Kitapta kısa kısa yazılmış toplam 13 öykü var. Ve öykülerin, bir tanesi hariç hepsinde hüzünlü bir taraf var.
Baktığınızda konular gayet sıradan esasında... Örneğin, Selametle Kalın Hanımefendi'de dar bir sokağa girmeye çalışan bir kamyonu, Sarhoştuk Yıldızların Altında'da iki eski dostun bir meyhanede demlendikten sonra eve dönüşlerini, Yülerzik'te bir bitki tasvirini okuyoruz ama Kaygusuz'un kalemiyle bir dantel misali örülüyor öyküler...Sanırım ustalık bu olsa gerek basit bir durumdan masalsı bir şeyler yaratmak...
Çoğu öyküde boşluklar vardı, duruma ilişkin her ayrıntı, bilgi verilmemiş okura, amma velakin anlatılmamış detaylar, söylenmemiş sözler de kalbinize değiyor, ciğerinizi yakıyor...
Kitabın şiir gibi akmasına rağmen bazı cümleleri hatta bazı öyküleri tekrar tekrar okuma gereği duydum, sindirdim...Zaten ince kitaplara ihtiyatla yaklaşıyorum ne zamandır:)
Son olarak Sandık Lekesi 2000 yılında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü de almış efendim, bilginize:)
http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/11/sandik-lekesi-sema-kaygusuz.html
Kitabın anlatım dili çok güzel. Kelimeler ustalıkla seçilmiş. Lakin öykü kitabı iddiasıyla ortaya çıkan bir yapıtta insan güzel hikayeler arıyor. Öykülerin hemen hemen hiçbirinde ilgi çekici bir olay yok. Yazarımız tamamen anlatıma odaklanmış. Bu da okuma keyfini eksik bırakıyor.
Bana kalırsa hiçbir parça bütünden daha çok önemsenmemelidir.