Tapıyorum!
okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. özellikle süpriz sonları sevenlere öneririm. bir ailenin duyguları , yasadıkları hepsi harikaydı
Şaşırtıcı son,göz yaşartıcı ve etkileyici bir hikaye,sürükleyici bir anlatım. Daha ne istenir ki? :)
duygusal bir gerçek yaşam hikayesi ama sonucunu hiç böyle beklememiştim...
ve evet ağladım...
Jodi Picoult severek takip ettiğim yazarlardandır. Bu ilk okuduğum kitabı, etkileyiciydi. Hatta kitaptan uyarlama 2009 yapımı filmi de çekildi "Kız Kardeşimin Hikayesi" olarak geçiyor, filmi de gayet başarılı ve etkileyiciydi ama kitabın yeri de bir başka tabi..
Kesinlikle okunması gereken bir kitap!Sonunda gözyaşlarıma hakim olamadım.Beni gerçekten etkiledi.Eğer cesaretiniz yoksa okumayın!
Konusunu ve kurgusunu çok beğendiğim, baştan sona çok başarılı bir hikâye olmuş. Hem konusu ilgi çekici, hem de olayların gidişatı okuyucuyu asla bırakmıyor.
http://beyazkitaplik.blogspot.com/2012/05/kz-kardesim-icin-jodi-picoult.html
Bu kitap için bu sonu hiç beklemezdim. Şaşkınlığa uğradım desem yalan olmaz. Çok bağlanmıştım karakterlere. Tek yakıştıramadığım kitabın sonu. Yoksa baştan sona zevkle okunacak bir kitap.
Yazarın da belirttiği gibi bu kitabı okumak zor... Lösemi olan Kate,kız kardeş ve donör olan Anna ve ailesinin bu hastalık etrafında şekillenen yaşamı anlatılıyor. Her bir aile bireyinin ağzından kendi bakış açılarına yer verilmiş. Bir de geçmişe dayanan bitmemiş bir aşk hikayesi yer alıyor. İşin içine hastalık girince kitabın dramatik olması, yer yer ağlatması normal. Ama beni sonu bitirdi. Tamam beklediğim bir son değildi ama yazar kitabın sonunda kitabı neden böyle bitirdiğini belirtmiş. Sevdim, nefret ettim, acıdım, gülümsedim, hasta yakınlarının neler çektiğini gördüm... Kanserden bir akrabamı kaybetmek de etkiledi belki bilmiyorum ama ben seviyorum böyle kitapları okumayı. Şükretmek için neden veriyor bana...
Okurken duygulandığım ender kitaplardan birisi " Kız Kardeşim İçin". Göz yaşlarınıza hakim olmayacağınız bir kitap. Her karakter kendi ağzından olanları ve hissettiklerini anlatmış.Sürükleyici ve akıcı. Sonunu okuduğunuzda şok oluyorsunuz. Okurken hep ben olsaydım ne yapardım diye düşündüm. Bence sizde öyle düşünün.
Böyle final olmaz olsun...
Çok düşündüren arka kapaktaki gibi siz olsaydınız ne yapardınız sorusunu defalarca kendinize sorduran bir roman. İnsan karakterlerden hiçbirini direk olarak suçlayamıyor çünkü hep kocaman bir “ama” duruyor ortada. Çoklu ağızdan yazılması karakterlerin görüş açılarını anlayabilmemizi sağlıyor. Bu roman için iyi, karar verme açısından kötü bir detay. Herkes kendince haklı zira. Bu kadar objektif yazılmasa içlerinden birini suçlamak daha kolay olurdu şüphesiz. Roman hem yazı dili olarak akıcı hem sonucu müthiş merak ettirdiği için akıp gidiyor. Avukat Campbell Alexander’ın her seferinde köpeğin vazifesini sorana bambaşka cevaplar vermesi ve Anna ile olan diyaloglarındakiler gibi ince espriler yer alsa da özellikle finali insanı darmadağın eden oldukça duygusal bir hikaye.
Bu kadına bayılıyorum. Bir gün bir kitap yazabileceğimi bilsem kesinlikle böyle kitaplar olmalarını isterdim. Kitabın sonunda gerçekten şaşırdım ama düşününce başka nasıl olabilirdi ki diyorum. Kitapta birçok ahlaki konu tartışılmış olsa da mahkemenin sonucunun ne olması gerektiği hakkındaki fikrim başından beri sabitti. Belki bu yüzden Sara'ya hiç anlayış gösteremedim hatta sevemedim. Yine de kitabın sonunu düşününce ona acımamak elde değil. Okuduğum mükemmele en yakın romanlardan.
