Erkek karakterdeki ani değişimler ve sözler karakterin yapısına biraz ters geldi. Sevişme ve oynaşma sahneleri de biraz uzun uzadıya anlatılıyordu, bir zaman sonra sıkıldım. Her sayfada âşık oldukları tekrarlanan bir çift, her bakışta renk değiştiren gözler biraz bunaltsa da ilk roman için -ilk romanı diye biliyorum- gayet iyiydi. Olay örgüsü ve sonu güzeldi. Yazarın ellerine sağlık.
Aslında bir çok tarihi-aşk romanında gördüğüm olayların bazıları bu kitapta da vardı. 'Bir yerden hatırlıyorum' dediğim bir çok sahne..
Ayrıca Jullian'ın davranış geçişlerini ayarlayamamış yazar. Sert somurtkan kibirli haldeyken hemen sonra aşk şiirleri okuyor. Bazı karakterlere bu davranışlar cuk diye oturur ama bu erkek karaktere uymamış. Rosa'nın da davranışlarını anlayamadım daha doğrusu mantıksızlık vardı. Yazar, Rosa'yı zeki güçlü göstermek istemiş ama biraz silik bir karakter gibi geldi bana. Son 50 60 sayfada görebildim ben bu bahsedilen davranışları tabi bu da beni tatmin etmedi. Sürekli Jullian'a "Benimle oynamana izin vermeyeceğim" dedi ama aynı aşık davranışlarını tekrarlayıp durdu. Ve bu dedektiflik işini biraz daha görseydik heyecanlı olurdu gibi. Yani Rosa eve hafiyelik için girdi ama araştırma işine dair pek bir şey göremedim. Bence asude tarihi romanlara pek yönelmesin. Diğer romantik-komedi romanları çok daha iyiydi.
Ama yinede kendini okuttu. Özellikle shakespeare' den olan alıntılar çok güzeldi. Ve Jullian'ın oğlu Albert tam bir şekerdi. Otur ye kıvamında..
Kitabın kapağını çok sevdiğimi söylemem lazım. :)
"Bir kadının aşkına sahip olmak sana fazla gelir. Bunu hak edecek biri değilsin. Bundan sonra seni sevmekten vazgeçiyorum."
"Baba, Bayan Druffo gitmesin diye bir şey düşündüm ben."
Julian oğluna bakıp "Nedir?" diye sorduğunda Albert bilmiş bir ifadeyle "Bayan Druffo'ya vermen için sana güller koparacağım," dedi. "Çünkü sen bizim kocaman evimizin sahibisin. Eğer sen ona güller verirsen Martin amcanın güllerini çöpe atar ve evden de gitmez."
"Tanrı aşkına Albert, bir kadın gitmek isterse güllerin buna engel olacağını mı sanıyorsun?"
"Ama baba o zaman onunla sen evlen diyeceğim de Bayan Druffo seninle evlenmek ister mi bilmem." :)))
“Sana bir mürebbiye tutacağım Albert. Artık her an başında bir bakıcın olacak.” Zavallı çocuk tırnakları kapıya kadar uzamış, kırmızı saçlı, siyah dişli bir kadını gözünde canlandırırken yorganı korkuyla üstüne çekti.
Yarıdan sonra hareketlenen bir kitap nasıl bittiğini anlamayacaksınız
Asude nin yüreğine sağlık
http://illekitap.blogspot.com/2013/11/asude-gul-ve-avc.html
Yeni bir Türk yazarı daha tanıtım ve kalemini sevdim diyerek yorumuma başlıyorum.
Öncelikle sizlere yazarımızı tanıtmak istiyorum :) Asude, facebookda paylaştığı hikayelerle tanınan ve kısa sürede çok sevilip hayran kitlesi oluşturan, henüz acemi ama kaleminde usta olan sevimli güler yüzlü sıcacık ve samimi davranan hanım hanımcık bir kızacağız :) Kendisi ile tanıştığım ve sohbet ettiğimden dolayı bu kadar kişisel bir şekilde tanıtabildim yazarımızı :)
Kalemine değinmek gerekirse, akıcı ve merak uyandırıcı bir kalemi var yazarın, biraz yabancı karakterler ve 1800'lü Londra'yı yazması tereddüte düşürse de bunu ustalıkla başardığını okuyunca görebiliyoruz. Güzel bir aşk romanıydı.
