Katya'nın Yazı

En Son Değerlendirmeler

Profil Resmi
10 puan

unutmayacağım kitaplardan biri.olay,kurgu muhtesem.çok şaşıracaksınız

Profil Resmi
6 puan

şibumiden sonra çok basit geldi sonu biraz ilginçti

Profil Resmi
9 puan

1914 Fransa'sında hissettim kendimi okurken. Tasvirler o yeri gözünüzün önüne getirecek kadar detaylı ama sizi sıkmayacak kadar da kısa ve özdü. Sanki ben de Montjean'la birlikte olayları yaşadım. Sonunu da gayet güzel bağlamış yazar.

10 puan

Olağanüstüden başka bir kelime bulamadım.

6 puan

Trevanıan’ın Şibumi kitabını okuduktan sonra yazar hakkında çok araştırma yapmış hikâyeye göre değil yazarın gizemine dayanarak kitaplarını okuduğumu belirtmiştim. Katya’nın Yazı’yla Şibumi birbirinden öyle farklı ki iki hikaye ki birbirini tekrar eden yazarlardan sonra bu farklılık iyi geldi. İki hikayeyi de sevdim. Öyleki sevdiğim filmler arasında bir benzetme yapacak olursam; Şibumi’yi karizmatik güçlü karakterle macera peşinde koşan hikâyesiyle Esaretin Bedeli’ne, Katya’nın Yazı’nı zayıflıkları olan, içinde fırtınalar yaşayan karakterle olağandışı şaşırtıcı hikayesiyle Fight Club’a benzetebilirim. Yazarın betimlemeleri çok iyi olmasından kaynaklı olsa gerek ikisinde de okuduğum satırları film şeridi gibi hayalimde canlandırdım.

Puzzle sever gibi olarak, parçaları yerine koyup ipuçlarının peşinden gitmeyi sevdiğimden edebiyattaki bu beklenmeyen çarpıcı sonlara yüzümdeki şaşkınlık ifadesi belirmesine bayılıyorum.Bu kitabı okumak benim için bu bağlamda çok keyifliydi. Kitapta başlangıçta ve ilerleyen sayfalarda Genç Werther'in Acıları’ndaki Werther gibi platonik saplantılı aşk acısı hakimken “biliyorum bu aşkın sonunu diyorken” bir şekilde içindeki gizem sizi sona sürüklüyor.

Kitaptan Altını Çizdiklerim:

- Hepimiz karşımızdakinin bizi anlamasını isteriz ama, ayna gibi içimiz dışımız görünsün istemeyiz.
- Kalbin kendine göre nedenleri olur, beyin bunları bilmez.
-Aşk dediğin şeyin yeri insanın kalbi değil, kasıklarıdır evladım.
-Ben geleceği hep, yığınlar halinde “bugün” olmayı bekleyen yarınlardan oluşmuş diye görürüm.
- Bence yetişme tarzını ve sosyal sınıfı en iyi ortaya koyan şey insanların konuşma biçimidir.
- Yanlıştan yanlış doğar, ondan da yanılgı doğar.
- Sende gerçekten kötü olabilmek için gerekli olan hayal gücü eksik bir kere.
- Çok saçma. Her çocuk kendisini anasına, babasına ebediyen borçlu sanır ama, bu doğru değildir. Eğer ortada bir borç varsa anayla baba borçludur çocuğa. Onu bu acılar, savaşlar, nefretler dünyasına getirdikleri için. Hem de bir anlık zevk uğruna.

8 puan

Sevdiğim nadir psikolojik romanlardan.

6 puan

Klasik aşk kitaplarına benzemeyen bir kitap. Savaş sonrası küçük bir kasabada genç bir doktorun ağzından anlatılan aşk hikayesi.

12 yıl, 4 ay
Profil Resmi
10 puan

Okumadan geçmeyin.

9 puan

İnanılmaz bir eser. Kesinlikle okunmalı.

10 puan

Trevanian'ın "Şibumi" isimli kitabı ünlüymüş ancak yazarla tanıştıran kitap Katya'nın Yazı oldu beni...

Öyle sardı, öyle sevdim ki bir solukta okudum, bitince de bittiğine üzüldüm. Karakterlerin her biri çok özgündü belki, daha doğrusu bunları bir arada kullanmak özgün bir fikirdi, bilemiyorum ama beni etkiledi, hem de çok etkiledi.

Trevanian sanırım hoyratça harcayamayacağım bir yazar. Kitaplarını bir çırpıda okuyup bitirmektense hayatıma yaymayı, aralara serpiştirmeyi düşünüyorum. Çünkü kendisi 14 Aralık 2005'te aramızdan ayrılmış ve bizim için yeni eserler kaleme alamayacakmış. :(

Profil Resmi
5 puan

Trevanian'ın tarzının dışında bir roman bu. Polisiye, casusluk romanlarından çıkıp Aşk'a bir yolculuk yapmış yazar.