Okuduğum kitaplar içinde beni bu kadar ağlatan bir kitap daha olmadı. Hangi karakterin açısından baksam onu haklı buldum ve ben olsam ne yapardım? Sorusuyla boğuştum . Çok akıcı ve etkileyici . Muhteşem bir kitap
Muhtesemdi.. Kitap baslarken Anna karakterini gorunce tamam dedim, disli bir karakter ve kesinlikle ic bayici sacma muhabbetler olmayacak. Oyle de oldu ama annesi Sara beni cileden cikartti. Tek bir cocuk icin geri kalan 2 cocugun resmen ziyan edilmesi cok acimasizcaydi. Kate icin dunyalari sererken ayni seyi Jesse ve Anna icin yapmayisi ve cocuklarin bunun farkinda olusu cok ic acitici bi durumdu. Sonlara dogru ise evet artik hersey nihayete eriyor demeye kalmadi asil soku yasadim. Kesinlikle anlatilamayacak bir durum. Agla agla icim cikti.. Boyle bir durumda ben ne yapardim, nasil olurdu diye epey bir bakis acisi kazandiran bir kitap.. Bence mutlaka okunmali.
Çok düşük beklentiyle başladığım ama beni çok sarsan çok sorgulatan bol bol kendimle etik tartışmalara sokan, sağlam kurgusu olan ve en sonunda şaşırtıp şok eden bir kitaptı. Konu çok ilgi çekiciydi ve çok iyi işlenmişti herkesin ağzından okumamız çok güzeldi herkesin bakış açısını gördük ve hepsine az veya çok hak verdik, herkes kendince haklıydı ve dönüp bakdığımda şu doğruydu diyemiyorum, zaten kitapta verilmek istenen de buydu. Beğenerek okuduğum kitaptaki hiç kimsenin yerinde olmak istemediğim beni bol bol düşündüren güzel bir kitaptı bitirene kadar resmen elimden bırakamadım.
tek kelimeyle muhteşem. okurken acaba ben olsaydım ne yapardım sorusunu sormaktan kendinizi alamıyorsunuz. mutlaka kitaplığınızda olmalı...
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/07/kz-kardesim-icin-kitap-yorumu.html
Kitap beni gerçekten çok sarstı ama bunun temel nedeni her şeyden önce hayatın içinden bir olayın kurgulaştırılmış olmasıydı. Düşündükçe hala tüylerim diken diken oluyor. Bunun yanında yazarın akıcı üslubu da işin içine eklenince kitabı okumaktan gerçekten büyük keyif aldım.
Anna Fitzgeald, lösemi hastası kız kardeşi Kate'in donörü olmak üzere tasarlanmış bir bebek. Tüm hayatı boyunca ablası için yaşamış. Hem fizyolojik, hem psikolojik her anlamda. Ama bir gün, 13 yaşındaki Anna buna bir dur demek adına ailesine tıbbi azat davası açıyor. Ama bunu yaşadıkları veya yaşayacaklarından korktuğu için ya da ilgi çekmek adına yapmıyor. Kendini bulmak için, benliğini keşfetmek için bu yola başvuruyor. Tabi bu durum hiçbir çocuk için olmayacağı gibi, Anna için de hiç kolay olmuyor. Sonuçta bir tarafta kendi değerleri, diğer tarafta ablasının yaşamı var. Bu durum, yetişkin bir insan için bile ne kadar kolay olabilirdi ki? Ama buna rağmen Anna güçlü bir kızdı ve bu durum, kitabı sevmemdeki etkenlerden biri oldu.
Bir diğer etkense yazarın, kitap boyunca tüm karakterlerin bakış açılarına yer vermesi oldu. Böylece olayları herkesin gözünden görüp daha doğru bir muhakeme yapabilir okuyucular. İtiraf etmek gerekirse başlarda olaylara taraflı yaklaştım. Evet Anna'nın anne babasının yaşadıkları da küçümsenecek şeyler değillerdi bunu anlıyorum. Kate'in özel ilgiyi hak ettiğini de anlıyorum. Ancak Anna ve ağabeyleri Jesse'nin de yaşadıkları kolay şeyler değildi. Ve ailede görünmez olmak, hep Kate'in hastalığının gölgesinde kaybolmak diğer iki çocuk için de kolay şeyler olmasa gerek. Hele ki dünyaya gelme nedeninin ablasına donör olması olduğunu her gün hatırlamak zorunda kalan Anna için. Dediğim gibi başlarda taraflıydım yaşananlara karşı. Ancak sonradan gördüm ki; hem herkes haklıymış, hem de hiç kimse haklı değilmiş. Asıl önemli olan da bunu görebilmekti bence. Yani yazarın bunu okuyucuya hissettirebilmesi.
Kitap bana göre çerezlik bir kitap kesinlikle değildi. Özümseyerek, üstünde düşünerek, hakkını gerçekten vererek okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu okuduklarımızı dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan belki de onlarca insan var. İşte asıl tüylerimi diken diken eden de bu. Ayrıca kitabın filminin olduğunu da öğrendim. Onu da yakın zamanda izlemeyi planlıyorum. Sanırım izlerken yanımda peçete bulundurmam gerekecek.
Bu kadının kitaplarını okumak istemiyorum artık.Psikolojim kaldırmıyor.Ağlaya ağlaya kitabı zor bitiriyorum.Damardan giriyor resmen