Özellikle kitapta hoşuma giden bir yer vardı o da Shakespeare'in sonelerinin ve sözlerinin yer aldığı satırlardı. O satırlar işte bu kız şimdi gerçekten üst kademeye ulaştı dedirtti bana.
Evet ön yargıyla başlamıştım kitaba ve itiraf ediyorum ki beklentilerimi karşılamayacağını da düşünüyordum ama merakıma yenik düşerek okudum ve ne kadar yanıldığımı anladım. Dilerim Asude, bu yorumumu okuduğunda bu sözlerim için beni affeder.
Kitapta en çok hoşuma giden karakter Albert'tı. Şimdiye kadar okuduğum kitaplarda özellikle tarihi aşk romanlarında çocuklu bir dük, kont vs bir şey okumamıştım "Gül ve Avcı" bu konuda benzer türdeki kitaplardan ayrıldı diyebilirim.
Jullian ve Rosa arasındaki çekim, aşkın alevlenmesi, hiddet, öfke çok güzel aktarılmıştı. Duyguların aktarımını da yeterince iyi yapıldığını düşündüm :)
Kitaptaki yer betimlemeleri, benzetmeler süperdi hele bazı benzetmeler de güldüğümü hatırlıyorum.
Biraz fazlaca alıntı paylaşacağım için kitabın içeriğine giren bir yorum yapmayacağım ama şunu da söylemeliyim ki normalde Türk yazarları okumayı sevmediğimi ve beklentilerimi karşılamadıklarını hep söylerim ancak sevdiğim kalemine taptığım birkaç Türk yazardan sonra Asude'de onlardan biri oldu. Dilerim başarılarının devamı gelir kendisiyle gurur duydum :) Asude'yle tanıştığım için bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum :)
Sizlere de tavsiye ederim. Kapak tasarımı müthiş, kitabın konusunu müthiş, kitap müthiş daha ne olsun ama değil mi? :)
Sizlerle en eğlendiğim, en duygusal olan, en beğendiğim yerleri sizlerle paylaşacağım:
***
“Seni arabadan indirmemi beklemelisin. Tanrı aşkına Rosa, eteklerini kucağında toplayıp arabadan atlayarak bir leydi olamazsın! Ancak bir soylunun ayak işlerine bakan hizmetçisi olursun!” diyen yaşlı adamın kıza kötücül bir bakış attı.
Evelyn sesli bir şekilde oflayarak “Peki, bir daha olmaz,” dedi.
Desmond Simmons da bastonu yardımıyla arabadan indiğinde “Leydiler ulu orta oflamazlar!” diye bir kez daha kızı ikaz edince Evelyn artık dayanamayarak “O zaman leydi sen olsaydın,” diye tısladı.
***
“Sana bir mürebbiye tutacağım Albert. Artık her an başında bir bakıcın olacak.”
Zavallı çocuk tırnakları kapıya kadar uzamış, kırmızı saçlı, siyah dişli bir kadını gözünde canlandırırken yorganı korkuyla üstüne çekti. Artık oyun saatleri bitmişti! Artık her an lanet olası matematik, o garip Fransızca, fizik ve atlarla ilgilenecekti. Cocos ise kim bilir nasıl bir hale düşecekti!
Albert en son uykuya dalmadan önce canavar mürebbiyenin insan eti yediğini düşünmeye başlamıştı.
***
"Gidiyorum!" dedi kadın.
Elinin tersiyle kabaca yanağını silti ve çektiği acıdan ötürü boğuklaşmış sesiyle konuşmaya devam etti. "Yarını beklemeden, hemen şimdi gidiyorum! Benden kurtuluyorsun Lord Wharton! Hayatından sonsuza kadar çıkıyorum. Soran olursa öldüğümü söylersin çünkü beni bu defa gerçekten öldürdün. Şimdi dilediğince mutlu olabilirsin!"
