrıca seri ilerledikçe yeni karakterler eklenirdi. Bu sefer ilk kitaptan yaklaşık 15 kadar karakter ismi mevcut; kimisini kitapta görüyoruz, kimisini sadece ismen duyuyoruz ve araya 3-4 yan hikaye ekleniyor. Fakat yan hikayeler o kadar yüzeysel kalmış ki... Tamam, bu hikayeleri zamanı gelince daha detaylı öğreneceğiz fakat yan hikayelerin fazla olmasındansa Maiden Lane'deki gibi 1 yan hikaye ile kitabı gelecek olan karakterlerini daha fazla meraklandırmasını tercih ederdim. Bir de çok fazla karakterin işin içine girmesi kitabı birazcık çorbaya dönüştürüyor. Ayrıca haklarında pek bir şey öğrenemiyoruz, oldukça yüzeysel kalıyorlar.
Aklımda yer edinen olumsuzluklar bu şekilde. Fakat kitabın güzel kısımları da mevcut:
1) Hoyt'un köpek sevgisini bilmeyen yoktur. 1 hikayesi hariç diğerlerinde sürekli köpek bulunur. Bu seferki kahramanımız olan Tess, Hoyt'un bir hikayesinde en çok yer kaplayan köpek olmuş. Fakat iyi ki de kaplamış. Onun olduğu sahneleri okumak güzeldi.
2) Greycourt kardeşlerden ikisini bu kitapta tanıyoruz: Messalina ve Lucretia ikilisini okumak daha eğlenceliydi. Messalina'nın ılımlı, sıcakkanlı yapısı ve Lucretia'nın obur, dışa dönük, hafif çatlak yapısı kitaba eğlence katmıştı. Gerçi 3. aile olan Holland ailesini de oldukça sevdim. Kızların hikayelerini okumak bir gün nasip olur umarım.
3) Benim açımdan Hoyt kitabı okuduğumu anlamam Christopher'ın Freya'nın kimliğini öğrenmesinden sonra gerçekleşti. Ufak serüvenlerin ve komedi dozunun aniden ama rahatlatıcı bir şekilde gelmesi kitaba daha sempatik bakmamı sağladı.
Aslında seri başlangıcının yavan gelmesine pek şaşırmadım. Yazar 2010-2017 arası Maiden Lane serisini bizlere sundu ve her kitapta çıtayı aştıkça aştı. 7 sene boyunca nasıl yol izleyeceğini bulması daha kolaydı. 2018 sonunda çıkan Greycourt yepyeni bir başlangıçtı ve acemi bir iş çıkması normaldi. Sadece bütün karakterleri ilk kitaba sığdırmak yerine önceki gibi yaya yaya gitmesini tercih ederdim.
Her ne kadar 2. kitap konusunu bilmesem de bundan umutluyum. Şimdilik tahminler Messalina yönünde fakat başka bir karakter okumamız daha olası görünüyor. Çünkü Maiden Lane'de Silence-Mickey için ön hazırlık yapılmış olsa da onların hikayesini 3. kitapta okumuştuk. Tahminimce Freya'nın abisi Ran veya Arabella-Lord Rookwoode çiftinin kitabının geleceğini düşünüyorum.
https://birumuthayal.blogspot.com/2020/02/elizabeth-hoyt-gizemli-sevgili.html#more
Greycourt serisinin ilk kitabı başlangıçta olay örgüsü biraz karmaşık gelse de okurken çok eğlendim.
Freya Stewart de Moray'ın ailesini parçalayan ve en büyük abisi Ran'in sağ elinin kesilip on beş senesini eve kapanarak geçirmesine sebep olan Greycourt trajedisinden sonra tüm hayatı değişmiştir. Abisinin arkadaşı Julian Greycourt'un amcası Windemere dükü abisini eve getirmiş ve onun yeğeni Aurelia'yla kaçmaya çalıştığını ama bir anda aklını kaçırıp onu öldürdüğünü söylemiştir. Skandalın üstünden çok geçmeden Freya'nın babası yaşadığı şok nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Freya ile iki kız kardeşi halaları ile yaşamaya başlamıştır. Şimdi yirmi yedi yaşındadır. Halası sayesinde Bilge Kadınlar adındaki temeli çok eskilere dayanan gizli bir örgüt için çalışmaya başlamıştır. Bir dükün kızı başka bir dükün kız kardeşi olarak aslında çok güçlü olup Londra elitlerinin en nüfuzlularından biri olup Macha görevini öyle yapması gerekiyordu ancak skandal her şeyi yerle bir etmiştir. Macha olarak görevi Bilge Kadınlar için bilgi, dedikodu, haber toplamaktır. Kendisi ve üyeler kadınlar özgürce yaşayabilsin diye savaş verir. Örgütü bilen ve onların yakılması gereken cadılar olduğuna inanan batıl inançlı bir grup olan Dunkeld'lılar uzun zamandır örgüt üyelerinin peşindedir. Bir görev sırasında yanındaki bakıcı ile peşlerinde birinin olduğunu fark edip o sırada oradan geçen bir arabanın içine girip saklanırlar. Araba abisinin arkadaşı