Diğer iki kitaptan çok çok daha iyiydi.
Dürüstçe söylemeliyim ki Fredrik, Victor ve Sarai'in hayatlarından, duygularından, yaşadıklarından, gelişmelerinden daha çok ilgimi çekti tüm kitap boyunca. Kesinlikle yazarın iki kitap sonrası patlattığı bomba olarak görüyorum.
Sonradan olanlara inanamadım. Spoiler vermemek için kendimi tutuyorum. Bayağı kalbim parçalandı.
Fredrik aslında 2.kitapta çok merak ettiğim bir karakterdi. Ama nedense önceki kitaplardan seraphinaya kötü bir önyargı oluştu. Kitabı bitirdiğimde bittiğine inanadım nasıl ya dedim mutlaka devamı olmalı böyle bitemez. Yine 4.kitapta fredrikin hayatının ilk kısımları ki daha merak ettiğim bölümler o yüzden okumaya devam 😍
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/j-redmerski-kugu-ve-cakal-katiller.html
Şimdiye kadar herkes Fredrik'in hikayesinin daha doğrusu onun intikam arzusunun ve böyle kana susamış olmasının altındaki nedenleri anlatan kitabı çok övmüşlerdi. hatta o kadar övmüşlerdi ki beklentim tavan yapmış beni şaşırt... bana hadi canım dedirt... Fredrik beni kitabı elimden bırakmama neden olacak kadar şoke et... dedim...
Ve sonum ne mi oldu?
Kitabın son 150 sayfası kala bıraktım... çünkü öyle bir gerçekle karşılaştım ki kelimelerin devam etmeyeceği, okumanın bir şey ifade edemeyeceği ve bir süreliğine sindirmem gereken bir detay verdi.
Serinin 3. kitabı diğer iki kitabına göre çok daha iyiydi bence. hani onları zaten beğendiğimden 5 üzerinden 5 verdim ama bu kitaba 1500 verirdim. Neden mi? Çünkü yazar bu kitapta cidden çığır aşmış, müthiş bir şey yapmış.
Genelde kitabın konusuna dair bir şeyler yazıyorum ama bunda yazamayacağım çünkü söyleyeceğim her şeyin kitabın içeriğinden ana noktaları sizlere söylemiş olmaktan korkuyorum. Dolayısıyla şunu söyleyebilirim sadece, ilk iki kitaptan tanıdığımız Fredik'in kana susamış psikopat işkenceci sorgu adamı bir tetikçi olmasının yanında bir tek kıramadığı kişi olan karısını 6 yıl aramasının sonunda ona ulaşabileceği bir nokta bulmasını ve sonrasını anlatıyor.
Cidden şaşırtıcı detaylar ve fazlasıyla beklenmedik bir son var kitapta. Özellikle şunu söyleyebilirim ki... o sonu beklemiyordum. Okuyan ne demek istediğimi anlayacaktır, o son evet belki olması gereken ve tamamen bu seriye yakışan bir sondu ama beklemiyordum. Sanırım umutsuz romans sever tarafımdan kaynaklanıyor.
Kitapta ekibe yeni katılan birileri ve daha doğrusu Victor'un ekibinin büyüdüğünü görmek güzeldi. Bu daha fazla aksiyon ve cinayet, daha fazla gizem ve gerilim demek olduğu için memnunum. Büyütsünler işleri ;)
CIA ve FBI'da girince işin içine işler daha da kızışacak sanırım çünkü kitabın sonunda öyle bir sürpriz yapıyor Victor ve bu ajanların da onların peşinde olduğunu söylüyor. Açıkçası bu durum beklentimi tavan yaptı. Direk enselerinde birileri daha var demek bu.
Resmen spoiler verdim, kusura bakmayın hakim olamadım kendime ve içimde de tutamam biliyorsunuz.
Ahh, bu arada bu videoyu/şarkıyı neden buraya koyduğumu merak eden olduysa diye demek istiyorum. Bu şarkı kitapta adı geçen bir şarkı ve Fredik için de özel bir yeri var gibi mi sanki ;) bilemedim... ama şu bir gerçek, ben şarkıyı sevdim cidden.
