ne kadar Arapları kötülemiş de olsa inanılmaz sürükleyici bir kitap inasanın okudukça okuyası geliyor kesinlikle
Evlat hasreti çok kötü. Bu kitabı okudukça Şam'dan soğudum. Şeriattan nefret ettim.
Sinan Akyüz yine çok güzel bir roman yazmış. Güzel bir kadının içler acısı öyküsü. Akıcı ve sürükleyici..
dramatik bir hikaye, gerçek yaşam öyküsü olması da kitap adına bir artı.. ancak yazarın anlatımını sade buldum, o yaşanan kötü günler çok daha dramatik anlatılabilirdi. Ha yazar buna mecbur mu elbette ki değil..
Anlatımı çok kötü fakat konusu güzel olan bir kitap. Çok da sanatsal bir anlatımı yok. Böyle bir konu daha da dram dolu anlatılabiliridi sanırım.
"Bir yanda hiç yipranmayacak türden duygulara kendini birakmak isteyen romantik genç bir kadin, diger yanda atalarinin geleneklerini disa buran genç bir adam. Ve ben gidip böyle bir adamla evlenmistim."
"Tüh sana," dedi dayimin yüzüne tükürerek. "Yedi yasindaki çocugun aklina bile komünizmi sokmussun. Her gün donunu yikatiyorsun. Sonra da üniversiteye devrim yapmaya gidiyorsun. Senin kendine bile faydan yokken, devrimi nasil yapacaksin?"
"Masallah," dedi. "Bicir bicir bir kiz çocugu. Allah seni büyüdügün zaman sansindan yana da güldürsün."
O gün yanimda oturan o teyzenin ne demek istedigini yillar sonra çok iyi anladim. Megerse bir insanin kaderinde sans faktörü çok önemliymis. Bir gün kötu kaderin, o çirkin yüzünü sana gösterdiginde, elinde sanstan baska birsey kalmiyormus."
"Gerçek sevgi biz kadinlarda vardir, erkeklerde degil. Cok güzel seydir kadin olmak. Inan bana, erkekler hem kötü bir âsik, hemde kötü bir babadir. Hâlbuki biz kadinlar erkekler gibi miyiz? Gerçek sevgiyi bulduk mu, hem iyi bir âsik, hemde iyi bir anne olabiliyoruz. Ben yillardir onun özlemiyle yanip tutustum. Gerçek ve saf aski yeni yeni buldum."
"Dünyanin neresinde olursan ol, evlendigin zaman kocanin soy ismiyle yasiyorsun."
"Cocuk yapmak için erkegin yasi olmaz. O konuda sanssiz olan biz kadinlariz. Biz biraz yaslanmaya baslayinca hayat trenini kaçiriyoruz ama erkekler her yasta binecek bir tren mutlaka buluyor."
"O ilk aylar, orada iki seyin sikintisini yasadim. Birincisi, dil bilmememin. Ikincisi de Türk olmanin."
"O güne kadar Ingiltere'yi dünyanin merkezi zannediyordum. Megerse toprak ananin nice sasilacak çocuklari varmis. Bu farkli çocuklarin da nice sasilacak gelenekleri varmis. Ben de zamanla bu geleneklerin önünde saygiyla diz çöküp oturdum."
"Ben hiçbir zaman paranin kölesi olmadim. Ben sevdiklerimin kölesi oldum."
"Ingiltere benim genç kizlik günlerimin en güzel askiydi. Ben ingiltere kokuyordum, Ingiltere de ben..."
"Bizde gelenekler böyle. Capkinlik erkegin elinin kiri gibidir. Yeter ki elini yikasin, temiz bir sekilde evine geri dönsün. Evin kapisi sonsuza dek açiktir onlara."
"Bence su yeryüzünde kadin olmak korkunç bir sey olsa gerek. Mesela Fransa'ya bak. Ordaki kadinlarin da metresleri var. Ve her Fransiz kadin bu gerçegi biliyor. Peki ya onlara ne demeli? Onlar da Avrupali. Gördükleri seyi görmezden, duyduklari sözleri duymazdan gelerek yasiyorlar."
"Kadini kutsallastiran annelik duygusudur. Iste o zaman kocani donunda salliyorsun. Iste o zaman kocana sümüklü böcekmis gibi bakiyorsun."
"Erkeklerin en çok sevdigi kadinlar, fahise ruhlu olanlarmis. Hâlbuki biz, bizi en çok yaralayan kisiyi sevmek için yaratilmisiz. Erkeklerin asil sevdikleri kadinlar, hep öteki âsiklari olmustur. Belki bu yüzden çok fazla yara aldim. Bir erkegin çocuklarinin anasi olabiliyorsun ama o erkegin hiçbir zaman gerçek asigi olamiyorsun."