***
Jullian kadına baktı. Ne kadar da karşı konulmaz görünüyordu. Tam bir deliydi ve onun az önce yaptığı şeye hala inanamıyordu. Rosa'nın gözlerindeki o kararlı ifadeyle, dudaklarından dökülen o yakıcı sözlerle onu kaybettiğini düşünmüştü. Bu öldürücü derecede korkunç his, içini tam anlamıyla deşip geçmişti. Onun her şeyi silip kaçtığını fark ettiği an genç adam durmamış ve karısının ardına düşmüştü. Kendisinden sevgisi hariç hiçbir şey talep etmeyen, hatta onu bile dile getirmemiş olan bu kadının yokluğu o an ölümcül bir humma gibi her yanını sarmıştı. O cesur sözleri ise aklını başına getirmiş ve onu kaybetme korkusunu başka bir şeye benzemediğini ayırt ederek Rosa'sının peşine düşmüştü.
***
"Sende bana ait misini, Lord Wharton? Her şeyini bana vermeye hazır mısın? Ah, paranı ya da unvanını istemiyorum. Sadece o taş kalbini, hileyle dolu kafanı, kibirli dudaklarını, küstah bakışlarını, bir piç kurusundan farksız olan bu enfes bedenini... Sadece bunları istiyorum."
***
Harewood Dükü öfkeli çehresini Bayan Harris'e çevirdi. Evelyn'e bakmayarak sinirden kalınlaşmış sesiyle konuşmaya başladı.
"Şu kadın..." dedi öncelikle. Kadın demekten bile imtiha eder gibiydi. Daha kaba bir kelimeyi sarf etmekten son anda dönmüş gibi dişlerinin arasından tıslamaya devam etti. "Şu kadının oğluma dokunmasına, ona yaklaşmasına bile izin vermeyeceksin! Onu derhal evimden kovacaksın!"
***
"Ailemize yeni biri katılacak..."
"Bir misafir mi? Akrabalarından biri mi? Amcandan başka akraban olduğunu bilmiyordum," diyen Julian bu havadisle pek de sarsılmışa benzemiyordu.
Genç kadın başını salladı ve "Hayır, öyle değil. Daha küçük bir şey... Şu kadarcık..."
Karısının iki avucunu uzatıp küçük bir şeyi tutar gibi yaptığını gören Lord Wharton "Bir kedi mi? Bir kedi mi istiyorsun?" diye sordu.
"Ah, Tanrım, hayır sevgilim... Senden ve benden bir parça..."
***
Bu kadar alıntı yeter. Bana bıraksanız size kitabın yarısını alıntılardım sanırım :) Sevdiğim kısımların bir kısmını sizlerle paylaştım. Mutlaka okuyun! Seveceksiniz :)
Asude internetten de takip ettiğim başarılı bir yazardı zaten. Kitabının çıkması beni sevindirmişti hatta kitabı almaya gittiğimde heyecanlanmıştım. Kitabı da alır almaz okumaya başlayamadım zaten çünkü araya zaman girmesini istemedim. Ne yazık ki buna engel olamadım. Araya zaman girerek okuduğum için açıkçası bana mükemmel gelmedi ama yine de beklentimin üstündeydi. Özellikle kitabın başı ve sonu. Aslında mutlu sonları sevmem ama oradaki espriler falan hoşuma gitti. Bu tarzda yazılmış kitaplarda genellikle duygusallık ağır basar, hatta bu tür kitapların hiçbirinde ben güldürecek bir yere rastlamadım. Her neyse...
Eğer ki kitabı araya zaman girmeden okusaydım daha çok beğeneceğime emindim. Yine de beğendim çok beğendim. Yalnız ben en çok Albert karakterini beğendim. Belki de bu aşka vesile olduğu içindir.
Açıkçası Julian'ın aşkım seviglim falan demesi bana yapmacık geldi. Onun buz gibi gözleri sanki buna engeldi. Ya da ne bileyim sanki biraz daha zaman içinde gerçekleşebilirdi. Mesela Albert'ın anne demesi gibi.
Neyse yorumum bu kadar. Ben en çok pabucumun ajanını merak ediyorum. Umarım o da en kısa zamanda okurlarla buluşur.
Ben Asude'nin ismini ilk kez bu roman sayesinde öğrendim. Ben Face'deki kurguladığı öyküleri okumadım sadece göz gezdirdim. Şunu söyleyebilirim ki konuya hakimiyeti olsun, yarattığı karakterler olsun, onların sevinçlerini, üzüntülerini aktarmadaki başarısı olsun, mekan tasvirleri olsun kısaca ufak bir ayrıntı hariç kusursuz bir romandı.
