“Klasikler şiire;”tanrının dili” derlerdi, romantiklerse; “yüreğin dili”.
“Tanrı” da “yürek” de yerinde duruyor ama artık yaşamımızın birçok alanında olduğu gibi şiiri açıklarken kullandığımız tanımlarda değişmişti.
Şiir; şimdi “yaşamın dili”ydi ve gerçek (belki de hayat) şiir sayesinde açıklanabiliyordu. Sanki sessiz bir dünya vardı ve “insan” hayatla alışverişini şiir aracılığıyla sürdürüyordu. Belki söylenmiyordu, ama şiir artık insanlığın kendini sınadığı yüzleşme biçimlerinden biri hâline gelmişti”