Mr. Why'ın Sonu

En Son Değerlendirmeler

10 puan

Bu yüzden çok şey bilen Scarlett Thomas, bir yandan sorunlu bir aile içinde büyüyen bir kadından (kitabın kahramanı Ariel Manto oluyor kendisi) bahsederken de, kuarklardan bahsederken de aynı anlatım içinde kalıyor. Aynı sürükleyicilik. Sırıtan tek bir satır bile yok. Boşa harcanan ya da fazlalık yapan tek bir kelime bile yok. Ve her şey öyle akıcı bir anlatım içinde ki, size yabancı gelen kelime, kavram, isim her ne varsa sizinle arasındaki mesafeyi kısaltıyor, tanışmışsınız gibi ilerletiyor satırları. http://umutbabilon.blogspot.com/2013/05/scarlett-thomas-mr-whyn-sonu.html

7 puan

Bir kitap, başka bir dile çevrilirken o kitabın adına bir alt başlık eklemek ne kadar doğrudur bilmiyorum. Scarlett Thomas’ın The End of Mr Y isimli romanı Türkçe’ye Mr. Why’ın Sonu adıyla çevrilmiş ve kitabın kapağına “Bu kitabın lanetli olduğunu bilseydin okur muydun?” alt başlığı eklenmiş. Kitabın çevirisini değil, orijinalini okuduğum için Türkçe basıma alt başlık ilavesiyle ilgili bir açıklama konmuş mu bilmiyorum. Bu tip ucuz pazarlama teknikleri,benim gibi okurlar için, pek çok bakımdan ilginç bir roman olan The End of Mr Y’ı satın almamak, ya da okumamak için önemli bir neden. Kitabın çevirisiyle ilgili ikinci sorun, romanın isminde yapılan küçük değişiklik. Y harfinin telaffuzu, İngilizce’de “niçin” anlamına gelen why sözcüğünün telaffuzu ile aynıdır. Scarlett Thomas’ın, roman kahramanına isim ararken, ses benzerliği dışında bir amacının olduğuna dair bir beyanı yok. Her nedense, kitabın çevirmeni (ya da editörü), Mr Y’nin, Mr Why olması gerektiğine karar vermiş. Ne yazık ki, çeviri romanların okuyucusu, bu tip pazarlama cinliklerini görmezden gelme zorunda.

Scarlett Thomas, 1972 doğumlu bir İngiliz yazar ve Kent Üniversitesi‘nde yaratıcı yazarlık konusunda eğitimler veriyor. Bir söyleşisinde şöyle diyor:

“Her şeyi bilen ukalaları düşündüğümde, kendimi mizah dergisi ve şekerleme almak üzere köşedeki bakkala gitme takıntılı, televizyonda bilim kurgu izleme, gezegenlerin düzeni (hakkında kafa yorma), caddenin sonundaki, ciklet ve ucuz, boktan plastik oyuncaklar veren makinaya atmak üzere cebimdeki paranın tamamını 2 pens’lik bozukluklara çevirme hastası bir çocuk gibi görüyorum.”

Thomas’ın 1998′le 2010 arasında yayımlanmış sekiz romanı var. Edebiyat çevrelerine adını 2004 tarihli PopCo ile duyurmaya başlamış. 2006 tarihli The End of Mr Y ile ünlenmiş ve Türkçeye de çevrilen Our Tragic Universe (Bizim Hazin Evrenimiz) romanıyla çok okunan modern yazarlar arasındaki yerini almış. Kendi romanlarını şu bakış açısıyla değerlendiriyor:

