Her zaman soyluların aşk hikayesini okurduk. Burada işler tersine dönmüş. Hayatını leydi hizmetçisi olmaya adamış Tillie ile kardeşlerini yeniden bir araya toplamak için Tillie'nin çalıştığı yerde çalışmak zorunda kalan Mack'in aşk hikayesini okuyoruz. Sulu, cıvık, edepsiz hiç bir şey yok bu hikayede bana göre. Her şey dozundaydı. Yetimhane konusu ve sonlara doğru olan o olay da beklenmedikti. Farklı durmuş kitapta iyi olmuş iyi :) Bir iki diyaloğa çok güldüm. Özellikle burun karıştırma ile ilgili olana :D detaylı hatırlamıyorum yazamayacağım şimdi. Kitapta sevdiğim noktalardan biri de Mack'in tavrı oldu. Paşalar gibi evlenme teklif etti, kız yok deyince hadi eyvallah dedi çekti gitti. İçinden yaşadı her şeyi. Aferin len dedim yani ;) Tavsiye ederim.
Yazarın Umutsuz Aşkın Gözyaşları dışında Türkçe'ye çevrilmiş tüm kitaplarını okudum. Genel olarak kitaplarında o dönemdeki kadınların özgürlüklerinin olmayışı ve çaresizliklerini anlatıyor. Çocukluğu Küçük Ev dizisini seyretmiş biri olarak bana o dönemin Amerikasını çok güzel anlattığını söyleyebilirim :) Sonuçta sevdiğim yazarlardan biri. Özellikle Saklı Öpücük ve Umutsuz Aşkın Gözyaşları'nda olan espri anlayışının bu kitapta olmadığını söyleyeyim. Biraz daha hayatın zorlukları, o dönemde yaşayan maddi imkanı olmayan kimselerin iş bulma ve hayatlarını devam ettirebilme güçlükleri üzerine idi. Genel okuyucu yorumlarında çok fazla Hristiyanlık propagandası olduğunu söyleyenler var, o dönemde insanların dini duyguları ve davranışları ne yöndeyse yazar onu yazmıştır. Bunu sonuçta bir roman olarak görmek lazım. Yazarın bir özelliği de her kitabının nasıl bir araştırma ürünü olduğunu, araştırmalarında nerelere gidip kimlerle konuştuğunu, nerelerin hayal ürünü nerelerde gerçek olaylardan yola çıktığını okuyucusuna anlatması "Yazarın Notu" kısmında. Ben beğendim sekiz vermemin sebebi son iki bölümün fazla olması. Gereksiz yere uzatılmış.