Kitabın sonunu beğenmediğimi söylemek istiyorum.Onun dışında anlatımda da bir kuruluk vardı.Fena değildi ama daha iyi olabilirdi.
Saçma sapan bir sonu vardı bence , son 3 sayfayı yeniden okumam gerekiyor olabilir.
Buket Uzuner'in dilini çok beğenirim .Çok uzun yıllar olmasına rağmen tebessümle hatırlarım bu kitabı.
kitabı konusunu gerçekten çok beğendim, kesinlikle okunması gerekenler arasında ama sonu hüsran yaratıyor, bir son beklemeden sadece kitabın akışına kaptırın kendinizi.
Aslında daha yüksek puan vermeyi düşünüyordum her şey çok güzeldi ama sonunda beni pek memnun etmedi . Kitabın doğrultusunda biten bir son değildi
bir heves başlayıp okudum dili duru anlatım güzel sona geldiğimde olayı anlamak için soyağacı çizmem gerektiği hissini verdi... kitabın sonu vasattı
Kumral Ada, Mavi Tuna'yi okuduktan sonra degeri biraz dusuyor. Ilk okudugumda sonundaki kisim yuzunden epey sevmistim.
Ve gerçekten adlar sembollerden baska bir şey değilmiş :) Ne önemi var ki zaten sen yine sensiin!
kitabın başı ve sonu .. iki farklı final iki farklı son. olmayan sonları sevenler için ideal yanız tavsiyem kağıt kalem alın yanınıza ve bir aile tablosu oluşturun genişçe :)
kitabın ilk kısımlarında sıkıldım. sonrasında sanki biraz akıcı oldu ama bana göre sonu tam bir fiyasko idi. bitirince eeee ne oldu şimdi dedim kendi kendime...
Sonunda nereden geldiğinizi şaşırıyorsunuz bir kere. "Hı?" diye kalıyorsunuz. Anlamıyorsunuz ve muhtemelen anlamayacaksınız da. Yine çok bizden, içimizden bir roman BU. Severek okudum. Yalnızca, Kumral Ada Mavi Tuna ile kıyaslanıyor bir kere..
Neden o kitap öylece durdu rafta ve ben de ondan uzak durdum...Çok sevdim....Çok...
"İki yeşil susamuru: Anneleri,babaları,sevgilileri ve diğerleri yaşadığımız dünyaya,aşka,çevre sorununa alternatif çözümler arayan aydın ve farklı bir çiftin hikayesi, bir modern zamanlar romanı." (Arka kapak)
Annesi babası boşanmış mimar Nilsu. Babası doktor annesi ev hanımı kardeşi cem. Nilsu nun yaşamı; boşanmış aile sendromu yaşamayla geçiyor. Anne ve babasının ayrılığını kabullenememiş babasını ve annesini başkalarıyla paylaşamamış, sırf babasının canını acıtma uğruna terk edişleri, kimseye bağlanamayışı. Teoman, babası savcı annesi edebiyat düşkünü ev hanımı ve ablası Nergis. Babasının peşinden anadoluyu arşınlamışlar. Babasının ölümünden sonra annesinin intiharı seçmesi. Teoman hayatı boyunca annesinin intiharının nedenini araştırıp duran bir mühendistir. Nilsu ve Teoman ın bir gün hayatları bir yerde kesişir ve birlikte devam eder. Kahramanlarımızın yaşamı yanında iç karışıklıklarınıda güzel dile getirmiş yazarımız . İlk defa buket uzuner kitabı okuyorum ve iyiki okumuşum dedim. İnsanın hayatında tekrar okumak için ayırdığı kitaplar olur ya benim içinde ilk defa tekrar okumak istediğim bir kitap o denli etkiledi beni. Herkese tavsiye ederim mutlaka okumalısınız.
Beklemediğim bir sondu, oysaki ne çok inandırmıştım kendimi gerçekliğine... Güzel bir kitap. Müthiş karakterler. Buket Uzunerin okuduğum ilk kitabı, eminim ki dahası da olacak.. Okuyun..
Ara ara tekrar okuduğum ve çok etkilendiğim bir kitap. Belki benim hayatıma çok yakın olduğu için bu kadar sevmiş olabilirim, diğer okurlar benim kadar beğenmeyebilir ancak yine de okunması gerektiğini düşünüyorum.
Kitap tek kelimeyle harikaydı !
Ancak;ben bu kitapta en çok Selen'i sevdim.İri dalgalı,yer yer beyazlamış kara saçları ve upuzun etekleriyle hala hafızamdadır Selen..
Karakterler okadar canlı ve hayatın içinden ki insan kitap bittikten sonra onları özlüyor.
O final bari olmayaydı dedirten bir roman. Oraya kadar hadi yine iyiydi denilebilecek arada bir kaç güzel tespit ve dikkate değer alıntılar olmasına karşın tüm kitabı kurtarmaya yetmiyor. Kurguya değil de bağlanış şekline itirazım var, yoksa insanı şaşırtmıyor değil.
