GErçekten çok güzel işlenmiş ve oldukça gerçekçi anlatımlarla süslenmiş bir bilimkurgu kitabı.
James Holden Kuşak bölgesinde su taşımacılığı yapan Canterbury'de görevlidir. Son teslimatlarını yerine ulaştırmak amacıyla bölgeden ayrılmak üzereyken bir yardım sinyali alırlar. Keşfettikleri hayalet gemiyi incelerlerken 6 hayalet gemi silahsız bir kargo gemisi olan Canterbury'i yok eder. James Holden kendi küçük grubunun yeni atanmış kaptanı olarak bu saldırıyı yayınlar ve saldırganların Mars Donanması'na ait olduğunu ifade eder. Gergin ilişkiler içinde olan Güneş sistemini gezegenler arası bir savaşa sürüklemekte olduğunu hesap edemez... Joe Miller ise Ceres'te özel güvenlik kuvvetinde görev yapan orta yaşlı bir dedektiftir. Amirinin ona verdiği son yan görev onu Güneş sisteminde çalmaya başlayan savaş davullarının merkezine, son dönemlerde yaşanan tüm garip olayların ardındaki sırra götürecektir. Dış Gezegenler İttifakı'nın düşük rütbeli bir üyesi, ailesinin mirastan men ettiği bir kız, Julie tüm komplonun merkezinde önemli bir rol oynamaktadır. Miller'ın davaya olan ilgisi zamanla saplantıya dönüşecektir...
Güneş sistemi sürekli bıçak sırtında olan ilişkilerin yaşandığı karanlık bir gelecek tablosu çiziyor. Dünya tüm insanlığın beşiği olarak teknolojik ve stratejik üstünlük sahibi bir gezegen, Mars'ın yaptığı atılımlar onun poziyonunu tehdit etmekten uzak. Mars, Dünya ile tek taraflı bir yarış halinde ve Kuşaktaki tüm istasyon, gezegen toplamından fazla nüfus barındırıyor. Kuşak dağınık ve bürokratik açıdan bölünmüş bir gezegen ve istasyon koalisyonu olarak görülebilir. Uzun zaman boyunca düşük kütle çekiminde yaşamış olan Kuşak sakinlerinin çocukları çok uzun boylu ve kas gücü açısından zayıf. Kuşak kendi lingo ve ağız yapılarını geliştirerek İç gezegenlerden sosyal ve kültürel bağlar bakımından uzaklaşmış. Hizipleşmeler son derece sert kültürel çatışmalara ve bir yerde ırkçılığın yükselmesine sebebiyet vermiş. Özel güvenlik şirketleri ufak ordular gibi bürokrasinin güçsüz olduğu Kuşak bölgesinde adalet dağıtmakla görevli. Kendilerini polis gibi görseler de tam olarak bu tanıma uymuyorlar. DGİ ise terörist olarak algılanan bir grup, Kuşak'ın iç gezegenlerle aynı haklara sahip olması için mücadele ediyorlar. Ancak yöntemleri kimi zaman aşırı kaçtığı için herhangi bir kanuni güçten destek görmüyorlar. Henüz yıldız motorları icat edilmediği için insanlık beşiğinden çok da uzaklaşma imkanı bulamamış.
Kitap birbirine zıt görüş ve algıları olan Miller ve Holden arasında ayrılan bölümlerle bağlantıları kuruyor. Holden, eski bir asker. genç bir subay adayı olarak görev yaptığı dönemde askerliği bırakıp su taşımacılığına başlıyor. Fazlasıyla safdil kaçan görüşleri var. Tam bir idealist. Miller ise tüm yaşamı boyunca polislik yaptığı için hayata bakış açısı daha geniş ve sistematik. Karanlık bir karakter. Kendini yok etme yolunda attığı adımlar sonunda kendi insanlığı ile olan bağlantıları zayıflıyor. Yalnızlığını eski karısının hayalini görünmez bir arkadaş gibi yanında taşıyarak ve karar süreçlerine dahil ederek aşmaya çabalıyor. Zamanla Candace yerini, Julie'ye bırakıyor. Holden'in çocuksu safdilliği ona sıkça ilişki fırsatı sunsa da sonunda baltayı taşa vuruyor. İS'sinin ilgisini kazanabilmek adına kendini ve görüşlerini yeniden tanımlamak zorunda kalıyor.
Kitabın ele aldığı konular arasında kayıtsızlık, yalnızlık, klinik kasaplık ( bilimin doğaya tahakkümü ), deontoloji tartışmaları ve ırkçılık sorgusu yer alıyor. Makyavellist ifadeler üzerinden modern finans dünyası eleştirilirken; sınırsız nufüz ve güç hayaliyle yanıp tutuşan Dresden karakteri biraz karikatürize kaçmış olmasına karşın kurguyu çok fazla sarsmıyor. Bağlantılar ustaca kurulmuş ve karakterler çoğunlukla inandırıcı. Gizem ve merak öğeleri son derece başarılı kullanıldığı için sürükleyici bir kitap. Kurgu çok sayıda sert öğe ve motif kullanıyor. Eserde büyük ustaların izleri rahatlıkla görülebilir: K.Dick'inkilere benzer dedektif karakteri, Asimov'un öngördüğü kültürel ve fiziksel açıdan farklılaşmış istasyon ve gezegen çeşitlemeleri, Clarke'ın Rama'sındaki gibi tartışmasız teknolojik üstünlüğe sahip uzaylı tanrılar vs...
James S. A. Corey- Leviathan Uyanıyor an itibari ile bitmiştir. Dune ve Vakıf serisi kadar iyi bir seri bence. Uzay savaşları, Bilim,entrika, siyaset, ırkçılık, dev uzay istasyonları, gerilim,idealist bir karakter (biraz fazla fevriydi bana göre) Bezmiş ve kendini hayattan soyutlamış alkolik bir polis çok güzel kurgulanmış. Anlatımın bir bölüm Miller'in, Bir bölüm Holden'in gözünden olması başlarda akıcılığı biraz bozmuş bence. Holden'in bölümleri çok heyecanlı iken, Miller'ınkiler biraz sıkıcıydı. Gerçi bir kaç bölüm sonra alıştım ve Miller'ın olduğu bölümlerde çok iyi gelmeye başladı. Anlatılan gelecekte çok iyi ve gerçekçiydi. Çeviri çok iyi olmasına rağmen 3 yerde isim karışıklığı vardı. Merakla devam kitabı beklenir. Bilim kurgu sevenlere kesinlikle tavsiyemdir.
Kalınlığıyla ters orantılı olarak biten kitaplardan Leviathan Uyanıyor. Birbirinden güzel hazırlanmış karakterleri, kitabın ortalarına kadar devam eden gizem örtüsü, yerinde esprileriyle Daha ilk sayfalarından sizi avucunun içine sımsıkı alıyor ve son sayfaya ulaşıncaya kadar da rahat bırakmıyor. Tek eksisi konunun bir noktada klişe bir unsura bağlanması. Yine de devamını merakla bekliyorum.
Tam bir bilim kurgu ziyafeti, öyle sadece hayal gücüyle kurulmuş uçuk kaçık bir hikaye değil aksine son derece reailistik, sağlam bilimsel temeller üstüne kurulmuş yakın geleceğin tasviri bile denebilir. Sadece türü sevenlere bu kadar değerlerndirme yetmiştir belki lakin bu kadarla da kalmıyor harikulade bir hikaye örgüsü, son derece güçlü kararkterler ve klişelerden olabildiğince uzak anlatım kısacası türü seven sevmeyen her okura rahatlıkla önerebileceğim bir roman.