"Kulaklarimin duyacagi en mutlu haber, senin yanimdaki varliginla daha da taçlanacaktir."
"Anneannem sokakta yürürken tanklara bakti. Ellerini havaya kaldirdi. "Hele sükür Allah'im," dedi aglarken. "Asker geç de olsa basa geldi."
Dayim anneanneme pis pis bakti. "Manyak misin sen be kadin?" dedi. "Askerin yönetime el koymasinin neresi güzel?"
"Bir zamanlar Suriye, Ingilizler ve Fransizlarin sömürgesi altindaymis. Daha sonralari Ingilizler ile Fransizlar kendi içlerinde kavgaya tutusmuslar. Bunun üzerine Lübnan, yeni bir devlet olarak Suriye'den ayrilmis. Ingilizler Suriye'yi, Fransizlar da Lübnan'i sahiplenmisler."
"Mevlana'yi bile biz yabancilara dogru dürüst tanitamamissiniz."
"Erkekler su dünyada para kazanmayi marifet saniyorlar. Ev kirasini, elektrik, su ve telefon faturalarini ödemeyi erkeklik olarak görüyorlar. Hâlbuki erkek olmak, fatura ödemek degil ki. Erkek olmak; bir kadina, kadinligini hissettirmektir. Ona ilgi göstermektir. Karsisina geçip yarim saat onunla sohbet etmektir. Yataga atmadan önce, bir-iki dakika delicesine öpüsmektir."
"Biz kadinlari, çok film izlemekle suçluyorlar. Hayat hep haksizliklarla mi dolu? Insan olmak, insan yerine konmak için bir kadinlarin hep esip gürlemesi mi gerekiyor? Içimizdeki suskunluklarla dolup tasan yüregimize kim su serpecek? Erkekler mi? Asla. Keske evlendikten sonra da ellerimizi tutabilselerdi. Basimizi dizlerinin üzerine yatirip saçlarimizi oksasalardi. Tenimize dokunsalardi. Erkekler evlendikten sonra bunlari neden yapmiyorlar? Bunlari onlardan istemek neden simariklik olsun ki? Sahi, bunlar hep filmlerde mi yasaniyor Kim? Bizler gerçek hayatta bunlari hiç mi yasayamayacagiz?"
"Ev isi ne yazik ki biz kadinlarin kamburu."
"Iran ve benzeri ülkelerde kadinlar zorla çarsafin içine sokulurken, Suriye'de de çarsafa giren kadinlara silah zoruyla baslari açtiriliyor. Ilahi adalet bu olsa gerek."
"En azindan Katolik erkekler suçüstü yakalandiktan sonra, kimden af dileyeceklerini biliyorlar. Ya bizimkilere ne demeli? Onlari suçüstü yakalasanda, inkâr ediyorlar."
"Unutmayin ki biz, siz Istanbullular gibi degiliz. Bu ülkede ne yazik ki seriat kurallari geçerlidir. Ve bu kurallar, erkeklere dört kadinla evlenme hakkini taniyor."
"Insan anasindan, babasindan ve ôz yurdundan ayri düsünce, yetim kalirmis Kim."
"Bence seriat kanunlariyla kendilerine düzen kuran erkeklerin dertleri bir kadinin gönlünü oksamak degil, o kadinlarin memelerini oksamaktir."
"Tabii ki seviyorum. Sayet seni sevmeseydim üç tane çocuk yapar miydim?"
Aci aci güldüm. "Senin sevgi anlayisin bu mu? Cocuk yapmak mi?"
"Bir kocadan öldüresiye dayak yemek, megerse bir kadin için acilarin en büyügüymüs."
"Allah bir çocugu annesiz birakacagina, babasiz biraksin. Anasi olmayan bir çocugun babasi da olmaz derler."
"Zaman içinde ögrendim ki, etrafimizda bir sürü sahte bûyücüler yasarmis. Megerse bir kadinlar da, o sahte büyücü heriflerin en sadik ve en aptal müsterileriymisiz."
"Su dünyada parasiz kadligim gün, amaçsiz kalirim."
"Bugünden itibaren artik hiçbir erkegin kanatlarinin altinda yasamak istemiyorum. Kendi ayaklarimin üzerinde durmak istiyorum."
"Cünkü bu ülkedeki hukuk sistemi hak üzerine degil, mal üzerine kuruludur. Ulu Önder Atatürk su sözü bosuna söylememis: 'Adalet mülkün temelidir.' Vallahi de billahi de dogru. Bazi hâkimlerin karsisina mülkünle çikiyosan, adaleti de kendi lehine satin alabiliyorsun."