Buket Uzuner sevdiğim bir yazar fakat bu kitabı sevmedim sevmedim, Kitap beni yordu. Kitabın başında Nilsu kendi hayat hikayesini yazması için bir yazara, kitabın anlatıcısına bırakıyor. Nilsu'nun hayatını, Babasını, Seleni tanıyoruz. Teomanı ve annesini bir de yazar Neyyire Hanımı. Kitapta beğendiğim çok gücel cümleler oldu fakat bir türlü olaya hakim olamadım belki de bir olay oladığı için. Tam hakim olduğumuzda da Nilsunun yazdıkları bitti. Yazarın olaylara bir son olsun diye Yazar Neyyireye ulaşıp yazılanları gösterdiğinde ise olay kördüğüm oldu.
Nedendir bilmem ama tereddütle yaklaştığım bu kitaba sevgiyle devam ettim. Yazarın üslubu keyifli ve Nilsu'nun hikayesi ilgi çekiciydi. Bir ara geçmişini düşünüyor ve ne kadar mutlu olduğunu - olduklarını hatırlıyor. Oysaki biraz sonra bakıldığında hepsi kendi dünyalarında , eskiler solmuş ve gitmiş, şu ana adapte olmaları gerekiyor.
Kitapta geçen 1-2 paragraf aklıma takıldı ve bayağı da hoşuma gitti ;
"Annesi,babası,çocuğu,sevgilisi,arkadaşı, kim olursa olsun ,bir insan öbürüne ulaşmak için göze aldıklarıyla sevilir. Öbürüne ulaşmak yürek ister. Bir insandan bir başkasına geçmek emek ister , sevgi ister. Bunlar bile köprüleri kurmaya yetmez bazen..."
"Kendi hayatını düşünmeyi bırakırsan , yaşamın boyunca hep başkaları için yaşarsın ve herkes buna alışır"
Bu kitapla Buket Uzuner'in kesinlikle bir karakter romancısı olduğu kararını rahatlıkla verebiliriz. Baba-kız ilişkisi, kadın-erkek ilişkisi, babanın sevgilisi-kız ilişkisi, babanın sevgilisi-kızın sevgilisi ilişkisi şeklinde uzayıp giden bir ilişkiler analizi bu roman . :) Sonu okuduğum hiçbir sona benzemiyor ve kafa karışıklıklarıya insanı şöyle bir oturup "Ee n'oldu şimdi?" dedirtiyor.. "Değişik" , doğru kelime olabilir..
Yazar, kitabı çok çarpıcı bir şekilde sonlandırmak isterken pek çok kisi gibi beni de bir boşluğun içine sürükledi.
*Spoiler içerir
Sayfalarca okuduğum Nil ve Teo uydurma mıydı yani ? Nilsu aslında Deniz ise babası olarak neden Cem'i değilde o kelli felli doktor Baran'i seçti ?
Kafam çok karıştı sevgili okurlar, güzel miydi? Evet hoş bir hikayeydi ama boşlukta kalan ve ayakları yere basmayan bir yanı vardı.
Kitabı, arka kapakda "Yazar mizah dolu, çarpıcı ve gerçekçi üslubuyla..." diye devam eden yazıdan ve kitabın adından dolayı eğlenceli olduğunu düşünüp almıştım. Sonuçta aldandım!
Mizahi bir anlatım tarzı göremediğim gibi, gerçekçi üslupla ne karakterleri, ne kurguyu, ne de kitabın sonunu bağdaştırdım.
Hikâye 80'li yıllarda geçiyor. Fakat yaşam tarzı günümüzü aşmış, değil zamanın Türkiyesi Avrupa da bile o yıllar için normal karşılanmazdı diye düşünüyorum. İki çocuklu evli bir kadın, ara ara bunalıp başka adamlarla ilişki yaşayıp, tatillere gidiyor. Annesi "Artık sıkılmadın mı kızım? Eve dön, bak kocan başkasını bulursa karışmam, fazla naz aşık usandırır, kocanı bıktırma" gibi laflar ediyor. 15 yaşında ki kız öğretmeniyle beraber ve ara ara onda kalıyor. Sevgililer birbirinin yanına taşınıp, beraber yaşıyor.
Bir de kitapta ki anne figürleri özellikle kız çocuklarına karşı soğuk, mesafeli, umursamaz ve anne olmaya hazır değil. Sürekli bir sorgulama, kendi hayatını düşünme. Annelik, anne kavramları bu kadar mı basit?
Kitapta fazlaca intihar eden karakter var. Hele Mike göz göre göre vakti gelince intihar edeceğini vurgulayıp, bile isteye bunalıma giriyor.
Çok kasvetli, en mutlu anlardan mutsuzluk çıkarmaya can atan karakterlerle bezeli bir kitaptı. Hiç tarzım değil. Ben beğenmedim. En azından sonu, güzel ve mutlu bitse belki birazcık kurtarırdı.
Yazarın bir kitabı daha kütüphanemde mevcut, okunmayı bekliyor. Bu kitaptan sonra da daha çok bekleyeceğe benziyor.