Seri ilk kitabından sonra oldukça farklı bir tarzda devam etti ve bu kitapta bu farklılık zirveye çıktı. Pembe dizi tadındaki bölümler olmasa daha iyi olabilirmiş. Serinin finali de beni tatmin etmedi doğrusu. İlginç fikirler barındırsa da güzel bir kapanış kitabı olmadı benim için maalesef.
Ve muhteşem seri bitti. Tek okumada sindirilmiyor, bir tur daha lazım. Bilimkurgu, din, felsefe, metafizik çok güzel harmanlanmış, hiç beklemiyordum.
Rama efsanesinin son kitabında Rama 3'ün son günlerine, 2. kitaptan bu yana ana karakter olan Nicole des Jardins'in gözlerinden tanık oluyoruz. Dörtleme burada sona eriyor.
Tüm ihtiyaçları ve isteklerini karşılayan mucizelerle dolu yapay bir Cennet'e yerleştirilen insan kolonisi, kendine yenik düşüyor... Hırs ve acımasızlıkla yükselen yeni polis devletinde, bu distopyada ileri görüşlü ve yabancı canlılardan korkmayan insanlara yer yok. Nicole ve küçük gurubu parçalanmış eşi insanların itinayla yürüttükleri soykırımı engellemek için diğer modüle geçmiştir. Nicole küçük hücresinde idamı beklemektedir. Rama'nın yolculuğu nerede bitecektir? Bitecek midir? Henüz insanlarla temasa geçmeyen 3. tür ne zaman saldıracaktır?
İnsanın gittiği her yere kendini taşımasını konu alan roman, toplumsal çıkarım ve fikir harmanlarının çoğunu Freud'dan ödünç almış. Kimi göndermeler yalın ve açıkken bazıları incelikli ve üzerine düşünülmüş imgeler olarak sunulmuş. İnsanlık sorgusu, kültür, ayrımcılık, ırkçılık eleştirileri ile süslü olan kurgu sürükleyici bir nitelikte. merak öğesinin etkili kullanımı tüm Rama kitaplarında olduğu gibi bu romanda es geçilmemiş.
Batı Afrika mistisizmi ve Katolik öğretiler harmanı, içinde bulunulan ortama tatlı bir tezat katarken alt metni destekliyor. Diğer zeki türlerle toplumların karşılaştırılması yapılırken ince alt mesajlarla vurmayı ihmal etmeyen akıcı kurgu, bilinen toplumsal çıkarımları farklı renklerde başarılı bir harmanla sunmuş. Örümcek ırkının arzu ve istekleri kontrol etmelerini sağlayan minik kımıl kımıl kurtçuklar, Batı toplumunun şeker niyetine attığı Prozac, Lustral gibi ilaçların metaforu olarak karşımıza çıkıyor. Bunun gibi ince göndermelerle karşılaştırılan toplumlar aslında birbirinden ari değiller. Clarke ve Lee insan toplumunu güzel eleştirmişler.
İnsanın arkaik korkularına değinmekten geri durmayan roman; hastalık, böcek ve parazit kavramlarına farklı açılardan bakmamızı sağlıyor. İnsanın tam bir taklidini yapabilen ürkütücü yaratıcılar... gerçekten bizi yaratmış olabilirler mi? Yoksa raslantıların altın oranının sonucu muyuz? Kitabın sonunda evren, Tanrı, ölümden sonra yaşam ve seçim hakkı gibi konulara geniş yer bırakan kurgu, kapanışı ufak bir evren tarihi dersiyle güzelce vermiş.