Lily Stump tüm zamanların en iyi komedi aktristidir. Robin Goodfellow takma adıyla bütün Londra'nın tanıdığı meşhur bir aktristir. İş vereni maaşının iki katını veren Bay Harte'ın yani Asa Makepeace'nin tiyatrosunda çalışmaya başlarsa Londra'da başka hiçbir yerde iş bulamaması için ne gerekirse yapacağını söylemiş ve tüm tiyatrolar Lily'ye iş vermeyi reddetmiştir. Altı ay işsiz kalıp birikimi suyunu çekince yedi yaşındaki oğlu ve yardımcısı ile kiralık şık odalarını boşaltmak zorunda kalmışlardır. Bu yüzden Harte'ın Eğlence Bahçesi'ndeki büyük tiyatronun sahne arkasından geriye kalan kötü durumdaki yerde kalırlar. Tiyatro ve bahçenin tamamı geçen sonbaharda yanıp kül olmuştur. Bir sürü ağaç ve yerle bir olmuş binaların arasında Bay Harte içinde kendi rolünün olduğu yeni oyunu sergileyinceye kadar yaşayacaklardır. Oğlu bahçede iri bir adama benzeyen canavar olduğunu söylemiştir ve sonunda oğlunun söylediği canavarla karşılaşır.
Kilbourne Vikontu Apollo Greaves arkadaşları ile içtikleri bir geceden sonra üstü başı kan içinde elinde bıçakla bulunmuştur. Hiçbir şey hatırlamaz ve cinayetle suçlanmıştır. Hapishanede çok kötü günler geçirmiştir. Bir kadını kurtarmak için araya girince gardiyanlar onu dövmüş ve sesini kaybetmiştir. İkizinin kocası Wakefield Dükü onu ordan çıkarmıştır. Dört sene önce yaptığı birikimlerinin tamamını Harte'ın Eğlence Bahçesine yatırmıştır. Aradan geçen zamanın çoğunu hapishanede duvara zincirli geçirdiği için başka gelir elde etme imkanı olmamıştır. Yatırımı sayesinde Londra'dan kaçıp gidemez ve eğlence bahçesi yeniden ayaklanıp para kazanmaya başlamadan parasını geri alma şansı yoktur. Bu yüzden yerle bir olmuş bahçeyi yeniden düzenleme işini denetlemeyi kabul etmiştir. Bahçenin tasarımını yapar. Başına ödül konmuştur ve aranır. İkili birbirini görünce ikisi de diğerinin oradan gönderilmesini istese de bu mümkün olmaz ve orada yaşamaya başlarlar.
Lily önce Apollo'nun zihinsel engelli olduğunu düşünür. Hayatında gördüğü en yakışıklı adam Montgomery dükü onu etkilememişken bu canavarı çekici bulur. Kendisine hayranlıkla bakıyordur ama diğer adamlar gibi o sanki başka erkeklerin hayranlıkla bakmaları için sahip olmak istedikleri bir nesneymiş gibi bakmaz. Ona baktığında hoşlandığı, konuşmak istediği bir kadın görüyordur. Oda Apollo ile konuşmak, zaman geçirmek ister. Onunlayken dakikalar, saatler o kadar hızlı geçer ki farkına bile varamaz.
Çok geçmeden Apollo konuşmaya başlar. İkili yakınlaşmaya başlamışken Apollo bulunur ve kaçar. Lily kendi yazdığı oyunu oynamak için gittiği kır evinde Apollo ile karşılaşır ve her şeyi öğrenir. Amcasının miras için yeğenini tuzağa düşürdüğünü düşünürler ve katili bulmak için Apollo amcasının evine gider. Kendini Lily'ye affettirmenin yolunu bulur ve ikilinin ilişkisi başlar.
Lily aristokratların ve sıradan insanların beraberliklerinin kalıcı olmayacağını düşünür. Dünyaları birbirinden çok farklıdır. Apollo'nun günün birinde kendi statüsünde biriyle evlenmesinin kaçınılmaz olacağını bilir ama düşündüğü gibi olmaz. Apollo'nun ışığı ve kahkahası olmuştur. Lily'nin gözlerinin hep mutlulukla ışıldadığını görmek ister, onu seviyordur.
Katili arama, Lily'nin geçmişindeki sırlar derken kitap biter. İkili birbirine tam uymuştu yazarın kitaplarını severim ama son kitaplarda umduğumu bulamadım.
https://birumuthayal.blogspot.com/2020/02/elizabeth-hoyt-kacak-ask.html#more
Sonunda beklediğim serilerden birinin yeni kitabı çıktı. Ve ne kadar ağırdan alıp okuyayım, sindireyim desem de bitti..
