İçe dokunan, diğerlerine benzemeyen bir aşk hikayesi... Anna Campbell romance lara çok farklı yaklaşıyor...
Etkileyici ve sürükleyici bir kitaptı. Akıllardan çıkmıyor bir süre.
Değişik aşk hikayesi okumak isyenlere duyrulur.
keşke sonunda birkaç yıl sonrasını da anlatsaydı. Ama kitap çok .ok güzeldi. Tereddüt etmeden alınıp okunabilecek bir kitap.
Grace Paget genç yaşta dul kalmıştır. On altı yaşındayken fakir bir yerel kitapçı olan kocasına aşık olmuştur. Ellili yaşlarda olan ve dünyayı kurtarmak isteyen kocası ile yakınlaşmasını çok geçmeden babası öğrenmiştir. Ailesini düşünmeden kocasına evlenme teklifi etmiş ve evlenmişlerdir. Ona iyi bir eş bulmak isteyen babasını hayal kırıklığına uğratmış kendisinden kırk yaş büyük, demokrat, fakir bir dükkan sahibi ile kendisini harcamıştır. Çok geçmeden pişman olsa da kaderine katlanmıştır. Annesi sayesinde aç kalmaktan kurtulmuşlardır ama sonra kocası hastalanmış, ölmüş ve evini kaybetmiştir. Yıpranmış kıyafetleri, delik ayakkabıları olsa da hala bir hanımefendidir. Kuzeni onu yoksulluktan korumak için evini tavsiye etmiştir fakat onu almaya gelmemiştir. Saatlerce bekledikten sonra kuzenini aramaya çıkmış, yol sorduğu iki adamın eşlik etme yardımını kabul etmiş ve kaçırılmıştır. Bir anda bağlanmış halde bir çiftlikte bulur kendisini. Lord Sheenein'in tüm arzularını karşılaması için getirilmiştir. Ama o düşündükleri gibi bir kadın olmadığından orda kalmak istemez. Onun gibi daha önce bağlandığı masaya bağlanmış hayatında gördüğü en yakışıklı adam karşısına çıkar. Dokuz sene yaşlı bir adamla evli kalmıştır ve korkmasına rağmen markinin göz alıcılığından etkilenmeden edemez. Kaçmak ister tabi Matthew'in gerçekte nasıl biri olduğunu anlayana kadar.
Matthew aslında bir markidir. Anne ve babası öldükten sonra amcası vasisi olmuş o günden beride servetini yönetmiştir. Matthew reşit olduğunda amcası serveti kaybedeceğinden onun mirasına sahip olabilmek için deli iddiası ile on bir yıl boyunca çiftliğe kapatmıştır. Yaşıyor ve hapsolmuş durumda olduğu sürece amcası önemli bir adam olacaktır bu yüzden Matthew'i sağlıklı ve kontrolü altında tutmak ister. Matthew ise on bir yıl içinde üç kez kaçarken dışarı çıkmayı başarabilmiştir. Son kaçışından sonra amcası ona bir kadın bulursa hapsolmayı kabul edeceğini düşünmüştür. Yıllardır amcasıyla savaşır ve pes etmemiştir. Amcasının bulduğu hiçbir kadına el sürmeyeceğine dair yemin etmiştir ama Grace'i görür görmez etkilendiğinden özen gösterir. Sonsuz iradeli bir adamdır ama daha ilk andan Grace'nin etkisine girer. Kendisine getirilen kadının zorla getirildiğine önce inanmaz daha sonra orda tutulmasını istemese de elinden bir şey gelmez. Oradan kurtulmak isteyen ikili kaçmak için uğraşırken duygularına engel olamayınca büyük bir mücadele başlar.
Her şey sona erdiğinde ikili oradan kurtulduğunda ise bir ayrılık süreci geçer. Grace hiç kadın tanımayan Matthew'in başka bir kadını tanıyıp sevebileceğine inanır. Ama bir kez aşık olduktan sonra vazgeçmek mümkün olur mu?
Çok beğendim kitabı. Farklı bir konu arayanların kaçırmaması gereken bir kitap.
Tarihi aşk romanlarında kahramanlar sorunlar yaşar ama onlara sorun demek bana ters geliyor daha çok sıkıntı diyebilirim. Bazı romanlar da var ki karakterlerin yaşadıkları gerçekten sorundur ve karakterlerin ne denli acı çektikleri gözler önüne serilir. Ne yazık ki tarihi aşk romanlarında daha çok sıkıntılı olan durum ve karakterler görürüz. Anna Campbell ise sorunlu karakterler ve durumlar yaratan ve yarattığını da büyük bir başarıyla gözler önüne seren bir yazar.
Hayatı zaten yeterince berbat olan birinin yanlış anlama yüzünden hayatının daha da kötüye gideceğini düşünürken -ki daha da kötüye gidiyor- aslında aşkı bulursa ne olur? İşte bu roman bu soruya mükemmel bir cevap veriyor. Grace-Matthew asla unutmayacağım çiftlerden biri olarak kalacak.