Harlowe Dükü Christopher Renshaw'ın arabasıdır. Christopher ve Julian abisinin en yakın arkadaşlarıydı ve skandalın yaşandığı güne kadar Christopher her gün Freya'yı görmüştür. Günü gelince evlenmeye yemin ettiği Christopher'in abisini terk edip giderek mahvolmasına sebep olduğunu düşünür. Londra'da beş yıldır saklanmayı başarmıştır. Gerçek kimliğinin ortaya çıkacağını düşünürken Christopher onu tanımaz. Abisi trajedi yüzünden mahvolmuş durumdayken onun rahat rahat gezmesine sinirlenir, ona yaptıklarının bedelini ödetmek ister fakat başka problemleri vardır. Bilge Kadınların yöneticileri olan Ulular Dornoch'a geri dönmelerini ister. Freya geri dönüp yardıma ihtiyacı olan kadınları yok saymayı, ataerkil toplumun yanlışlarını düzeltme görevini unutmayı, yakılmak için bulunana kadar saklanmayı istemez. İskoçya'ya geri döner ve yeni cadı yasası yürürlüğe girerse Bilge Kadınlar'ın yeryüzünden silineceğini bilir. Onlarla birlikte bin yıllık tecrübe, gelenek, fedakarlık yok olacaktır. Bunun olmasına izin veremezdi. Onlardan bir ay ister. Yeni cadı yasası fikrine öncülük eden Lord Elliot'un karısı Eleanor geçen yıl aniden ölmüş ailesine haber verilmeden gömülmüştür. Lordun karısının ölümünde bir parmağı olduğuna dair bir kanıt bulabilirse onu durdurabilirdi böylece cadı yasası fikride yok olurdu. Amacı için refakatçilik yaptığı aile ile davete gider ve istemediği Christopher ile karşılaşır.
Christopher'ın yakın arkadaşı Ran, Julian ile yanlarına gelip Aurelia'yla evlenmesi gerektiğini söylemiştir. Evlensinler diye hep birlikte İskoçya'ya gideceklerken Aurelia öldürülmüştür. O gece Windemere dükünün adamlarının Ran'i dövdüklerini görmüştür. Julian kardeşini Ran'ın öldürdüğünü karışmamasını söylemiştir. Christopher arkadaşının öldürmeyeceğini bildiği halde vahşetin etkisi yüzünden donmuş yardım edememiştir. O gece hepsini değiştirmiştir. Julian Ran'ın düşen yüzüğünü vermiştir. Yüzüğü yıllarca saklamıştır. Yüzük suçluluk damgası gibi bir şeydir onun için. Bir zamanlar hem arkadaşlık hem beyefendilik görevlerini yerine getiremediğini ve bir daha aynı şeyi yapmaması, yardım edebilecekken geri çekilmemesi gerektiğini hatırlatır. Skandaldan sonra babası Hindistan'a göndermiş yıllarca yabancı bir ülkede yaşamak zorunda kalmıştır. On üç yıl boyunca düşündüğü tek şey evine dönebilmek olmuştur. Döndüğünde ise büyük bir unvanın kaldığını öğrenmiştir. Ailesini, arkadaşlarını kaybetmiştir. Artık hiçbir yere ait hissetmez.
Dört yıl önce ölen karısını baştan çıkarıp parasını alan adam kendisinden para ister. Eğer vermezse karısına ait mektupları ortaya çıkaracağını söyler. Parayı eniştesinin verdiği davete getirmesini ister. Hep cemiyetten uzak durmuştur fakat karısının anısına saygısı olduğundan gider. Ve orada tekrar Freya ile karşılaşır.
Freya arabasına bindiğinden beri onu düşünmeden edemez. Karısının aklı yetersiz olduğundan evliliği tamamlamak ona yanlış gelmiş, asla gerçek hayat arkadaşı olmamışlardır. Freya yıllardan beri ilk kez canlanmasını sağlanmıştır. Freya'nın meydan okumasına şaşırmış, ilgisini çekmiştir. Şimdiye kadar hiç kimsenin yapmadığını yapmış ona hor gören bir tavırla yaklaşmıştır. Onu öfkelendiren, aşağılayan, kadında kendisini çekenin ne olduğunu, düşmanlığını, neyin peşinde olduğunu merak eder. Büyük bir çekim duyar ve çok geçmeden onu tanır.
Freya'nın çocukluk arkadaşı Aurelia'nın kardeşi Messalina'da arkadaşı Eleanor'un başına ne geldiğini öğrenmek ister. Eski dostların yeniden bir araya gelip barışması, geçmişin sırları, Freya'nın peşinde olanlar, Christopher'in geçmişte yaşadıkları suçluluk duygusu, ikilinin ilişkisi, derken kitap biter. Christopher dünyada kendisi için en kıymetli olan, her şeyden çok sevdiği dişi aslanına kavuşur.
Yazarın diğer kitaplarına göre fazla sönük bir kitaptı. Kitapta çok fazla karakter var ama hepsi yüzeysel. İkili arasında ki ilişkiyi de pek sevemedim.