Yaaaa, sen ne güzel bir kitaptın öyle!
Serimizin 7. kitabında Artemis'in kardeşi Apollo'nun başından geçenleri okuyup bitirdim. Ve bir kez daha Hoyt bana bir erkek karakterden beklediğimin fazlasını vermiş bulundu.
Bu kitap bana yazarın önceki serisi olan Legend of the Four Soldiers'taki kitapları anımsattı. Bu kitap, şimdiki serisinin diğer kitaplarına göre daha hafif şekilde yazılmıştı. Ama diğerlerinden aldığım mutluluğu bu da başarılı bir şekilde verdi.
Bu kitapta ilk kez gördüğüm bir karakter vardı: Lily Stump. Kendisi mizah yönünden oldukça başarılı bir tiyatro sanatçısıdır. Tabi bu güzel hanımefendinin kendince birtakım sırları mevcut fakat bu sırların oldukça hafif olduklarını söyleyebilirim. Onun harici Hoyt'un bize her zaman gösterdiği güçlü kadın karakterlerinden biriydi. Tek sorun kendisini bir kez daha 9. kitapta gördükten sonra hiç göremeyecek olmak.
Apollo'yu gördüğüm ilk andan beri çok sevmiştim, sonra bayıldım, bu kitapta da hayran kaldım. Seride Winter'dan sonraki favori erkek karakterim Apollo'dur. Lily'e ve oğluna karşı korumacılığı çok şekerdi. Onun dışında sevdiklerine fazlaca değer veren, soylu diye iş yapmaktan kaçınmayan, bahçe düzenlemede oldukça başarılı, oldukça iri yapılı bir arkadaş olur kendisi.
Buraya ayrı parantez açmak isterim. Kendisinin 2 yönüne bayıldım. Biri, Lily'e duyduğu aşkı hiç eveleyip gevelemeden açık açık söylemesi ve bu söylemlerine devam etmesi gözlerimden kalpler çıkardı. Diğeri de ayı Maximus'a benden daha iyi bir lakap bulmuş olması. Pegasus ne diye çevirdi bilmiyorum ama kitaptaki lakabı oldukça eğlenceli: "His Grace the Ass". Kitap boyunca bu lakapla Max'in kulağını baya çınlattı. Oldukça güldürmesine rağmen yüzüne karşı söylemediği sürece güldürü olarak kalacaktı. O sahnede içimin yağları baya erimişti.
“Good Lord, His Grace the Ass hiding in the bushes,” Apollo muttered. “Whatever are you doing here?”
“Ah, Kilbourne, you’ve regained your voice,” Wakefield drawled. “Pity, but I presume my wife is thrilled. And you are?” He looked pointedly at Montgomery.”
Alıntıda adı geçen Montgomery' e gelince. Önceki kitapta gizemli adam olarak tanımladığım arkadaşımız bu olur, diğer adıyla Valentine Napier. Kendisi aynı zamanda düktür ve toplumda kötü şöhretiyle bilinir. Gerçi ne yaptığı hakkında kitapta bir ipucu yok. Şu an için diyebileceğim tek şey Valentine'yi, Apollo'nun bir nevi işvereni olarak tanıdım.
Bir de Makepeace kardeşlerin kara koyunu olarak bilinen Asa var. Asa'nın ilk kitaptan beri merak edilen sırrı burada açığa çıkıyor (ailesinin öğrenmesi için daha 2 kitap var). Ayrıca Apollo'nun kankisi olmaktadır. Kitapta en eğlendiğim kısımlar Asa ve Valentine arasındaki laf dalaşmalarından oluşuyor, her ne kadar bu laflar tek yönlü olsa da.
SONUNA DOĞRU UFAK SPOILER İÇERİR!!!
James, yatacak yerin yok senin! Allah'tan belanı bulmuşsun, hala kendince bir entrikalar çevirme peşindesin. Gidip korumalığını yaptığın hanıma göz kulak olsana sen! Ayrıca Apollo bebeğimin başına gelenlerden sen sorumluymuşsun ya, iyice düşman belledim seni. Allah'tan geç de olsa yaptığı eşekliği anladı da sonrasında bizimkilere bir nevi yardımcı oldu. Bakalım sonraki kitapta kendini nasıl kurtaracaksın?
Sonuç olarak James dışında oldukça keyif aldığım bir kitap oldu. Sırada bu çırpıcı arkadaşın kitabı var. James'in kitabını 2 sene kadar okumuştum, bu yüzden kitap hakkında bilgi vermek istemiyorum. Ama isteyenler için Goodreads'ta yaptığım yorum mevcut, oraya bakabilirsiniz.