Kitabın en öne çıkan yanı dili ve masalsı anlatımı. Kısacık cümleler kullanmış yazar. Ama o kadar tatlı bir anlatım olmuş ki... Anlatımını yüzyıllık yalnızlık kitabına çok benzettim bir de. Bence en az onun kadar büyük bir eser.
Roman gibi de, değil gibi de, masal gibi de, gerçek gibi de... Değişik bir tür olmuş sanki. Bilemedim ama sevdim.
Kitabın alışık olmadığımız bir tarzı ve masalsı bir anlatımı var. İçinde gerçeküstü unsurlar ve bir çok karakter barındırıyor. ilk sayfalarda çok zorlanılsa da sonradan etkisi altına alıyor okuyucuyu. Yazarın hayatıyla da benzerlikler taşıyor. Dirmit karakteri sanırım yazarın kendisi. Dirmit engellenen sürekli sorgulanan ve kendini savunmak zorunda bırakılan biri durumunda. Farklı olmanın acısını çekiyor. Latife Tekin de dokuz yaşında köyden İstanbul a göçmüş. Hayatını anlatırken inkar ve baskının binbir çeşidiyle karşılaştığını söylüyor. Dİrmit de bunları kendi ailesinden bolca görüyor. Son olarak yazar bu kitabı henüz yirmi altı yaşında yazmış.
Latife Tekin, kitapta köy-kent ikilemini yeniden ele almış ama farklı bir bakış açısıyla. Alışılagelmiş bir köy romanı değil “Sevgili Arsız Ölüm”. Zaten bu nedenle yayımlandıktan hemen sonra pek çok tartışmaya da neden oldu.
Denir ki romanın başkahramanı “Dirmit”in hikayesi, Latife Tekin’in hikâyesidir.
Kullanılan dile hayran kalıyorsunuz. Masal mı okuyorum, diyorsunuz. Büyülü gerçeklik her an yanınızda zaten.
Gerçekle masal iç içe.
Okunmalı mutlaka.
“Ah Dirmit kız! Ah Dirmit kız!”
“Ne olursun tulumba, ağlama.”
“Nasıl ağlamam, Dirmit kız.?"
...
“Ah tulumba! Ah tulumba!”
“Ne olursun Dirmit kız, ağlama.”
Eğitimsiz cinlerle perilerle yetiştirilen bir ailenin köyden kente göç etmesiyle kendilerini bulmaya çalışmaları anlatılıyor. Yazarın okuduğum ilk kitabı. Değişik
Anlatımı oldukça kötü buldum. Her cümle aynı zaman kipiyle bitince akışı olumsuz manada etkliyor. Hiç sevmedim.
Bu kitabin "postmodern edebiyat" olduğunu sanmıyorum... Daha çok "büyülü gerçeklik" olduğunu düşünüyorum. latife tekin'in ilk okuduğum kitabı. Beğendin mi diye sorarsaniz pek beğenmedim.
Yazarın, maroquezden etkilendiğini söyleyenler var. Ben yazarın yaşar kemal'den etkilendiğini düşünüyorum. Çünkü kitabı okurken bir yaşar kemal kitabı okuyorum sandim.
Özellikle bu kitabin yüzyıllık yalnızlığın "alaturka" versiyonu olduğunu söylüyorlar.. -Ben yüzyıllık yanlızlığı ilk 18 sayfası dışında- okuyamadım. Hani kitap sizi sarıp sarmalar elinizden bırakamazsınız ya, ne yazık ki bu kitap beni sarıp sarmalamayadi. Beni itti.
Gelelim sevgili arsız ölüm'e... Dirmit dışında elle tutulur bir karakter yok... O karakter için Bu sıkıcı kitap okunur.
Bu kitabin "postmodern edebiyat" olduğunu sanmıyorum... Daha çok "büyülü gerçeklik" olduğunu düşünüyorum.
Türk edebiyatında kendine yer tutmuş bir kitap olduğu için epeydir okumak istiyordum.Fantastik, masalsı...Cinler,periler,üfürükçüler, konuşan tulumba ve kuşkuş otu, Deli Dumrul'daki gibi Azrail'le pazarlıklar,batıl inanışlar, kültürel ögeler...Bu tarzı sevenler için iyi bir kitap olabilir.Ben sevdim mi kitabı, sevmedim.Elimde bir yığın yarım kitap olmasının huzursuzluğuyla, artık hiçbir kitabı yarım bırakmamaya dair kendime verdiğim sözün kurbanı oldum ve neredeyse bütün hafta sonunu hoşlanmadığım bir kitapla geçirdim.Kitap koştu, ben koştum, kitap koştu, ben koştum ve resmen yoruldum.Sürekli bir devinim, çokça kullanılmış "eylem"ler...Yalın ve derinlikli kitaplardan zevk alanlara göre bir kitap değil.
Köy-kent çatışmasını ele almış. Yalnız ilginç bir anlatım tarzı kullanılmış. Yalın bir romandı. Olaylar çok arka arkaya verilmiş. Okura nefes alması için biraz zaman tanınmalıydı. Parçalı bir anlatım tarzı kullanılsa daha iyi olurdu. Latife Tekin'in okuduğum ilk kitabıydı ama beni fazla etkilemedi.