İkinci yarısından sonra açılan güzel bir kitaptı. En sonunda Nick kendini toparladı, yoksa çok kızacaktım. Yine de bir bölüm daha uzatıp gelecekten bir sahne olsa daha iyi olurdu. ama Rachel işte, renkli kalemi ve güzel esprileriyle her zaman gönülleri fethediyor (:
Rachel Gibson okumak her zaman çok müthiş bir keyif benim için ve yazar beni yine yanıltmadı...
Kitabı bir günde içim cız ede ede okudum :/
Delaney'in annesi Gwen'e acayip sinir oldum kendisi 15 yaşındayken evli adamla ilişkiye gir hamile kal sonra zengin biriyle evlen ve ahlak kumkuması ol yok öyle şey..
Tamam tecrübesinden dolayı kızını koruma güdüsü de denilebilir ama yaş olgunlaştıktan sonra halen kızının üzerinde hakimiyet baskı kurmaya çalışması çok sinir bozucuydu sonradan görme:/
Nick'in annesi ise ayrı alem ..Hiç hak etmediği halde Delaney'i günah keçisi ilan etmesi oğlunu ona karşı doldurması çok çiğceydi ,kendisinin aptallığını unutmuş olması ve bütün hırsını kızdan çıkarmaya çalışıyor olmasına sinir oldum :/
Nick'in Delaney'i henüz küçükken gördükten sonra etkilenmesi,o yaşlarda kızlardan etkilenen tüm erkek çocukları gibi kıza eziyet ederek dikkat çekmeye çalışması traji komikti ;))
Delaney'in yaşadığı/yaşayamadığı gençlik yıllarının üzerinde kurulan baskı sonucu arada kalması kaçışı kendini bulmaya çalışması ve güvensizliği...Konu çok güzel işlenmişti Rachel sevdiğimiz kadar var dedirtti ;)
En sonda Nick'in Delaney'in gideceğini sanarak onu kırması, kızın kasabayı terk edişi(orada çok içim acıdı sonunun ne olacağını bilsem bile),Delaney'i bulmak için çabalaması artık kafasının dank etmesi hissettiklerini duygularını açması... tüm kitap boyu hem esprili hem aşırı duygusal anlatımları ile hızlıca çok beğenerek okudum:)
Çeviri güzeldi aktı gitti 1 günde okuttu ;)
İlişki Durumu : Karmaşık Rachel Gibson
Uzun zamanın üstüne Rachel okumak mükemmel bir duyguydu,ama kitabın adı gibi az biraz karmaşık duygularda bıraktı kitap beni...
Başlarda biraz sıkıntı yaşadım kitabın işleyişi ile ilgili,ama neyseki çok uzun sürmedi ve yarısından sonrası bir gecede bitti.. Ama yinede hayalini kurduğum RACHEL kitabı olmadığını söylemeliyim...
Dalaney uzun bir zamandan sonra kaçtığı kasabaya,üveybabasının cenazesi için geri döner,planlarında iki gün içinde dönmek olsada süprizlerle karşılaşması kaçınılmaz olur...
Ve bu süprizlerin içinde kasabadan gitmesine ve hakkında dedikolar çıkmasına sebep olan Nick'i görmek,kararlarını etkilemeyeceğini düşünür...
Ama bilmediği üvey babasının Tuly kasabasında bir yıl süreyle kalma şartıdır...
Peki bu bir yıl boyunca hem Nick den uzak durmaya çalışacak hemde vasiyet şartlarını yerine getirebilecekmidir...
Bunuda siz okuyup karar verin derim :))
Dediğim gibi,başlarda sıkılsamda ilerleyen sayfalar hatayı telafi etti diyebilirim...
Sevgilerle...
SeRpiL...
Rachel Gibson emin olamadığım yazarlardan. Bazen harika kitaplar yazarken bazen de vasatı aşamıyor kitapları..
Ancak bu sefer harika bir kitapla karşı karşıyaydım..Bu kitabı okumadan önce uzun süre beklettiğim için pişman oldum.
Henry denen baba tipine söyleyecek söz bulamıyorum.Ama en azından öldükten sonra hayırlara vesile oldu....Nick ise herkesin hayallerini süsleyebilecek bir karakterdi. Her şeye rağmen Delaney'e duyduğu gerçek sevgi beni duygulandırdı..
Zevkle okuyacağınız bir kitap.
Rachel Gibson okuyanlar bu kadının farkını elbet bilirler... Evet tahmin edeceğiniz
üzere kitabımız romantik komedi; ama yazarın bu işi bildiğini garanti ederim.
Kitap Delaney'in yıllar sonra üvey babasının cenazesi için kasabaya dönmesiyle başlıyor. Tahmin edilebileceği gibi kızımızın bu kasabada uzun müddet kalmak gibi planları yoktur. Ta ki üvey babasının miras için koyduğu şartı öğrenene dek... Bu şart Delaney'i bir yıl boyunca kasabada kalmaya zorlamaktadır ve bu da yıllardır kaçmaya çalıştığı pek çok sorunu beraberinde getirir.
Kitabı okurken böyle bir konunun bir romantik komedide değil de dramda karşımıza çıkması durumunu düşünmeden edemedim: neyden mi bahsediyorum... Şöyle ki...