6 puan

Akıcı ve çok kısa sürede bitirdiğim bir kitaptı. Sonunu tahmin edemediğim için beğenmiştim. Ayrıca yazarın bu kitabı takma isimle yayınlaması dikkatimi çekmişti.

6 puan

Teoriler kura kura okuduğum ama sonunu tahmin edemediğim bir kitap oldu,yalanlar be yarı doğrular arasında beynim yanarak okudum resmen, paul ve dr. gros karakterlerini ve hicivliğini çok sevdim, trevanian tarzından çpk farklı bir kitap yazmış ben beğenerek okudum

Profil Resmi
8 puan

Olay örgüsü ve anlatımını çok beğendim. Sonunu heyecanla bekliyorsunuz ve şaşırmamak elde değil..

6 puan

Kitap aslında sonuna kadar gayet güzeldi. Ama o saçmasapan sonu hiç sevmedim.

10 puan

Durdum ve düşündüm , ne anlatıyordu Trevanian bu eserinde diye. Sonra kare kare geldi aklıma. Montjean'ı , aşık oluşunu, aşık olduğu kişinin etrafındaki esrarengiz perdeyi, zavallı Paul Treville'yi ve romanın içerisindeki karakterleri gerçekmiş gibi, onları "hatırladığımı" hatırlıyorum. Ne tuhaf.. Tıpkı sonunun tuhaflığı gibi. Trevanian ters köşe yapmasını kesinlikle bilen bir yazar. Altüst olduğumu ve aptal gibi "bu ne şimdi ki ne ?" diye söylendiğimi hatırlıyorum.

Montjean'dan bir sözle sonlandırmak istiyorum , ki herkes anımsayacak ve gülecektir buna ;

"Onu hem bırakmak hem de öpmek istiyordum, hangisini yapacağıma da karar veremiyordum. Çok gençtim. Öptüm onu."

Vay canına içim titredi yine :)

8 puan

Uzun zamandır rafımda boş yere durmuş akıcı bir roman buldum karşımda.

8 puan

" Şu anda, yıllar sonra bu satırları yazarken bile, o anda orada oturan içi boşalmış, yalnız gence çok acıyorum. Acıyı artık duymuyorum. Ama onun acısını hatırlıyorum.. Hemde canlıymış gibi."

Acısını yaşıyormuş gibi hissettirebilen kitap.

10 puan

Başından sonuna farklı bir kitap Katya'nın Yazı. Trevanian'ın ne kadar yetkin bir yazar olduğunu suratınıza çarpıyor bu farklılık. Klasik bir aşk öyküsü gibi görünen yönünde bile farklı tınılar var kitabın. Doktor Montjean ile Katya arasındaki bağ, aşkın basit bir sunumu değil. O şok edici sonu olmasa bile çok güzel ve gizemli bir aşk bu. Okuyanı kendi geçmişine sürükleyecek kadar etkili.

Hızı hiç kesilmeyen bir anlatım hakim kitaba. Tek bir noktasında bile sıkılmıyorsunuz. Hikayenin arkasından kendini belli belirsiz gösteren gizem, heyecanı sürekli ayakta tutuyor. Bir kendinizi bıraktınız mı tadından yenmeyecek harika diyaloglar var.
Karakterler o kadar kuvvetli ki zihinde canlandırmak için hiç çaba sarf etmiyorsunuz: Montjean, Katya, Doktor Gros, Paul, bay Treville ve hatta Bask festivalindeki delikanlılar, kızlar. Hepsinin hislerini duyabiliyor, zihinlerini okuyabiliyorsunuz. Bunları 1. tekil şahıs anlatıcıyla okura yansıtmak her yazarın harcı değil bana kalırsa.

Trevanian okumaya Şibumi'den başlayan tutucu bir okursanız, Katya'nın Yazı'nı beğenmeyebilirsiniz; ama çok akıllı, eğlenceli ve gizemli karakterlerle dolu, harika bir kurguya sahip iyi bir kitap okumak niyetindeyseniz zevkle okuyacaksınız. Kitapta yer alan özdeyiş kıvamındaki cümleler ise zevkinizi katlayacak. Tabi bu güzel cümlelerin harika çevirisi için çevirmeni de anmak gerek: Belkıs Çorakçı Dişbudak, zihni dert bulmasın, harika çevirmiş kitabı; sarkan, tökezleyen bir cümle bile yok.