“Bildiğimiz kadarıyla bütün iyi öyküler iki modelden birine uygun olma işlevi görür: Trajedi ve komedi. Trajedinin sonunda herkes ölür ve komedinin sonunda herkes evlenir. Her ikisinin özünde de bir aşk hikayesi vardır. (Trajedi veya komediyle) şu şekilde oynayabilirsiniz: Onları macera veya destan yazmak üzere birleştirirsiniz, tersine çevirirsiniz, alt üst edersiniz,(trajedi veya komedi unsurlarını) aydınlatır ya da karartırsınız; Ancak ne yaparsanız yapın onlar durduğu yerde durur. Her nedense insanlar sonunda herkesin öldüğü romanları okumayı sevmiyorlar. Bu nedenle de ortalık genellikle komedi yapısına uygun, genç kız ya da erkek romanlarından geçilmiyor. Bu tip romanlar aslında kısa öykülere dayanır – Kesin bir sonları, romanın özüne yerleştirilmiş bir aşk hikayeleri yoktur, genellikle gizli ancak görece basit bir temayı işlerler. Benim romanlarım da böyle; Kurallara kısmen uygun, ancak bir şeyleri birazcık kurcalayan tipte romanlar. Tabi ki bir şeylerle oynayıp durduğunuzu herkes fark etmiyor. Akıllara ziyan umulmadık bir finalle trajedi ile komediyi mütevazı bir şekilde birleştirme işine yoğunlaştığımı, Mr Y’nin en son sahnesinde görebilirsiniz. Aslında ben ciddi ciddi Mr Y’yi bir trajedi olarak okuyorum. Eğer üstüne düşünürseniz, kitap hiç de mutlu sonla bitmiyor.”

Ursula Le Guin’in 2007 yılında The Guardian gazetesine yazdığı eleştiride de belirttiği üzere, Mr Y’nin Sonu romanı, kapağında tek boynuzlu atlar, ya da uzay araçları olmadığı için bilim kurgu edebiyatına uzak gibi görünse de, fantazi, bilim kurgu ve gerilim türlerinin pek çok unsurunu içerdiği için pekala bir alt-tür olarak sınıflandırılabilir.

Romanın ana kahramanı, Ariel Manto isimli bir doktora öğrencisi. Bu isim, I am not real (gerçek değilim)’den türetilmiş bir evirmece (anagram). Manto, 19. yüzyıl yazarı Thomas Lumas’la ilgili araştırma yaparken, yazarın çok nadir bulunan Mr Y’nin Sonu isimli kitabına ulaşıyor. Rivayete göre kitap lanetli ve okuyana felaketten başka bir şey getirmiyor. Bir sahafta bulduğu kitaba, son meteliğine kadar cebindeki paranın tümünü veriyor ve kitabı okuduğunda, yazar Lumas’ın bir düşünce deneyine kapılıp gittiğini öğreniyor. Lumas’ın yazdığı Mr Y’nin Sonu kitabına göre düşünce deneyi sayesinde bütün zihinlerin birbiriyle bağlantıda olduğu Troposfer’e ulaşmak ve Troposfer’de diğer insanların aklından geçenleri okumak mümkün. Kitapta Lumas, Troposfer’e homeopatik bir karışım sayesinde ulaştığını anlatıyor, dahası, bu karışımın formülünü de veriyor. Manto, sonunda başına felaketler geleceğini bile bile, Troposfer’e çıkabilmek için formülün peşine düşüyor. Ancak bu formülü ele geçirmek üzere Mr Y’nin Sonu kitabını arayan bazı gizli örgütler de var.

Bundan sonrası Hollywood tarzı bir kovalamaca/gerilim ve Manto’nun yepyeni keşifler yaptığı Troposfer maceralarını anlatıyor. Diğer taraftan, Thomas’ın Mr Y’nin Sonu romanını sıradan bir macera romanının üzerine taşıyan ilginç unsurlar da var. Örneğin Fransız düşünürler Baudrillard ve Derrida‘ya, Alman düşünür Heidegger‘e göndermeler, kuantum fiziği ile ilgili unsurlar, din-bilim tartışmaları, kitabı sadece macera türünün meraklısı okuyucunun değil, bilim, felsefe, tarih konularının meraklılarının ilgisine de sunuyor. (Bilim kurgu türü içinde, din-bilim tartışmalarının en iyi işlendiği romanlardan biri, ünlü kozmolog Carl Sagan‘ın tek romanı olan Contact‘dır. Roman 1997 yılında aynı isimle sinemaya uyarlanmıştı. Romanın içinde paragraflarca süren tartışma, elbette sinema uyarlamasında yer almıyordu. The Contact, Türkçe’ye Mesaj adıyla çevrilmişti.)