"Off dayi," dedim. "Yine bir komünist gibi konustun."
Piruze - Şam'da Bir Türk Gelin - Sinan Akyüz
Gercekten cok guzel bir kitap,şiddetle tavsiye ederim:)ilk elime aldıgımda bu romanı,isteksiz bir şekilde basladım okumaya,yanlız 2 gun icerisinde 400 küsür sayfa nasıl gecti anlamadım.Samimi akıcı bir dili var,sanki dostunuzla karsılıklı sohbet havasında akıp gidiyor sayfalar....guzel bir film izlemiş tadında, mutlu ve aglamaklı bir sonla bitirdim seruvenimi!
anlatım sürekli ikili diyaloglar halinde geçiyordu, daha güzel yazılabilirdi ve ilk baştaki Piruzenin arkadaşı Kİmle karşılaşması çok gereksiz geldi bana...
ama genel anlamda konusu güzeldi...
Konu güzel,ilgi çekici fakat yazarın anlatımı çok yavan kalıyor,diğer romanlarında da aynı şeyi hissettim.Basit,kısa,insanı yormayan,düşündürmeyen cümleler.Ama yine de yazar kendini okutmayı başarıyor.
Acılarla dolu bir yaşam. "Bu kadar da olmaz" dedirten hayatın gerçek kesitleri ve güzel bir kitap. Özellikle son sayfada dayanamadım ve gözlerim yana yana ağladım, "Allah kimseye böyle şeyler yaşatmasın" diye dua ederek.
Ağlayarak okuduğum bir roman oldu ve etkisini uzun süredir atamadım üzerimden. Zaten, Sinan Akyüz benim vazgeçilmez yazarlarım arasında üslubunu çok beğeniyorum. Bu kitapta da kanıtlamış kendini görüldüğü üzere.
Kitabı okumadan önce kapağındaki esmer kadından dolayı hayalimde canlandırdığım karakteri belli bir yere kadar hep esmer olarak endeksledim fakat sarışın olarak sürekli vurgulanması beni rahatsız etti, madem kapakta da buna uygun bir imaj çizilseydi. Birkaç hata yakaladım örneğin; annesi yazdığı mektupta bir erkek çocuğa hamile olduğunu ultrasonda öğrendiğini söyledi. Mektup tarihi 69 fakat cinsiyetler tam olarak 71 de kesinleşti. Bir de sürekli tekrar eden kelimeler cümleler rahatsız ediciydi. Ay alem kadınsın, sigarayı ciğerlerimden saldım gibi... Anlatım güzel olsaydı daha bağlayıcı olabilirdi sırf konusu güzel diye puanı yüksek tuttum.
Kitap bitti ama beni de bitirdi. Bu ne hazin ne acılı bir hikaye böyle. Okurken gözlerim dolu dolu oldu resmen. Ayrıca kaleme alınan bu dramatik hikayenin de birebir gerçek olduğunu bilerek okumak ayrı bir duygu seli yaşanmasına sebep oluyor. Acılı bir annenin evlat hasretiyle yanan yüreğinin acılarını , son derece akıcı bir dille anlatmış Sayın Sinan Akyüz. Kesinlikle tavsiye ederim..
Başka bir ülkede yaşama ilişkinmiş durmakla birlikte verilen bilgiler kopuk, dili yavandı.
Kitap konu bakımından çok sıra dışı değil ama anlatım şekli çok güzel. Birçok kadının başına geleni Piruze üzerinden bizlere anlatıyor yazar. Ben kitabı okurken hem sinirlendim hem ağladım hem de ders aldım. Okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okuduğum için de çok mutluyum.
Son zamanlarda okuduğum, beni oykusune dahil eden en güzel romanlardan biriydi. Çok beğendim.
Anlatımı basit ama hikaye olarak çok etkileyici bir kitap. Özellikle gerçek bir yaşamdan temel alınarak kurgulanması kitabı daha etkileyici kılıyor.
Çaresizliğin içinde çare arayan bir kadının hikâyesi.Maalesefki bu hayatta her kadın aslında bir Piruze
Kitap hakkında görüşüm;
http://gokichik.blogspot.com/2015/11/sinan-akyuz-piruze-serisi.html
Şam'da kadın olmanın zorlukları ve yanlış kişiye aşık olmanın cezası. Yıllarca oğullara çekilen hasret.
Kitap iki seri olduğu için ve olaylar hüzünlü olduğu için içiniz sıkılıyor.