11 yıl, 10 ay
10 puan

Uzun zamandır hem bir solukta bitirmeyi hem de yıllara yayarak okumayı isteyeceğim bir kitap olmamıştı.
Merak duygusunu ara ara azaltıyor, anladım diyorsunuz; her şeyi anladığınıza inandığınız bir anda aslında olayın öyle olmadığını anlatarak merakınız bitmeden kat kat arttırıyor.
Trevanian ile tanışma kitabım oldu. Bir solukta okunacak kısalıkta, uzun süre etkisi altında bırakacak güzellikte bir kitap benim gözümde kendisi.

11 yıl, 11 ay
6 puan

Trevanıan’ın Şibumi kitabını okuduktan sonra yazar hakkında çok araştırma yapmış hikâyeye göre değil yazarın gizemine dayanarak kitaplarını okuduğumu belirtmiştim. Katya’nın Yazı’yla Şibumi birbirinden öyle farklı ki iki hikaye ki birbirini tekrar eden yazarlardan sonra bu farklılık iyi geldi. İki hikayeyi de sevdim. Öyleki sevdiğim filmler arasında bir benzetme yapacak olursam; Şibumi’yi karizmatik güçlü karakterle macera peşinde koşan hikâyesiyle Esaretin Bedeli’ne, Katya’nın Yazı’nı zayıflıkları olan, içinde fırtınalar yaşayan karakterle olağandışı şaşırtıcı hikayesiyle Fight Club’a benzetebilirim. Yazarın betimlemeleri çok iyi olmasından kaynaklı olsa gerek ikisinde de okuduğum satırları film şeridi gibi hayalimde canlandırdım.
Puzzle sever gibi olarak, parçaları yerine koyup ipuçlarının peşinden gitmeyi sevdiğimden edebiyattaki bu beklenmeyen çarpıcı sonlara yüzümdeki şaşkınlık ifadesi belirmesine bayılıyorum.Bu kitabı okumak benim için bu bağlamda çok keyifliydi. Kitapta başlangıçta ve ilerleyen sayfalarda Genç Werther'in Acıları’ndaki Werther gibi platonik saplantılı aşk acısı hakimken “biliyorum bu aşkın sonunu diyorken” bir şekilde içindeki gizem sizi sona sürüklüyor.
Kitaptan Altını Çizdiklerim:
- Hepimiz karşımızdakinin bizi anlamasını isteriz ama, ayna gibi içimiz dışımız görünsün istemeyiz.
- Kalbin kendine göre nedenleri olur, beyin bunları bilmez.
-Aşk dediğin şeyin yeri insanın kalbi değil, kasıklarıdır evladım.
-Ben geleceği hep, yığınlar halinde “bugün” olmayı bekleyen yarınlardan oluşmuş diye görürüm.
- Bence yetişme tarzını ve sosyal sınıfı en iyi ortaya koyan şey insanların konuşma biçimidir.
- Yanlıştan yanlış doğar, ondan da yanılgı doğar.
- Sende gerçekten kötü olabilmek için gerekli olan hayal gücü eksik bir kere.
- Çok saçma. Her çocuk kendisini anasına, babasına ebediyen borçlu sanır ama, bu doğru değildir. Eğer ortada bir borç varsa anayla baba borçludur çocuğa. Onu bu acılar, savaşlar, nefretler dünyasına getirdikleri için. Hem de bir anlık zevk uğruna.

9 puan

Trevanian dan okuduğum ilk kitap. Çok akıcı bi dili var. En sonu için başka bi şeyler olacakmış gibi okuyup bekleyip kafada canlandırdıktan sonra değişik yerlere gitmiş diyebilirim.

10 puan

İnsanın dengesini bozan bir roman. Okuduktan sonra bir süre boşluğa bakıyorsunuz. Yazardan zaten bahsetmeye gerek yok. Bir kitabını okuduktan sonra dehasını görüyorsunuz. Olayları örgülemesi, karakterleri film izliyormuşcasına göz önüne getirmemi sağlayan betimleme kabiliyeti her kitabında kendini gösteriyor. Katya'nın Yazı bambaşka bir roman. Okumalısınız.

İkinci okuma:
Kİtabın konusunu, sonunu bilmeme rağmen kitap etkisinden hiç bir şey yitirmedi. Yine dengenizi bozuyor, yine güldürüyor, eğlendiriyor, yine gözleriniz boşluğa takılıp kalıyor. İyi bir yazar olmak böyle bir şey. Keşke daha çok yaşasaydı da daha çok kitabını okuyabilseydim Trevanian'ın.

11 yıl, 9 ay
10 puan

yıllar önce okumuştum fakat hala etkisindeyim.

geri ileri