Mr Y’nin Sonu romanının çok ilginç ve çarpıcı başka bölümleri de var. Örneğin yazarın 19. yüzyıl insanının dünyaya bakışını incelediği bölümler, Ariel Manto’nun Troposfer’de bir farenin zihni ile birleştiği anı anlatan bölüm ve Ariel Manto’nun düşünce treninde bütün zihinlerde kökleşmiş korkuları hissettiği bölüm kitabı okumaya değer kılıyor.

Yazarın dili ve seks unsurunu çok fazla öne çıkartmış olması, kitaba yönelik eleştirilerin başında geliyor. Scarlett Thomas (Lumas’ın kitabından alıntılar yaptığı bölümler hariç) çoğunlukla avant-garde bir dil kullanıyor. Son bir yüzyılda sinema yoluyla İngilizce diline giren ve gitgide her dile bulaşma eğilimi gösteren f…k sözcüğü (her anlamıyla) gereğinden fazla kullanılıyor. Bu da, zaman zaman romanı ucuz bir ergen romanı seviyesine düşürüyor. Romanın başkahramanı Ariel Manto’nun travmatik seks hayatının neden romanın kalbine yerleştirildiği ise belirsiz. Yazar, kahramanının lanetlenmek uğruna kitabı okuma ve Troposfer’e çıkmayı göze almasını yoksul ve sefil hayatıyla ilişkilendirmek istiyor. (Manto’nun fare zihnine kolayca ulaşabilmesi ve o zihinde kendi zihniyle benzerlikler keşfetmesi, yaşadığı sefil hayatla ilişkili.) Ancak her şeye rağmen, yazarın kahramanına neden böyle garip bir seks yaşamı biçtiğini anlamak kolay değil. Dahası, Manto eriştiği her zihinde şu veya bu ölçüde cinsel sapma ile karşılaşıyor ki, yazarın bu kurgusu, 19 ve 21. yüzyıl insanlarının zihin dünyaları arasındaki çelişkiyi vurgulamak amaçlı olabilir; Çünkü Lumas’ın kitabında anlatılan deneyimler içinde seks unsuru hiç yok.

İnternet’te yayınlanan okur yorumları genellike olumlu. Ancak okurlar bu kitabı ya çok beğenmiş, ya da hiç beğenmemişler. Romanın son zamanlarda yayınlanmış en iyi eser olduğunu söyleyenler de var, kitabı satın aldığına bin pişman olduğunu ve okuyup bitirdikten sonra yırtıp attığını söyleyenler de … Pek çok bakımdan rahatsız edici olsa da, Mr Y’nin Sonu okunmaya değer bir roman.

http://blog.sosyonomi.com/?p=4370

9 puan

Ariel Manto, hocasının ortadan kaybolmasıyla üniversitede yalnız kalmış bir dergi yazarıdır. Hocasının çok fazla bilinmeyen bir yazara olan takıntısını paylaşan Ariel, şans eseri kopyası olmayan "Mr Y'ın Sonu" adlı kitabı ufak bir sahafta bulur. Kitap kendine özgü bir sır içermektedir. Lanetli olduğu öne sürülen kitabı okuyan herkes ölmüştür. Ariel, kitabı hazine bulmuşçasına sahiplenir, lanetten korkmamaktadır. Ancak lanet dışında başka sırlar da içeren bu eski kitap hayatını kökten değiştirecektir...

