Ölümünün ardından birçok yerde anma törenleri düzenlenen İnalcık için Cumhurbaşkanı talimatı ile özel bir kabir yapıldı. Geleneksel Osmanlı kabirleri tarzında düzenlenen İnalcık'ın "ulema kabri" 22 Temmuz 2017'de tamamlandı. Mermerden yapılan kabrin yazma ve motifleri altın varak ile süslendi.
Yazarın 99 yaşında vefatından sonra defni bile anlatıyor her şeyi. Muhteşem bir tarihi bilgi donanımına sahip rahmetli Halil Bey.
Ankara Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Chicago Üniversitesi, Londra Üniversitesi, Macaristan Liyakat Nişanı...
En son geçen sene 2.sınıfta aldığım Türk Hukuk Tarihi dersinden sonra bu tarz bir kitabı merak edip Kronik Kitap yayınlarından tedarik ettim. Makalelerin toplanılmasıyla oluşturulmuş eserde yer yer Halil İnalcık'ın görüşlerini de öğreniyoruz. 255 sayfalık kitabın 70'ten fazla sayfası Osmanlıca dilinde basılmış, bunların bazıları arşivdeki belgelerin kopyaları olduğu gibi bazıları safii Osmanlıca kitap için yazılmış. Keske Osmanlıca biraz bilseydim diye düşündüm. Öğrendiğim zaman da şimdilik okuyamadığım yerlerin üstünden mutlaka geçeceğim.
Kitabın konusuna gelince Osmanlı'da adalet fikrinin tezatlarını çok net anlayabiliriz. İmparatorluğa adalet dağıtmakla görevli padişah ki dağıtmazsa sonunun yıkım olduğunu Kutadgu Bilig'den ve eski İran-Türk devletlerinin eserlerinden şu anektodla açıklandığı:
''Memleket tutmak için çok asker ve ordu lazımdır, askeri beslemek için de çok mal ve servete ihtiyaç vardır. Hazinenin bu malı elde etmesi için halkın zengin olması gerekmektedir. Halkın zengin olması için de doğru kanunlar konulmalıdır. Bunlardan biri ihmal edilirse dördü de kalır. Dördü birden ihmal edilirse beylik çözülmeğe yüz tutar.''
Tezatlık konuları ise başta adaletin başı olacak padişahın kardeş katli, sipahilerin reayanın boynuna çökmesi, kadıların naiblik satması gibi konulardır.
Padişahın ise bunlara {yolsuzluk, kanun tanımamazlık, darbe} karşı tutumu şu birkaç örnekle anlaşılabilir.
Bayezid, yolsuzluklarında dolayı bütün kadıları toplatmış ve hepsini bir eve koyup yakmaya karar vermiş.
Beylerin öbür yolsuzluklarını önlemek için şu önemli kanun konmuştur: ''Her mücrimin cerimesi vilayet kadısı katında isbat olunmadan tutup siyaset etmek (ceza vermek) şer'a ve kanuna muhaliftir.''
Bir yandan da Masumluk Karinesi'nin eskiden beri var olduğunu göstermektedir bu durum.
Devlet kavramına da küçük bir düşüncemi yazarak yorumumu bitiriyorum. Osmanlı Kanun-i Esasi'si ''Devletin dini din-i İslamdır'' derken, öbür taraftan bürokratlar Fransız kanunlarını tercüme edip uygulamakta, bunu din ve devlet selameti için yaptıklarını ileri sürmektedirler.
''Türk yöneticiler, kamu otoritesi ve bu otoritenin mutlak bağımsızlığı konularında çok duyarlı idiler ve kamu yönetimi daima kendi devlet ve hukuk anlayışları doğrultusunda örgütleme hakkına sahip oldukları kanısını taşıyorlardı.''
Yani seküler devlet anlayışının uygulanması çok öteden beri Türk ve İran-Hint(Türk soylu) devletleri için önemliydi.
Öncelikle kitap hakkında söylenecek sey: Kitap akademik bir dil ile yazıldığı için normal bir okur için fazlasıyla agır. Rahmetli Halil İnalcık hocanın engin tarih bilgisi ve üstün araştırma yeteneği kitabın her sayfasında kendini gösteriyor ve hissettiriyor. Kitabın her kısmını anladım dersem yalan olur çünkü akademik bir dil kullanıldığı için ve osmanlıca kelimelerin fazlalığı anlamamı biraz zorlaştırmıştır. Ama yine de efsane bir kitap.