Evet, kitabı okuyan herkesten duyduğunuz o cümleyle başlıyorum. Kesinlikle Dublin Caddesi gibi değildi. Hatta Braden ve Joss’un olduğu sayfaları okumak Cam ile Jo’dan daha iyi geldi bana. Onlar gibi bir çift olamasalar da gözümde, yine de iyilerdi. Jo ve kardeşi arasında ki bağı sevdim. Daha doğrusu bir ablanın anneye dönüşümü beni gerçekten etkiledi. Tabi sinir olduğum noktalar ve tutarsızlıklar vardı. Sevgililerden alınan yardım mı yoksa değer verdiklerinden aldığın yardım mı geri çevrilir? Bu konuda Jo bana kalırsa tam bir aptaldı. Cam ise çokta sıra dışı değildi ama KALEDONYA OL hikâyesiyle ilgimi çeken biri oldu. Sonra da Jo’ya yol gösterici tavırlarıyla bir kademe daha atladı. Uzun bir şeyler yazmak isterdim ama kitapla ilgili, klasik olması dışında diyecek pek bir şey yok. Fazla bir beklentiyle okumayın. Özellikle Dublin’den sonra...
Dublin Caddesi'nin özetine göz attıktan sonra ikinci kitaba başlanılır ve bitirilir.. Çok güzeldi Cam ve Jo'nun hikayesi.Kendi başına mücadele etmek zorunda olan Jo gibi hatunlara ve gerçekten samimi davranıp onların kıymetini bilen Cam gibi erkek karakterlerin hikayelerini okumayı seviyorum. Samantha abla süpersin.
Birinci kitapta tanıştığımız Brendan'ın yeri ayrı her zaman ama Cam'de kendine yer açabildi Dublin Caddesi serisinde.
Jo alkolik annesi ve ergenus erkek kardeşi ile birlikte yaşamaya çalışmaktadır. Uzun zaman önce babalarından kaçarak kendilerine yeni bir sayfa açmışlar ancak annesi tüm sorumluluğu Jo'nun omuzlarına bırakarak hayatına asalak bir insan olarak devam etmiştir. Jo kendi mutluluğunu ve isteklerini bir kenara bırakıp kardeşinin daha güzel bir hayat yaşayabilmesi için hem zengin adamlarla takılmaya başlar hemde iki işte birden çalışmaya çalışmaktadır. Dışardan herkesin onu parası olan erkeklerin yanında gördüğü için kötü yargılaması ise onu hiç rahatsız etmemektedir, ta ki Cameron ile tanışana kadar.
Kitabın başlarında bilindik klasik hikaye derken sonlarına doğru "Aman be hep aynı hatalar, yanlış anlaşılmalar" derken yazar çok güzel verdi bana önyargımın cevabını :) Jo'nun kardeşi Cole ise beni çok etkiledi. Çocukluk döneminde büyümek zorunda olan bir karakter ve güzel aktarılmış okuyucuya.
Cam'in arkadaşı Nate'in kısa hikayesini okuduğum an "Sıradaki kitabımızın adamı bu" dedim :) Sonrasında gelen Olivia'yı da kafadan Nate'e yapıştırmıştım :)) Nitekim 3.kitap ikisinin olacakmış :) Sevindimmmmm .
Fırsatını bulursanız okumalısınızzz
"Bazı insanlar bir aileyle doğar, bazı insanlar ise kendilerine bir aile kurmak zorundadır. "
~~~***~~~
"İnsanlar.. pekala, harika olabilirler. Ama kimi zaman, ne yazık ki, evlerimizden uzak tutmaya çalıştığımız canavarlara dönüşürler. O canavarların evimize girmenin bir yolunu bulacağından endişeleniriz. Onların zaten içeride olduklarını düşünerek korkmamamız gerekir. Annen ve babanın seni bunlardan koruması gerekirdi. Canavarın ta kendisi olmaları değil."
~~~***~~~
"Cam, tanıştığım tüm diğer erkeklerin aksine beni gıcık edebilir, tepemi attırabilir ve suratlarımız morarana kadar benimle tartışabilirdi... Ki bunların hepsi 'Felaket geliyor!' diye bağırıyordu."
~~~***~~~
"Yapmacık bir gülümsemeyle kendini toparladı Cole,
'Yeni bir egzersiz programı fikrim var. Çuval dolusu para kazanmamızı sağlayacak.'
Dudaklarım büküldü.
'Neymiş o?'
'Adı, Sarhoş Anne. Biraz ağırlık kaldırmayı, biraz da kalp egzersizi yapmayı gerektiriyor.'
Şakasını sindirmeye çalışırken bir anlığına durakladım ama sonra kahkahalara boğuldum. O benim en iyi yanımdı.."
Yazarın okuduğum ikinci kitabı ve ben kendisini sevdiğime karar verdim. Piyasada çok miktarda bulunan klasik aşk romanları yazsa da asla sığ kalmıyor. Her zaman derinliği veriyor bir şekilde. Tabi diğer kitaplarını okumadım ama bu yazarın ismini gördüğümde kitabı hiç düşünmeden alacağımı biliyorum. Yine 'Dublin Caddesi'ni daha fazla sevdiğimi söylemeliyim. Jo en sevdiğim kadın karakterlerden birisi. Güçlü kadınlara her zaman bayılmışımdır. Ancak kitapta ne olduğunu tam çıkaramadığım bir eksiklik vardı. Belki de tesadüflerin normalden daha fazla olması beni rahatsız etti. Her neyse. Kitabı sevdim ve bir çok okurun da benimle aynı fikirde olabileceğini düşünüyorum.
güzel tek kelime ile güzel akıcı bir dille yazılmış okuyucuyu sıkmıyor ve ama dedirtmiyor.
