Kudüs, kuşkusuz üç semavi din için vazgeçilmez bir şehirdir. Tarihten bu yana varlığını sürdüren bu kutsal şehir, üç din mensuplarınca da sahiplenilmiştir.
Tarihi ismi 'Barış Şehri' olan Kudüs'ün isminin tersine barış, pek de yanına uğramamış desek abartmış olmayız. Hz. Davut ve oğlu Hz. Süleyman döneminde ilk altın çağını yaşayan ama sonrasında hep göz yaşı ve kan ile bulanan şehir ikinci altın çağını Müslümanların eline, bilhassa Osmanlı'nın hakimiyetinde, yaşayacaktır. Osmanlı'nın elinden çıktıktan sonra da Kudüs, yine kan ve göz yaşının merkezi haline gelecektir.
Üç semavi dinin bu şehri bu kadar sevmesi ve sahiplenmesine rağmen Kudüs'ün adeta acının merkezi haline gelmesi ne kadar da trajik bir durumdur. Sanırsam bundaki temel sebep Hristiyan ve Yahudilerin kendileri dışında kimsenin bu şehre sahip olmasını istememesinden kaynaklı. Aksini iddia eden varsa tarihi yalanlayacak belgelerle çıksın karşımıza.
Kudüs, Müslümanlar dışında kimin elinde oldu ise katliam ve zulüm uygulamıştır. Günümüzde de durum aynen bu şekildedir maalesef. Elbette bunun zulüm sahipleri tarafından meşrulaştırdıkları dini bir dayanakları da mevcut.
Kudüs'ün Gizemli Tarihi kitabı, size bu ve daha fazlasını anlatacak ve Kudüs hakkında bilmediğiniz nice bilgiye sahip olacaksınız. Ayasofya'nın Gizli Tarihinden sonra Kudüs'ün Gizemli Tarihi, Pelin Çift ile Gündem Ötesi markasının 2. kitabıdır.
DİPÇE: Sadık bir okuyucunuz ve yıllardır sizi takip eden biri olarak, Pelin Çift ve Gündem Ötesi'nden tüm okuyucular adına bir ricam olacak; kitapların fiyatları lütfen uygun olsun. Her kitapta fiyat biraz yükseliyor. :)
Soru-cevap şeklinde hazırlanmı ve resimlerle desteklenmiş. Merakla okudum ve bir sürü bilgi edindim.
Ancak dinler tarihi öğretim üyesi tarafından yazılmış ve içine yazarın dini ve milli görüşünün girmemesi gerektiğini düşündüğüm bir kitapta yer yer tarafsızlığın zedelendiğini düşündüm.
Ayrıca, kitabın sonunda Erhan Altunay ile yapılmış soru-cevap bölümünde II. Abdülhamid için "Tahttan türlü dalaverelerle indirilen Sultan II. Abdülhamid, bunun nedeninin Kudüs'ü satmak istememesi olduğunu söylemiştir." şeklinde tuhaf ve komik ifade mevcut. (sayfa 273) Buna göre Kudüs'ü alamayan Yahudiler Abdülhamid'e kızmış ve tahttan indirilmesindeki "Selanik etkisi" anlamlıymış. Sabetaycılık da işin içindeymiş.
Tarihçi değilim ama, hepimiz biliriz ki Abdülhamid, "Şeriat isterük" diye 31 Mart Ayaklanmasına kalkışanlara karşı İttihat ve Terakki'ye bağlı subayların yönetiminde, Selanik'ten gelen Hareket Ordusu tarafından müdahale edilmesi sonrası Meclis kararıyla tahttan indirilmiş ve Selanik'e sürülmüştür. Abdülhamid'in daha önce zorla kabul ettiği anayasal düzenden kurtulmak için ayaklanmayı doğrudan desteklemediyse bile (bunu bilemiyorum), durumdan memnun olmadığını kimse söyleyemez herhalde.
Gelelim sorulara: Ne yani, Yahudiler 31 Mart ayaklanmasına önayak mı oldular, gericileri kışkırttılar mı? İttihat ve Terakki bir Yahudi kuruluşu muydu? Önderleri Yahudilerin isteklerine, telkinlerine açık mıydı? Hareket Ordusu subaylarından bir kısmı, Mustafa Kemal de dahil Yahudi miydi? II. Meşrutiyet bir Yahudi dalaveresi miydi? Abdülhamid tahttan inince Yahudiler Kudüs'te muratlarına erebildiler mi? Tut ki Abdulhamid Kudüs'te Yahudi isteklerine onay verseydi, 31 Mart Ayaklanması olmayacak mıydı? Bütün bunlar dalavere miydi, hem de Yahudi ve Sabetaycı dalaveresi? Artık bu komplo teorilerinden gına geldi.
Kısaca bu son bölüm kitapta olmasa daha iyiydi bence. Gizemcilik yapılacaksa tarihi çarpıtmadan yapmak lazım (Şüphem yok ki bir gizemci bu cümlemi okuyunca tarihin zaten komplocular tarafından çarpıtıldığını iddia edecektir. Ben de ona şunu sorarım: Peki, gizemcinin tarihi çarpıtmadığını nerden bileceğim?). Erhan Altunay'dan çokça puan kırdım.