ne çok beğendim ne çok kötü ,beyaz dizi yazarı için iyiydi ama bir roman için sürekli iyi ve aşk dolu yaşam olmaz bence. sırf aksiyon olsun diye iki üç kere kötü olay oluyo oda gereksizdi.çok fazla gereksiz kelime vardı ,özellikle sürekli vay vb. kelimenin kullanılması sıktı beni .
http://kitaptutkum.blogspot.com.tr/2014/08/with-me-in-seattle-1-kac-benimle.html
“Gaspçılara adımı söylemem.”
“Gaspçı?”
“Bırak beni.”
“Ben gaspçı değilim.”
“Kameramı çalmaya çalıştın. Buna başka ne diyebilirsin?”
“Bak ben gaspçı değilim. Bir dakika durmayacak mısın? Hadi ama.”
“Kim olduğunu bilmiyorum.”
“Şüphesiz.”
bildiğimiz ve bu sıra görmeye, okumaya alıştığımız tarzda bir kitap fakat farklı olan yanı bu kitapta hiç bir şekilde uzayan yanlış anlaşılmalar,sürüp giden küslükler falan yok...
sadece aşk,tutku ve mutluluk var...
yani edebi bir şah eser değil ama bu kadar mutluluk fışkıran bir kitabı okumak hoşuma gitti...
ay!! küs kaldılar!! ay amann!!her şeyi çok uzattılar...
yok efendim kıskançlıktan birbirinin canını çıkardılar falan böyle şeyler yoktu kitapta...
hep MUTLULUK, heppp bir MUTLULUK!!!
bakınız mutluluk büyük harfler ile yazıldı!! siz ne kadar mutlu olduklarını anladınız ;)
hatta ara ara vıcık vıcık MUTLUYDULAR...
lakin sürekli mutlu olan çiftleri okumanın da psikolojime iyi geldiğini itiraf ediyorum (bu ara bahar çarptı sanırım pek bir keyifsizim)...
ben seriyi ve yazarı takip edeceğim...
her okuyan beğenir garantisi veremem bu kitap için (bilen bilir ben genelde her kitabı severim :P )... ama mutluluk fışkıran bir kitap okuyayım bu ara derseniz ya da keyifli vakit geçirmek isterseniz bence deneyin :)
Bir süredir okuduğum kitaplardan bu kadar etkilenmemiştim ve buna bayıldım kesinlikle... Dublin Caddesi tadında çok tatlı bir kitaptı... Darısı diğer kitaplara... :) ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
sırf yazılmış olmak için yazılmış , grinin elli tonunun cümleleriyle neredeyse birebir sayfalara sahip olan gereksiz bir roman..
Kitabın adı kaç benimle değil seviş benimle olmalıymış :D ( kitapta en çok geçen cümle ) Çok akıcı ve sıkmayan kitaplardan biri.Ancak okurken bazı kitaplardan tanıdık gelen cümleler kullanılmış.Zaten bu tarz kitaplarda artık orjinallik aramıyorum. O yüzden bence ortalama ve çerezlik kitaplar biri.
Kahramanları gizemli bir adam ve güzel bir kadın olan, Yanlış anlamalarla başlayıp tesadüflerle devam eden, güzel bir aşk hikayesi. Alışkın olduğumuz entrika ve aldatmaların olmadığı, bir kadının yaralı bir adamın kalbine nasıl iyi geldiğini anlatan sımsıcak bir hikaye idi : )
http://illekitap.blogspot.com.tr/2014/08/kristen-proby-kac-benimle-with-me-in.html
Aspendos fanı olma yolunda ilerliyorum... Aslında Aspendos, kitaplığımda bulunan en çok yayınevlerinden biri olma yolunda ilerliyor da diyebiliriz :)
Bir Aspendos kitabı daha bitti.Tatildeyken, sahilde güneşin altında uzanırken çok rahatlıkla okunacak, sıcacık aşk hikayesiydi. Keyif veren, gülümseten, su gibi akan,sinir etmeden, zaman zaman eğlendirip iç çektirten bir kitaptı.
Tabi beğendiğim yerleri kadar beğenmediğim kısımlarda vardı ama ilk olarak beğendiğim kısımları söylemek istiyorum.Tanışmalar, sevgili yolunda ilerlemeler, sevgili olmalar, iki sevgili ilişkileri çok güzeldi. Sam'in Luke'u koru modu tam bir abla gibiydi. Aile ilişkileri, aşk ilişkileri tam rayındaydı. Çok sevdim, zevk alarak okudum ama...
İşte bu kısımda olumsuzluklar devreye girdi.Her şey iyi güzeldi ama zaman zaman yazarın fazla aşk böceği modunda yazdığını da düşündüm.Çünkü bazen Luke ve Natalie arasındaki aşk fazla vıcık vıcık olmaya başlıyordu bu sırada yer mekan kişiler değişip tekrar Luke ve Natalie'ye dönüldüğünde her şey yine güzel oluyordu. Hani o kısımlardaki vıcıklığı es geçersek kitabı beğendim.
