İlk yüz yirmi sayfası ağır ilerledi ancak sonrasında son derece sürükleyici ilerledi. Kitap insanı o kadar sarıyor ki karakterlerin psikolojisi içinde buluyorsunuz kendinizi sizi sinirlendiriyor, üzüyor, umutlandırıyor ve bilgilendiriyor örneğin doktor karakterinden doktorluğu farklı bir açıdan düşünmenize neden olurken baş karakterde acıma duygusunu en derin şekilde okuyorsunuz. Stefan Zweig bu eserinde sizi büyülüyor keyifli okumalar...
Kitabın başlarında "Benim olacak fıstık, bineceğim üstüne, vuracağım kırbacı vuracağım kırbacı" diye ünlü bir repliği olan Türk filminin konusunu okuyorum sandım. Biraz canım sıkıldı. Ama keşke öyle olsaydı. Felçli bir kızla sözde ona merhamet gösteren bir subayın (bence bencilliği her zaman ağır basıp bir türlü akıllanmayan bir adam) arkadaşlığı anlatılıyor. Bu arada kitap biterken bile hala kendini düşünüyor. Birde çok rahatsız olduğum bir konu olan, felçli kız için hiç durmadan "ucube", " yaratık" gibi kelimeler kullanılması var. Belki ben hassas düşünüyorum fakat bu kitabı hasta veya hasta yakınlarının okumasını istemem.
Yazarın anlatımına diyecek gerçekten birşey bulamıyorum.resmen akıp gitti elimden roman.hikayerine alıştığımız zweig bu sefer roman türünde de harikalar yaratmış.bir suç ve ceza ya da dorian grey in portresine bu eserle neredeyse yaklaşmış diyebilirim.