O kusura gelince Jullian isteğinden dışarı çıkıldığı veya ona ters gelecek bir davranış sergilendiğinde hemen kızıyor köpürüyor. Ben bu tarz bir erkek karakteri ilk kez okudum ve fazlasıyla memnun kaldım. Yalnız sorun şu ki yazar bu karakter için "soğukkanlı" ifadesini kullanmış. Eğer sinirlerine hakim olamayan karaktere biz soğukkanlı diyorsak, bu diğer okuduğumuz romanlardaki erkek karakterlere ne demeliyiz bilmiyorum. Kısaca karakterde sorun yok ama ona "soğukkanlı" denmesinde ciddi bir sorun var.
Evelyn Drummond bir kasabada koruyucu babası olan Desmond Simmons’ın yanında dedektiflik yapmaktadır. Kasabaya dövüşmek için gelen ve sarhoş olan Julıan Benedict Wharto'a aşık olur ve kendisini yatakta bulur. Sabah ise yalnız uyanır. Kullanılmış ve aşağılanmış hisseder kendini.
Harewood dükü Julıan Benedict Wharton karısını öldürmekle suçlanır fakat kanıt yoktur. Evelyn ise sevdiği adama karşı olan suçlama da kanıt bulma işine girişir. Böylece ikilinin yolları yeniden kesişir fakat bu kez olaylar farklı olur.
Yazarın bu okuduğum ilk kitabı beğendim mi aslında çok da beğenmedim. Kitap bana çok farklı gelmedi nedense, ne olacağını zaten tahmin edebiliyordum tanıdık geldi çoğu yer. Ayrıca ikilinin konuşmaları bazı yerlerde o kadar abartılıyordu ki ne gerek var başka bir şey yazılsa ya denilen cinstendi. Julian gibi bir adam nasıl birden böyle deli gibi aşık oldu, bu kadar yumuşadı anlayamadım. O kadar aşık olmasa yine o sertliğini korusa çok daha iyi olurdu. Çünkü hiç yakışmadı ona bu deli gibi aşık tip. Kitapta güldüğüm çok yer oldu. Ayrıca kapağını sevdim.
Türk yazar diye önyargıyla yaklaşan varsa bu kitapla bu önyargılarınız kırılacak o zaman :)
Yazar 1800'lerin İngilteresinde yaşamışçasına güzel bir şekilde anlatmış, yazımı kendine has, ve kurgusu da gayet güzel :)
Açıkçası bir historical delisi olarak, çok daha kötü kitapların, bizlere şahaser diye dayatıldığı bir zamanda, böyle güzel bir kitapla karşılaştığım için mutlu hissediyorum kendimi, üstelik yazar da Türk olunca değmeyin keyfime :D
Genelde historicaller çeviri kurbanı olur mesela Unutulmaz Öpücük benim için faciaya döndü çevirmenler yüzünden ama bu kitapta bu sorun da olmuyor, çünkü yazar Türk ve bizi bilen biri, doğal olrak duyguların aktarımını da çok güzel işlemiş...
Kısaca özetle, bence okunmaya değer bir kitaptı, hatta historical severim diyen herkes okusun ve Türkiye'de de historical yazabilen yazarlar var diyip övünsün...
Bu arada kitaptaki karakterlere aşık oldumm, 5 yaşında bir çocuğa nasıl aşık olunur, kitabı okuyun da siz de canlı şahit olun bence :)
Gül ve Avcı'yı tesadüf eseri almıştım. ✵
Okumak için elime aldığımda ise fazlaca ön yargılarım vardı ஜ ஜ
Tarihi aşk daha önce okumadım.
╯︿╰
Ancak yazar beni daha ilk sayfalardan hayran bıraktı.
∩▂∩ ∩▂∩ ∩▂∩
Afalandım. ●▂●
Gerçekten beklentimin üstünde çıktı Gül ve Avcı ✐ ♛
İlk sayfaların ardından kitabın ismini açıklayan ifadeden (35. sayfa) sonra kitaba fazlasıyla hayranlığım arttı.
♥... ♥... ♥... ♥
Her şey daha fazla anlamlı geliyordu.
✦...✦...✦...✦... ✦
Okudukça okuyup, olayları hayal ettikçe mükemmel anlar yaşadım.
