2,5 stars
https://illekitap.blogspot.com/2020/11/berna-ilgn-keskin-efsunkar-keskin-1.html
İnstaramda @bircatlakokur tarafından tavsiye edilen ve deneyin mutlaka dediği bir kitaptı Keskin ve ben de bir bakayım nasılmış diye düşünerek hemen kitabı aldım. Hatta baktım ki ikinci kitabı da çıkmış onu da aldım ki peş peşe okuma şansım olsun eğer yarım bitiyor da beni merak ettirirse diye... Şimdi bu kitabın yorumuyla karşınızdayım.
Berna Ilgın, araştırmalarım sonrasında öğrendim ki bir wattpad yazarıymış ve kitabını da orada yayınlamış sonrasında ise kitaplaştırmıştır diye düşündüm. Yormayan, çok yoğun zamanlarda da kafanızı dağıtmak için öylesine okuyacağınız bir hikayeye sahip olduğunu söyleyebilirim. Zaman zaman fazla olduğunu düşündüğüm yerler olsa da - ki bu kısımları daha detaylı aşağıda anlatacağım - zaman zaman da eğlendiren yerler vardı. Ama okurken bazen sıkıldım bazen de su gibi aktı... Ancak çok büyük beklentilerle okunmaması gereken bir kitap demeliyim.
Kitabın kısaca konusundan bahsetmek gerekirse, alkolik üvey babasından şiddet gören ve okuluna ara verip çalışmak zorunda kalan Zeynep, bir akşam işten çıkmış evine giderken otobüs durağında bir silahlı çatışmanın ortasında kalır. O çatışmada dikkatini çeken biri, Zeynep'i hem farkında olmadan çatışmadan korumuş hem de aklında yer edinmiştir. O zamanları geride bırakıp da Zeynep'in paraya ihtiyacı olduğu bir an bir açılışta garsonluk yapacağı bir iş bulduğunda o adamın da orada olacağını tahmin etmez. Çünkü açılışı yapan adam, o partiyi veren adam aynı zamanda elinde silahıyla o çatışmada Zeynep'i etkileyen adamın ta kendisiydi. Uygar Ezeloğlu. Uygar, o akşam gördüğü Zeynep'i etkileyici bulsa da kendi mekanında tekrardan görünce düşmanlarının bir oyunu olduğunu düşünmüştür ancak Zeynep'in hiçbir şeyden haberi olmadığını öğrendiğinde ve onu aklında çıkaramadığında kendini bir karmaşanın içinde bulur. Çünkü Uygar nasıl Zeynep'e kapılıp gidiyorsa Zeynep'te Uygar'a kapılıp gitmektedir. Ancak önlerinde büyük engeller vardır... Zeynep'in sıradan, masum ve hiçbir şeyden haberinin olmadığı bir dünyada Uygar'ın kirli, tehlikeli ve yeraltını dünyasını yöneten bir adam olması bütün ilişkilerini bir çıkmaza sürüklemektedir.
Böyle anlatıldığında yeme de yanında yatlık bir hikaye gibi geliyor değil mi? Ama değil... itiraf etmek gerekirse kelimenin tam anlamıyla zengin, yakışıklı, tehlikeli bir mafya babası Uygar ile fakir, gururlu, kimsesiz Zeynep'in hikayesi desek kitabı tam özetlemiş olurum sanırım.
Öncelikle kitabın başlangıcı güzeldi, sanırım bu yüzden de beklentimi yükseltmiş olabilirim ya da şu sıralar gerçekten muhteşem iş çıkartan Türk yazarları okuyunca herkesten de aynı potansiyeli bekledim... bilemiyorum... Ama ne yazık ki genel olarak beklentimi karşılayan bir kitap değildi ki zaten ikinci kitabı da neden aldım onu da bilmiyorum şuanda. Almamış olsaydım okumak için almazdım da ama şimdi aldığım için okuyacağım.
Öncelikle kitapta tek sevdiğim karakter Kadir ve Ömer ve Derin'di. Ne Zeynep ne de Uygar değildi. Çünkü rol aldıkları karakterleri ciddi anlamda yansıtan tek karakter onlardı ki onların da bazen abartı bulduğum tavırları vardı.
