İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey var: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...
Kitaptaki bazı karakterlerin gerçek hayattaki karşılıkları bir yana, toplumsal açıdan sıkı tespitler içeren bir roman. Sınıflaşmalara ve biçilen rollere yönelik çok sert eleştiriler var. Ayrıca romanda büyük yer tutan karakterlerin iç dünyaları sayesinde insani duygular da çok yalın ve başarılı şekilde işlenmiş. Dolayısıyla hem toplumsal hem bireysel analizler çarpıcı. Romanın betimlemeden ziyade satır aralarında geçen bir güzelliği de eski İstanbul’un usulca arkada akması.
“İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.” S.222