✺ ✮
Kesinlikle yazar duyguları fazlasıyla hissettiriyordu.
∩﹏∩
O andaki olaydan ne hissetmemiz gerekiyorsa mükemmel bir şekilde en derinlerde hissettim.
Bu mükemmeldi. ♡
Kitap bitmesin isterken olaylar son 100 sayfada kendinden geçti.
Fevkalade bir şekilde ilerledi. ღ
Kitabı okurken fazlasıyla kendimle konuşup, yorumlar yaparken buluyordum . •ิ_•ิ
Şaşırdığım, yazarın beni afallattığı onca olayda şaşpelek çığlıklar atar buldum kendimi
(=^_^=) (=^_^=)
~ ~ ~
Rose&Julian'ın ilişkileri ardından tutuldum.
Julian tam bir Düktü. ♚ ♚
Beni kendine hayran bıraktı fazlasıyla *\(^_^)/*
▩ Herkes tarafından bir yalan üstüne iftira altındayken....
O mahkeme günü der susarım. :)
Rose'nın etkileri ardından o ilk adamla son adam arasındaki fark kadar tatlı/şeker bir şey olamazdı.
~ ~ ~
▪ Albert tam bir aşktı. ☆ ☆
▪ Hayran bırakan bir velet, kendine illaki sevdiren kerataydı.
▪ Rose'la aralarındaki duygusal anlar çok içtendi. ╯﹏╰
~ ~ ~
Rosa'ın en zor anında bile o cesareti, kararlılığı ve kendinden emin olması beni kendine hayran bıraktı fazlasıyla ♔ ♚
✦Kitabın tanıtım yazısında ki gibi o kesinlikle;
"Hem bir kraliçe kadar sarsılmaz, hem de titremeye hazır bir yaprak gibi ürkek ve utangaç... "dı.
~ ~ ~
✎ Kitabin içindeki şiirler mükemmeldi . ✦ ✦
W. Shakespeare'dan alıntılar sergilenmesi kitabi daha da özel hale getirmiş
Sonu mükemmel bitti.
Yazarın diğer 3 kitabını da okudum. ⊙﹏⊙
Ve kitapları arasından en sevdiğim kesinlikle bu. ✦
Historical romantic tarzında okuduğum ilk kitap, bu tarzdaki başlangıcımı da güzel yaptığımı düşünüyorum. ✺ ✺
Kitabın kapağı çokça şahane değil mi? ❣
Yazarın yeni çıkacak kitabı da ben de ayrı bir merak konusu tabi ✦ ✧
Gelsin bir güzel tarihi aşk daha ✐
♥ ♥
Bir türk yazarın bu kadar güzel bir Historical yazabileceğine hayatta inanmazdım,ama Asude muhteşem kalemini konuşturmuş, yazarın okuduğum ilk romanıydı hem kitaba hem karakterlere bayıldım, :)
Julian Benedict Wharton sert görünen, sürekli öfkeli her an bağırıp çağırmaya hazır bir adam, üstelikte dediğim dedik : )
Evelyn Rose Drummond , zeki, güzel ve dedektifçilik oynamaya pek meraklı tatlı mı tatlı bir kadın, Julian'ı ilk gördüğü anda aşık oldu, geçirdikleri tek bir gecenin ardından hiç umulmadık olaylar zinciri sonucu genç adam onun hayatının merkezine haline geldi , üstelik o tek gece çokta güzel anılar barındırmıyordu zira Julian çok sarhoştu , genç kadını bir fahişe sanmıştı ve yüzünü bile hatırlamıyordu ..
Dedektif olan amcasıyla birlikte çalışan Evelyn'in karşısına bir cinayet davası çıktığında birinci derece suçlunun bizzat sevdiği adam olacağını nereden bilebilirdi..
Ve bu durumda yapacağı tek bir şey vardı sevdiği adamın suçsuzluğunu ispatlamak :)
Julian'ın sert görünüşünün altındaki duygulu adam ve Evelyn'in aşkından hiç vazgeçmeyişi , tüm tehlikeleri göze alması çok hoşuma gitti, genç adamın o duygu dolu sesiyle Rosa deyişi kalbinizi delip geçiyor :))
Zekice yazılmış satırlar arasında kaybolup gidiyorsunuz :)
http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/