Güzel bir kitaptı. Yazarın Türkçe'ye çevrilen ve Arkadya'dan çıkan ilk kitabıydı. Yüz yıl ara ile iki farklı kadının yaşadığı hemen hemen ortak kaderi anlatan duygusal yoğunluğu öncelikli hoş bir roman olmuş. Evet, kitabı daha önce okuyup yorumlayan okurlar , yazarın stili Sarah Jio benzeri olduğunu vurgulayan yorumlar yazmıştı. Ben de aynı düşünceyi bir nebze olsun paylaşıyor olsam da ne yalan söyleyeyim Sarah Jio hayranı bir okur olarak aynı tadı bulduğumu ifade edemeyeceğim maalesef. Ama tabi ki okunabilir güzel bir kurgu ve anlatım olduğundan tavsiye ederim .
Büyük bir trajedinin etkisinden kurtulamayan Clara, Ellis adasındaki hastanede hem sevdiği işi hemşirelik yapmakta hemde bir nebze olsun hayatın rutiniyle sıkıntılarını gözardı ederek yaşamına devam etmektedir. Adaya gelen yolculardan karısını yeni kaybetmiş bir hastanın üzüntüsüyle kendi üzüntüsü arasında bağ kurar ve bu yabancının hayatına istemeden müdahil olur. Aşka olan inancını yeniden kazanmak için içten içe çabalamaktadır. Diğer yandan 11 Eylül saldırılarında eşini kaybeden Taryn saldırıların olduğu sabah eşine minik mucizelerinin müjdesini vermek için giderken geç kalır ve kulelerden birinde çalışan eşine baba olacağının haberini veremeden ölmesinin üzüntüsünü yaşamaktadır. Ta ki yıllar sonra o gün saldırı esnasında kendini korumak için kullandığı şaldan haber alana kadar..
Hikaye ve anlatımı akıcı ve güzel. Arkadya Yayınlarının sevdiğim kitapları arasında yerini aldı..
Not: Keşke kapağında, o güzelim şalın bir betimlemesi olsaydı..