Kitabın arka kapağında yer alan anlatıdan anlıyorsunuz nasıl bir kitapla karşılaşacağınızı. Naif bir dille yazmış Akın. Sohbet hakim. Her ne kadar anlatıcı her anlatıda değişse de ben Tanrı anlatıcı olarak yorumluyorum bunu.Fikirleri okuyucuya baskın gelme çabasında fakat tadında bıraktığı için arkadaş arasında yapılan küçük bir idea tartışmasından ileri gitmiyor.Kesinlikle tavsiye olunur
Yine harikulade bir Sunay Akın kitabı...
aklınızdan hiç çıkarmak istemeyeceğiniz hikayeler ile dolu dolu bir kitap.
Hikayeler Kızılderililer üzerine yoğunlaşmış. Ancak ben en çok futbol hakkında hikayelerini beğendim...
Kitap genel anlamda hoş bir havada devam etse içinde yer alan abdulhamid zulmü korkaklığıyla bilinen abdulhamid vb sürekli bir abdulhamid kötüleme olayı beni çok fazla rahatsız etti. Yazarın bundan daha derin bir insan olduğunu düşünürdüm.
Rahat okunan ve bir sohbet havasında geçen Sunay Akın kitaplarından biri.Okurken kendinizi Sunay Akının tek kişilik gösterilerinden birinde hissediyorsunuz.Sunay Akın her zamanki gibi geçmişteki hiç aklımıza gelmeyecek bağlantıları bir şekilde buluyor ve güzel anlatımıyla süslüyor.tavsiye ederim...
Sunay Akın’ın “Ay Hırsızı”nı okurken yazarın sohbet havasında doğal ve merak uyandıran anlatımından etkilenip “Onlar Hep Ordaydı” kitabını da okumaya karar verdim. Bu kitabında aynı anlatım, aynı üslup fakat biraz daha melankolik buldum Sunay Akın’ı..
Yazarın her hikayenin sonunda bilimin önemine yer vermesinden bilim aşığı bir adam olduğunu söyleyebiliriz ki bence de bilim ulusların varlığını devam ettirebilmesinde önemli rol oynar. Kapak fotoğrafına bakarak kitabın ismini Kızılderililer hep ordaydı diye bağdaştırmıştım ama kitabın içeriğine bakınca Sunay’ın; insanların gelişen dünya ile birlikte bilimi kullanarak ihtiyacı olan şeyleri keşfettiğini sanmasını ama aslında o keşfedilen şeylerin hep orda olduklarını anlatmak için “Onlar Hep Ordaydı” ismini kullandığını anladım.
Kitapta çokça bilimin, Kızılderililerin ve geyiklerin bahsi geçmekte. Beni en çok etkileyen hikâyeler ; Kızılderililerin aya mesajı, İstanbul sahil yolunda bir zamanlar yüzüldüğü, 2. Dünya savaşında Amerika'nın Japonya'ya karşı pasifikte Navaho dillerini şifre olarak kullanmak amacıyla 400 Kızılderiliyi asker olarak görevde kullanmaları ve hatta onları çatışmalarda korumaları,Tevhik Fikreti’in kalbinin tümüyle eşine ait olduğunu bu yüzden yürürken sol tarafına kimsenin geçmesini istemediğini, 1970 yıllarının sonunda baş gösteren kağıt yokluğunda dönemin şairleri şiirlerini bastıracak kağıt bulamazlar çözüm olarak Cerrahpaşa Hastanesinin çöplüğünden röntgen filmlerinin konulduğu kağıt dosyaları toplarlar ve onları avuçiçi büyüklüğünde şiir kitapları haline getirirler. Duygusal Sunay Akın bunu “hastaların kırık kemiklerini gösteren röntgen filmlerinin konulduğu kağıtlar, şairlerin kırık yürekleriyle yazdıkları şiirleri de taşırlar” diyerek beni benden alır :)
Servet-i fünuncuların İkinci Abdülhamit'in baskıcı yönetimine dayanamayıp Yeni Zellanda'ya gitmek istedikleri ama sonradan vazgeçtikleri...
Amerikaya ilk gidenin Kristof Kolomb olmadığı ve Kolomb'un haritalarından birinin Topkapı Sarayı'nın harem dairesi'nde bulunması..
2. Dünya savaşında Amerika'nın Japonya'ya karşı Pasifikte kızılderilileri önemli bir görevde kullanmaları ve hatta onları çatışmalarda korumaları...
İstanbul sahil yolunda bir zamanlar yüzüldüğü...
1910 da Meksika'nın 100. kuruluş yılı sebebiyle İstanbul'dan Meksika'ya bir saat kulesinin gönderildiği...
Bu böylece uzar gider.Bunlar ve bunlar gibi yüzlerce kısa ama az kişinin bildiği ve çok ilginç anekdotlar sayesinde kitabı okurken çok keyif aldım.Üstüne Sunay Akın'ın akıcı ve samimi üslubu eklenince çok sevilen bir dostla yapılmış bir sohbet tadında bir kitap.