Kitabın ilk yarısı cidden çok kötüydü.Dublin caddesine bayılmış biri olarak yaşadığım hayal kırıklığını tarif etmem imkansız.Ortalarını geçince kitap güzelleşti.Dublin caddesi gibi miydi kesinlikle hayır.Bence onun beklentisiyle okumayın zira benim gibi üzülürsünüz.Cameron iyiydi hoştu ama bi Braden değildi.Kitap aşk kitabından daha çok dram ağırlıklıydı(gerçi yazar sonradan aşka bağladı :).Artık bu tarzda iyi kitaplar bulmak zor, ona göre değerlendirmemi yaptım.İlle okuyun diyemem sadece okuyacaksanız Dublin caddesi kadar iyi bir kitap beklemeyin.
http://illekitap.blogspot.com/2018/05/samantha-young-londra-caddesi-on-dublin.html
Samantha Young'un On Dublin Street serisinin 2. kitabı Londra Caddesi'ni de bitirdim. Açıkçası Dublin Caddesi'nden oldukça farklıydı ve onun gibi mükemmel değil diye uyarıldığım için beklentimi çok da yükseltmemiştim ama ben sevdim Londra Caddesi'ni de. Konusu, kurgusu, karakterleri, her şeyini sevdim kitabın. Tamam Dublin Caddesi'nden farklıydı ama çok da güzeldi.
Karakteri zaten tanıyorduk. Dublin Caddesi'nde Joss'un bardan arkadaşı Jo'nun hikayesiydi. Orada tanıdığımız zengin adam avcısı Jo'nun aslında hiç de tanıdığımız gibi biri olmadığını okuduk. Kendince sebepleri her ne kadar haklı olsa da aslında hiç de olmadığı biri gibi davrandığını ona gösteren ve aslında onu olduğu gibi kabul edecek, sevecek adamların da olduğunu gösteren Cam'i de okuyoruz.
Ben sevdim kitabı. Oldukça romantik, tutkulu, aşk dolu, duygusal, arkadaşlık ilişkileriyle dolu bir kitaptı. Kesinlikle sevdim.
Jo'nun Malcolm ile olan ilişkisini aslında sevmiştim tam da Jo'ya hak ettiği değeri verecek bir adam diye düşünüyordum ama Jo'yu olmadığı biri haline getiriyordu ve ailesi konusunda nasıl hisseceğini bilemediğimden ayrılmaları çok iyi oldu.
Cam ise... adamım... seni ben de alabilirim :) Cam'i çok sevdim açıkçası. Tam da Jo'nun yanında görmeyi isteyeceğim bir adamdı ve onu kendi olmasını sağlayıp ailesine sahip çıkacak bir adamdı ki öylede oldu.
Cam'in eski sevgilisi ile olanlar beni bile gerip bir şeylerden şüphelenmeme neden olmuşken Jo'nun şüphelenmemesi olmazdı zaten. Ama eski sevgili Blair'de bizi haklı çıkardı yani ;)
Jo'nun babasınım çıkacağını ve bir sorun çıkaracağını tahmin ediyordum çünkü her şey fazla mükemmel gidiyordu ama tam o anlardan Blair'in de atak yapması fena oldu.
Braden ile Joss'un sahiplenici ve arkadaş tavırlarını çok sevdim. Özellikle Jo'nun en zor anında ve babasıyla yaşadığı olaylarda ona destek olmaları çok güzeldi. Ki onları da okuyabilmek ayrı bir güzeldi. Nişan ve düğün hazırlıkları falan... nasıl da tatlılar :)
Ellie ve Adam bile vardı ki onlar da çok sevimlilerdi. Bence ayrı bir ktiabı olmalıydı onların hikayelerinin de.
Cole... Jo'nun küçük kardeşi... bu kitapta öyle bir karaktere ihtiyaç vardı çünkü kitabın en eğlenceli, en sevimli karakterdi bence.
Kitabın son bölümü tam da mutlu son severlere göreydi ve ben bayıldım.
Kitabı ben beğendim. Tabi ki Dublin Caddesi gibi değildi, çünkü karakterlerin hayatları ve hikayeleri farklı olduğu için kitaplar baika kulvarlara çıkıyor. Joss ve Braden'in hikayesinden daha dram ve acı bir hikayeydi. Bu yüzden farklı kulvar dedim. Jo'nun kendine dair olan güvensizlikleri ve olmadığı kişi gibi davranarak güven araması... sonunda ise Cam'n yardımlarıyla kendisi olması, aşkı ve hayatını kabullenmesi çok güzeldi. Benim çok hoşuma gitti.
Bu serinin devamı gelmesini isterim. Diğer kitaplarda çıkmalı, hepsi güzel hikayeler barındırıyor ve içimden bir ses hepsi ayrı bir güzel olduğunu söylüyor. Umarım DEX, devamını getirir serinin.
Daha duygusal daha yoğun ve daha özverili karakterler...Cam için aynı şeyi pek söyleyemesemde Jo tam olarak böyle bir karakter. Özellikle de kardeşine olan düşkünlüğü bence kitabın duygu yönünü bir tık ileri taşıyor.