Üvey babamız pek de masum bir adam değil aslında; kendi öz oğlunu kabul etmeyecek kadar katı bir adam, üvey kızına ilgi gösterecek kadar çelişilerle dolu aynı zamanda. Aaa, bir de kontrol manyağı; bunu da atlamamış olayım. Yıllar boyunca mükemmel olmaya zorlanmış genç bir kadını okuyoruz aslında ve hayatının bir yerinde ipleri eline almaya çalışmasına tanıklık ediyoruz.
Ve bir de Nick var tabi ki... Reddedilen öz evlat ve Delaney'in ardında bırakmaya çalıştığı gençlik karmaşası... Ben bu adama üzüldüm ne yalan söyleyeyim... Babası tarafından kabul edilmeyişinin yanı sıra küçücük bir kasabada onun üvey kızına gösterdiği ilgiyi izleyerek büyümüş bir çocuk. Delaney ne kadar imkan sahibiyse Nick bir o kadar sefalet yaşamış... Ama hiçbiri bu iki insanın aşık olmasına engel olamamış...
Aşık olmak başka, kabullenmek bambaşka tabi... Biz de bu süreci okuyoruz işte...
Bu yazar beni çok şaşırtıyor ikinci kitap ne kadar harikaysa bu birinci kitap o kadar felaketti, bitene kadar ter döktüm resmen :)
Karakterler tam bir gelgit akıllı, Delaney'in yıllar önce Nick'le yaşadığı bir olay yüzünden kasabayı terk etme nedenini anlıyorum, ama zorunlu bir dönüş yaptıktan sonra, resmen Nick'i sağ eliyle çağırırken sol eliyle kovaladı : )
Ayrıca Nick'in geçmişi yani babasıyla olan hikayesi bana pek mantıklı bir kurgu olarak gelmedi o kısımda bir zorlama var gibiydi
Evet bir Rachel Gibson kitabını daha bitirmiş bulunuyorum. Hızlı ve zevkli okunan dili ve akıcı anlatımıyla beğenimi kazanmakla beraber kitabın erkek baş karakteri Nick hem okuru kendine hayran bıraktırıyor hem de karakterinden dolayı biraz gıcık olmanıza neden oluyor Uslanmaz bir zampara misali ). Zengin bir baba ve kalan mirasının paylaşılmasını kurallara dayatılan bir vasiyet. Delaney zaten çocukluktan aşık olduğu Nick'ten nasıl uzak duracak ? Romantik , aşk konularını içermesinin yanında ilginç ve komik olması da ayrıca kitaba cazibe katmıyor değil yani. Boş tatil vakitlerinizi dolduracak, beklentilerinizi çok yüksek tutmadan okunabilecek bir roman diyebilirim.
Bu aralar yazarın kitaplarını hız kesmeden okuyorum. Kitap Delaney'in üvey babası Henry'nin ölmesi ile başlar.
Üvey babası beklentilerine göre davranıldığı zaman mükemmel bir baba olmuştur. Her zaman kontrolü elinde tutmuş Delaney'in hayatını kendi istediği yönde şekillendirmiştir. Taki, Delaney artık dayanamayıp özgür olmak isteyip bir de Nick ile bir olaya karışana kadar.
Kasabadan uzaklaşıp hayatını kendi istediği gibi yaşamaya başlamıştır. Henry ile de tamamen görüşmeyi kesmişlerdir. Yıllar önce gittiği arkasında birçok dedikodu bıraktığı bu kasabaya cenaze için geri döner. Bir an önce gitme derdindedir. Üstelik karşılaşmak istemediği bir Nick vardır.
Vasiyet okunur kendisine üç milyon dolar kalmıştır. Bunu alabilmesi için bir yıl kasabada annesinin yanında kalması gerekiyordur. Aksi taktirde miras Nick'e geçecektir. Nick içinde bir şeyler bırakmıştır. Onun içinde bir şart vardır. Bir yıl boyunca Delaney ile herhangi bir ilişkisi olmayacak yoksa miras Delaney'e kalacaktır.
Nick meşru bir çocuk değildir. Babası yıllarca onu kabul etmemiştir. Babası yeniden evlendiğinde yeni karısı da babası da kendisini kabul eder umuduyla babasının evine gitmiştir. Babası karısının kızını kabul edip ona baba demesine izin vermiştir. Nick yıllarca beklemiş olmasına rağmen onu kabul etmemiştir. Üstelik kovmuştur. Bu olaydan sonrada Nick babasını istemez. Babası hastalığı nedeniyle öleceğini öğrendiğinde Nick ile iletişime geçmiştir. Çünkü bir varisi yoktur ve tek istediği bir torundur. Bunun için evlenmesine gerek olmadığını, tüm mirasını vereceğini, soyadını almasını söylemiştir ama olumlu bir cevap alamamıştır. Henry'nin vasiyeti sayesinde başlayan kovalamaca başta biraz durgun gelse de sonra çok iyi ilerledi.
Henry'e sinir oldum. Öz oğluna tek bir şey vermemişken başkasının kızını kendi çocuğu gibi benimsemesi yaptıkları, Nick'in yaşadıkları üzücüydü.
Yazarın okuduğum başka bir kitabında ikilinin evli ve ikizleri olduğunu okumuştum bunu bilmek güzel. Güzel bir kitaptı sevdim.