Lamarck, Darwin ve Poe atıfları göz dolduran yazar, ara pasajlarda paylaştığı ufak hikayelerde hem kurgusunu güçlendiriyor hem bilim kurgu öğelerine ne kadar hakim olduğunu sergiliyor. Kitabın tamamı "Noosfer" ya da Jung'un deyimiyle "kollektif bilinçaltı" kavramına imada bulunmakta. Ariel karakterinin 4. boyuta olan merakı ve konuyla ilgili önermeleri herhangi bir popüler kültür bilim kitabının altında kalacak gibi değil. Flatland ve Erewhon atıfları yapan yazar, Mobius şeridi kavramına dair çok güzel çkarımlarda bulunmuş. Mary Shelley alıntısı yapan yazar, zorlu bir çocukluk geçirmiş olan karakterini kurarken samimi önerme ve ifadeleri sıklıkla kullanmış.

Ariel arkadaşı Wolfgang ve Adam karakterleri temelde benzer özellikler taşıyorlar. Ariel, Munchausen başlangıcına sahip genç ve zeki bir kadın. kendine zarar verme zorlanımı geride bırakmış olmasına rağmen bu dürtüye karşı çıkamıyor ve bu görevi başkalarına devrediyor. Onu aşağılayacak, incitecek ilişki ve insanları seçerek hem kaçışçı karakterini besliyor hem de mazoşist eğilimlerini gideriyor. Wolfgang da aynı şekilde güçlü bir kendine zarar verme dürtüsü duyan biri. Adam ise babasını memnun etmek adına dürtü ve arzuların gem vurmaya çalışan, benliğini yok etmek adına elinden geleni ardına koymamış. Tüm karakterlerin ortak bir diğer noktası ise kabul edilmek istemeleri. Nesne ve özne arasındaki farkları tüm bu karakterlerin farklı oranlarda karıştırdığına tanık olan okur, özellikle mazoşist eğilimlere ve grafik detaylara takılabilir.

Wells, Picasso ve Munch atıfları yapan yazar, Akıllı tasarım eleştirisini idealizm ve materyalizm tartışmasında kullanmış. Nedenselliği açıkça yıkan önermeler kullanmaktan çekinmemiş. Burlem ( Ariel'in hocası ) net bir şekilde geçit bekçisi rolünü oynuyor. Anlambilime sıkça giren ve felsefeyle fiziği harmanlayan yazar, sosyal etkileşimler ufak mantık hatalarına düşse de; akıcı düşüncelerin dansıyla okurunu mest ediyor. Aziz Jude, kayıp davaların hamisini sıkça imada bulunan yazar, özellikle dehşet metrosu pasajındaki grafik detay ve canlılık açısında zengin, tasvirlerine güvenen metiniyle göz dolduruyor.

Duyguları da Troposfer'e dahil eden Thomas, dini buyruklara feminizm üzerinden isyan ediyor, zayıf noktalara samimi ve yerinde darbeler vuruyor. "Broca'nın beyni" ve "Kopenhag yorumu" üzerine muhteşem detaylarla bezeli bir gerçeklik sorgusuna girmekten de geri durmuyor. "Heisenberg'in belirsizlik kuramı"na göz kırpan özgür iradeyi yücelten görüşleri ve kurgusunda "büyükbaba paradoksu"nu kullanıyor. Nedensellik, geçmişi etkileyen gelecek düşünceleri gibi son derece ilginç temaları kurgusuna yediriyor. Lab. hayvanları pasajında ciddi bir hayvan hakları savunusu yapan yazar, tıbbi ilerlemenin başka canlılar için günlük işkenceler olduğu bir yolculuğa çıkarıyor okurunu. metninin sonlarına doğru ruh sorgusuna ve ahlaki rölativizme değinen yazar, dil konusunda yeteneğini sergilemekten çekinmemiş. Akıcı, felsefe ve bilim kurgu öğelerini harmanlayan doyurucu bir roman.

geri ileri