Zeynep'in her şeye he demesi bazen parlaması ve o zamanlar da bile bazen geri adım atması ya da ben sensiz yaşayamam modunda olması çok abartıydı. Hadi ama kitapta olsa biraz gerçeklik beklerdim. Asla affetmem diyorsun sonra kendini onun kucağına atıyorsun falan... olmamış, fazla abartı geldi bana ne yazık ki. Ben senin esirin değilim, kölen değilim falan diyorsun ama adam ne derse he diyorsun bu biraz dengesizlik Zeynep değil mi modundaydım kitabın yarısından fazlasında.
Uygar'ın ise... Ben kimseden korkmam, dünyayı ben yarattım edalarına karşılık Zeynep'in karşısındaki tavırlar... adamım kendine gel! Sen koskoca yer altı dünyasının patronusun, senin tabirinle mafya liderisin bu tavırlar ne Allah aşkına dediğim bir çok tavrı vardı. Özellikle sen benim kadınımsın, sana bakamazlar, sana seslenemezler, seninle konuşamazlar, sana dokunamazlar tavırları ise... bir kadın olarak ciddi anlamda okumaktan rahatsız oldum. Zeynep'in de buna ısrarla boyun eğmesi... sen kimsin ki bana böyle tavır alıyorsun kendine gel diyesim gelirdi. Seviyorsun iyi güzel hoş da arkadaş karşındakinin insan olduğunu da unutma yani... Sevemedim seni de Uygar açıkçası biraz fazla abartılıydı tavırların. Yok hemen kırıp dökmeler, sehpaları masaları duvarlara fırlatmalar - kendisi süper güçlü çünkü - kapıyı çekip çıkmalar... sonra süt dökmüş kedi gibi sensiz olamam, kokun olmadan uyuyamam... yani karakterle yapılanlar arasındaki tutarsızlık olmamıştı.
Bir mafya liderinin sağ kolu olmaya yakışır davranan tek kişi Kadir'di ve kitaptaki favorilerimden biriydi. Tavırları ve yaptıkları tam da olduğu kişi gibiydi.
Her kitapta bir entrika ve kıskançlık krizleri olacak ya bunda da buna sebep olan Arap güzeli Sahra, Uygar'ın eski sevgilisi Eda, Uygar'ın düşmanı haline gelen ve Zeynep'e göz koyan Selim... Eda ve Sahra detayları olmasa da olurdu bence... kitaba hareketlilik katsın diye mi yoksa bakın paylaşılamayan adam Uygar havası olsun diye mi bilemiyorum ama olmasa da olurdu...
Selim detayları güzeldi. Bence kitabın en heyecan verici yerleri de oydu ama o kısımlarda kısa kesilmişti bence kitaptaki Sahra ve Eda kısımlarını atıp da onunla ilgili kısımlar detaylandırılsaydı tam da bir mafya lideri ve onun hikayesi gibi olabilirdi.
Hep bir depo muhabbeti vardı bari o kısımları detaylı okusaydık diye de düşündüm.
Kitapta en sevdiğim ve eğlendiğim kısımlardan biri Ramon'du. Cidden kahkaha atmama neden olan sohbetleri vardı ve sevdim.
Bence bu kitap seri olmasa da olurdu, ikinci kitabı aldığım için okuyacağımı söylemiştim umarım bundan biraz daha iyidir çünkü bu kitap benim için hayal kırıklığı oldu. Beklentimi karşılamadı. Wattpad'de hikaye olarak belki okunabilirdi ama kitap haline geldiğinde insanların daha güçlü şeyler beklediğini söylemeliyim en azından ben bekliyorum.
Tama güzel sözler, söylemler vardı ama keşke aşkı daha derinden hissedebilseydik mesela. Gereksiz kıskançlık krizlerini değil de Uygar'ın kaybetme korkusunu daha içimize işleyecek gibi hissetseydik de Zeynep'e yaptığı baskıları anlayabilseydik.
Benim nazarımda 5 üzerinden 2,5'lik bir kitaptı. Üzgünüm ama tavsiye eder miyim... sizin tercihinize kalmış.