Sea bir tiyatro oyuncusudur ve tiyatroya aşıktır. Saçları kıvır kıvır bir esmer "Bonus Hatun" olur kendisi ki bu konuda çok hassas ve takıntılı biridir - Sea 'yı şiddetle kıskandığım doğrudur. O saçları yolup kendime takmak istemedim değil - Ve genelde aynı sahneyi paylaştığı ve sözde sevgilisi olan Chris var. Chris ile uzun yıllardır çok yakın arkadaş ve daha ilerisidirler ( SPOİLER OLDUĞU İÇİN SUSTUM ) Sea boş vakitlerinde vokal olarak bir kaç iş yapmışlığı vardır ve Robert'a da bir şarkısında eşlik etmesi için teklif alır.
Robert ise bir dünya starıdır. Milyonlarca hayranları vardır. Veee son teklisinde Sea'nın ona eşlik edeceğini duyduğunda onu tiyatroda izelmeye gider ki sesini ve dış görünüşüne göz atmak için. Çünkü Sea denilince aklında korkunç bir kişi canlanmıştır. Sea'yı sahende gördüğü ilk andan beri etkilenen Robert Sea'nın çekimine karşı koyamaz..
Provalar , klip çekimleri , turneler derken hobaaa olan olur. Robert Sea'ya aşık olur.. Ve geri kalanında Sea'yı Chris'ten kurtarması gerektiğini düşünerek hareket eder. Zavallı Rob keşke gerçeği çabucak görebilse...
Kadınımın Şarkısı Eda Tuzcalı'nın ikinci kitabı. Yazarımızın ilk kitabını da severek okumuştum ama bu kitap daha bir güzel. Daha cesur , daha eğlenceli , daha havalı... Bir kere geçişlerde zaman karmaşası yok ki ilk kitabımızda böyle bir eksiklik vardı. Aslında yazardan küçük bir küçük bir bilgi aldım. Meğer Kadınımın Şarkısı daha önce yazılmış. O zaman ben bu kitabı ilk kitap olarak değerlendirirsem çok beğendim. Kitap öyle bir akıyor kiii.. Karakterlerdeki özlük özellikle bayan karakterimiz Sea'ya bayıldım. Adamın üstüne pat diye atlamıyor. Sen orada bir durcan Robert Bey! Kimsin sen? İyi ki bir dünya starı oldun haniyyy demem ben ama Sea diyor. Yani tam demiyor da hareketleri ile gösteriyor. Laf sokmaları , üstünlük kurma çabaları. Hele ki o birbirleriyle olan tatlı atışmalar - herkesin önünde - Var mısın iddiasına? modundaydı iki karakterde. Çok keyif alarak okudum. Yalayıp yuttum.. İlk başta çok kalın göründü kitap gözüme ve korktum. Ya okuyamazsam bitiremezsem vizelerimde başlıcak allahım nasıl ders çalışıcam falan derken kitap bitti arkadaşlar.
Tek sıkıldığım nokta bazı şeylerin hemen olmasını istememdi. Olsunda bitsin rahatlayım falan dedim ama sonra düşündüm hemen olsa olay kalmayacak bu sefer de hemen oldu ne ara oldu diye yakıncaktım. O yüzden kitabı kıvamında buldum. Kısacası Eda Tuzcalı gün geçtikçe kendini geliştiren ve tatlı bir yazar olma yolunda ilerleyen başarılı biri.
http://gamzeninkitapdunyasi.blogspot.com.tr/2015/03/kadnmn-sarks-eda-tuzcal-yorum.html#more
"Biyografime internetten, özel hayatıma da magazinden ulaşabilirsin. Ama gerçek Sea'ye gelirsek eğer sana kendimi nasıl anlatabilirim? Sinirliyimdir, eğlenceliyimdir, kıskancımdır, öfkeliyimdir, tuhafımdır mı demeliyim? Ben anı yaşayan biriyim. Duygularım da tıpkı an gibi değişkendir. İçim kan ağlarken gözlerimdeki yaşları silip, karşımdaki kişinin mutluluğunu paylaşarak onunla gülebilirim. Hiç tanımadığım biri için üzülebilirim. Sokakta gördüğüm kimsesiz bir köpeği sevebilirim. Ama tüm bunları sadece o an geldiğinde yapabilirim. Belki de sırf bu yüzden kendimi anlatmaktan hiçbir zaman çok hoşlanmadım. Yani biri seni tanımayı gerçekten istiyorsa sana zaman ayırır, değil mi? Bu durumda seni kendisi tanıyabilir. Fakat tanımayı zaten istemiyorsa da anlatmak da bir o kadar gereksiz oluyor. Haksız mıyım?"