Özellikle değinmek istediğim bir kısım var, kitapta Fredik'in duygularına, kana susamışlığına, dağınık aklına, işine ve karısına... karısına kaşrı hislerine... o kadar güzel bir şekilde kurgulanmış ve okura aktarılmış ki bayıldım.
İlk kitaptan beri aklımdaki psikopat işkenceci kana susamış Fredik'in içindeki insanı, sevdiği için savaşan adamı ve sonunda da kendini tamamen kapatıp içindeki canavarı serbest bırakışını okumak... bence paha biçilemezdi ve zirveydi.
Ahh... bir de kitabın sonunda özel bölüm vardı... Fredik'in doğumunu konu alan bir bölüm... harbi den tam özel bölümdü! Yazar okuruna güzel bir sürpriz yapmış.
Kesinlikle şunu söyleyebilirim ki Kuğu ve Çakal serinin en iyi kitaplarından. Hatta ilk iki kitaptan daha çok sevdim.
Seriyi sırayla okumak zorundasınız eğer gerçekten bir tat almak istiyorsanız ama bu kitap... muhteşemdi. Dehşet ötesi bir şeydi. Hep bana bunun çok daha güzel olduğunu söylüyorlardı ve kesinlikle yerden göğe kadar hakları varmış.
Ayrıca hala Sarai'yi sevmiyorum. Victor'a acıyorum onunla beraber diye. Niklas ve Fredrik kesinlikle favorilerim. Ama Fredrik... baş tacım!
Seriyi inanılmaz derece beğeniyorum ve size de tavsiye ediyorum hemen başlayın... bir an önce hazır fuarın bitmesine sayılı günler kala indirimlerden yararlanıp alın seriyi.
http://dilarabook.blogspot.com.tr/2018/01/kugu-ve-cakal-in-company-of-killers-2.html
Bu kitabın sonunda yaşadığım sonu seri boyunca ancak bir şekilde yaşayabilirim sanırım.
Yazarcığım sen ne yaptın?
Kalbim parçalara ayrıldı, hiç beklemediğim bir şok geçirdim, yazarın ön sözünden sonra olacak şeylere kendimi hazırlamış ve kabul etmiştim, tahmin ettiğim bir şey vardı Cassia hakkında, o bile tuttu ama o sona hazır değildim.
Izabel'de geçmişine kısacık değinilen, o kısa yaşadığı şeyleri bir ömre bedel olan Fredrik, benim için Victor'u bile geçti. Karısına olan takıntılı bağı, aralarındaki kanlı, şiddetli, şehvetli ve ayrılamaz olan ilişkiyi okumak çok farklı oldu. Hani Izabel ve Victor'a tuhaf diyordum ama Fredrik ve Seraphina çığır aşmış onların yanında.
Fredrik'in Seraphina'yı bulmak uğruna yaptığı şeyler, Cassia ile arasındaki ilişki, aralarındaki hiç açığa çıkmamış sırlar şok üstüne şok yaşattı bana. Tabi sadece bana değil, Fredrik'e de. Yazar karakter betimlemesi açısından en güzel işi bu kitapta ortaya koymuş. Duygu yoğunluğu her taraftan buram buram yayılıyordu.
Tabi ben kendimi Fredrik'e kaptırdım ama kitap sadece onunla sınırlı değil. Serinin önceki kitabı Izabel'de Victor Birlik'ten ayrılmış ve kendine yeni bir ekip kurmuştu. Kahramanlarımız aranırken, bir yandan da Katiller Çetesi olmalarının hakkını verecek işler peşindeydiler ve tabi ki de aksiyon durulmadı.
Fredrik'in işkenceye ve tutkuya olan bağımlılığı, Cassia'nın masumiyeti, Seraphina'nın öldürücü kişiliği bana inanılmaz bir kişilik ziyafeti yaşattı okurken.
Serideki favori karakterim Fredrik oldu, kollarımı açayım gel yaralı Çakal'ım...
Bu seriyi okuyun, okutun ama karakterlerin normal olmasını kesinlikle beklemeyin.