Ayrıca kitaplarda şu gereksiz küsmeler, tripler, ayrılıklar ya da 3. kişilerin çevirdiği entrikalar falanlar filanlar yüzünden olan mutsuzluklar yoktu.Kitap kelimenin tam anlamıyla mutluluk doluydu! Bunu özellikle çok sevdim :)
Bazı yerlerde imla hatalarına denk geldim ve çeviri olarak da hatalı olan, aslında hatalı demeyeyim de devrik olan cümleler vardı. Onlarda olmayaydı iyiydi.
Bütün bu şikayetlerimi bir yana bırakırsak kitabın konusu güzeldi, okurken de oldukça hoşuma giden bir kitap oldu. Benim için tam bir tatil kitabıydı. Özellikle mutlu son olması çok güzeldi. Ben mutlu sonların insanıyım! :)
Kitaba dair yorumumu bu şekilde bitirdikten sonra sizlere seriye dair bir bilgi vereyim istiyorum. Kaç Benimle kitabı sekiz kitaplık bir serinin ilk kitabıydı ve her kitap aşk hikayesi olmasının yanında bir karakteri anlatıyor. Bu kitapta Natalie ve Luke'u okudum ikinci kitapta da Natalie'nin ev arkadaşı Jules'u okuyacağız.
Ben beğendim, fena bir kitap değildi. Çok çok çok iyiydi diyemem ama yine de güzel bir kitaptı. Büyük beklentilerle okunmazsa beğeneceğiniz bir kitap olabilir.
Çiçekler, böcekler, kalpler etrafta uçuşurken sizi yormayan bir aşk romanı okumak istiyorsanız doğru yerdesiniz. Zaman zaman abartılmış bir cinsellik içerse de anlatımı sade, karakterleri sevimli ve konusu bilindik hoş bir kitap.
Bu kitabı hiç okumak istemesem de ikinci kitabın konusu ilgimi çektiğinden bir şans verdim ve pişman oldum. Aşırı monotondu.
Natalie Conner fotoğrafçıdır. On yaşındayken babası fotoğraf makinası aldığından beri başka bir iş yapmayı düşünmemiştir. On yedi yaşındayken erkek arkadaşı ona tecavüz etmiştir. Ailesi gelmiş ve sevgilisini dava etmişlerdir. Babası çok iyi bir avukat olduğundan kazanmışlar ve mahkemeden sonra yüklü bir tazminat almıştır. O paraya ise hiç dokunmamıştır. Bu olaydan sonra erkeklerle problemli ilişkileri olmuştur. Kendisini ve başkalarını düşünmemeye başlamıştır. Erkeklerle farklı hisler hissetmeyi istememiş, sadece flört etmiştir. Düzelmesi ise birkaç senesini almıştır. Üç yıl öncede anne ve babası uçak kazasında ölmüştür. Babası uçağı ile uçmayı seven biri olmuştur ve Natalie'de onlarla gidecekken son dakika gitmemeye karar vermiştir.
Bir sabah yine resim çekerken bir anda ne yaptığını soran biri ile karşılaşır. Sinirli yakışıklı yine yalnız bırakılmadığı için tepkilidir. Fotoğraflarının çekilmesini istemez ve çok geçmeden kendisini tanımayıp gaspçı diyen Natalie'nin resimlerini çekmediğini anlar.
Luke Wiilliams ünlü bir oyuncudur. Beş yıl önce oyunculuğu bırakmıştır. Yaptığı filmlerden çok para kazanmıştır filmlerde oynamaya devam ederek daha fazla kazanabilecekken vazgeçmiştir. Magazinciler, hayranlar tarafından takip edilmeyi, hayatının her anının belgelenmesini, başkaları tarafından yönlendirilmeyi artık kaldıramamıştır. Para ile saadet olmayacağını anlamıştır. Bir hayranı evine girip ateşe vermiş ve kendisi de ölmüştür. İşinin bittiğini o zaman anlamıştır. Bunun için yaratılmamıştır. O dünyanın kendisi için insanların hayatlarından daha önemli olmadığını anlamış ve oyunculuğu bırakmıştır. Artık filmlerin çekilmesine yardım eder.
Luke Natalie kendisini tanımayınca normal biri olmanın keyfini çıkarmıştır. Natalie kendisinde hoşlanmıştır filmdeki bir karakterden hoşlanmamıştır. Sırf zengin ve ünlü olduğu için hep kadınlar tarafından istenmiştir. Bir yıl kadar önceki son ilişkisi de yine bu sebeplerden olmuştur. Nişanı atmaya karar verdiğinde sevgilisi magazinlere hamile olduğunu söylemiştir. Ünlü biri ile birlikte olmak istediği için Luke'nin oyunculuğu bırakması hoşuna gitmemiştir. Bu yüzden kendisini tanımayan Natalie'e kim olduğunu söylemez.
Natalie ise uzun süredir hiçbir erkekten bu kadar etkilenmemiştir. Çok kısa sürede de ilişkileri başlar.
İltifat etmeye değer gördüğü kadına her fırsatta iltifat etmekten çekinmeyen, çiçekler gönderip, yemekler yapan bir erkek karakter var. Kitapta uzun küslükler, saçma kavgalar yok ama pek farklı bir şeyde yok.