Açıkçası bu seriye başlama niyetim yoktu. Ama okuyucular o kadar övdü ki en sevilen kitapla başlayayım dedim. Bitirdiğimde düşündüğüm şey şu oldu: Gerçekten mi? O kadar övülen kitap bu muymuş?
Kitap Fredrik hariç tamamen tahminim doğrultusunda çıktı. Arka kapak resmen saklanan sırrı ve olacakları haykırıyor.
Fredrik'e gelirsem: Okuduğum en saçma karakterlerden biriydi. Okuyucu yorumlarına baktığımda katil olsa da oldukça yumuşak kalpli olduğu söyleniyordu. Evet bir katil ama mızmız bir katildi. Sürekli mıy mıy demekten öteye gidemedi benim için. Ayrıca aşırı duygusal olması onu daha da itici yapmış.
Kitapta beni şaşırtan bir şey olmadığı için 1 puan verdim. Seriye devam eder miyim? Belki ama okumaktan çok olanlara göz gezdiririm.
Geldik bir serinin yeni kitabına daha; Kuğu ve Çakal ismi, kitabın sonlarında daha bir anlam buluyor, gerçekten. Yani Cassia gerçekten tam bir Black Swan hikayesi; okuyunca demek istediğimi anlayacaksınız. Fredrik de zaten Çakal lakaplı biri olduğu için tam uymuş isim. Kafadan isim yorumuyla girdim. :P
Aslında isim açıklamasından ve tanıtım yazısından da anlayacağınız gibi 3. kitap tamamen Fredrik ve Cassia ikilisi üzerine odaklanmış. Elbette yer yer Victor, Izabel, Niklas vs. ekibin hepsini görüyoruz... Bu açıdan bakar isek eğer 3. kitap Katiller Çetesi'nin o hareket ve entrikalarından uzak, daha çok Fredrik'in iç dünyası ve geçmiş sorunları üzerine yazılmış.
Kitaba ilk girişle birlikte Fredrik ve Cassia arasındaki halihazırda olan yakınlık, etkileşim okuyucu için kafa karıştırıcı hatta kurguda bir zayıflık gibi geliyor ama işin özünde, kitabın sonunda ortaya çıkan bir gerçekle birlikte meselenin özü de açığa çıkıyor. Cassia ile ilgili şüphelerim vardı ve aslında şüphelerimde nispeten haklı çıksam da bu şekilde bir şey beklemiyordum, yazarı tebrik ederim. Yazarın dili, anlatımı vs. diğer iki kitabın tadında ilerliyor ama açıkçası kurgu, diğer ikisinin heyecanını çok vermedi desem yeri. Ayrıca Fredrik karakterini de bir hayli abartı buluyorum, niyeyse yazarın en sevdiği karaktermiş izlenimi verdi, gerçi ben de seviyorum. 😃
Bunun dışında aradığım lezzeti tam bulamasam da genel olarak güzel, hoş vakit geçirten bir kitap oldu. Puanlarken 3 ila 3,5(ortalama ile iyi) arasında kaldım. Doğrusu 3,5 üstünde bir şey vermek de zor.
Öyle bir kitaptı ki bir o yandan vurdu bir bu yandan😞 başlarda oldukça rahatsız edici detaylar ve durumlar nedeniyle " niye boyle " , niye herkes "en iyi kitap buydu" diyor anlamlandiramiyordum..takii sebebini okuyup anlayana kadar.. muhteşemdi. kalp kırıcı ve insanı paramparça eden ayrıntılar vardı..ama cidden muhteşemdi.. bencede serinin ilk 3 kitabı içindeki en iyisiydi. Sıradakine geçiyorum ama kalbimin bir parçasını bu kitapta bırakıyorum.😍
Kitap hakkında diyebileceğim tek şey ‘Amaaaannnnn…..’
http://oldgirlsontheblog.blogspot.com.tr/2017/02/ja-redmerski-kugu-ve-cakal-katiller.html#more
Kitap yorumum; http://morduslerkitapligi.blogspot.com.tr/2017/03/kugu-ve-cakal-j-redmerski-kitap-yorumu.html