beklenilen kitaplardan. öncekilerden daha farklı bir yapıda kitap ama kötü anlamda bir farklılık değil. aralarına bir bağ yokmuş gibi kısa kısa metinlerden oluşan kitap aslında hemen herkesin duygusal ya da ruhsal bölük pörçüklüğü toparlayıp yansıtmış bize. özellikle dini inançla ilgili yazılan ''ışık ve gölge'' metni en sevdiğim kısım oldu. yeni kitabını yine eski heyecanla beklettiği için mutluyum kendi adıma.
Barış Bıçakçı, uzun zamandır ertelediğim yazarlardandı.
Seyrek Yağmur'un adından mıdır Rıfat'ı tanıtan arka kapak yazısından mıdır bilmiyorum, zamanı geldi dedim ve Barış Bıçakçı'ya merhaba dedim.
Yazarın dilinin sadeliğini sevdim. İnsanı yormayan, basit ama keyif veren bir anlatımı var.
Seyrek Yağmur'u sevmek içinse Rıfat'ı sevebilmek lazım. Çünkü bu kitap olayların, mekanların ya da kişilerin değil Rıfat'ın kitabı. Yaşadığım hayatın hayal ile gerçek arasında gezindiği zamanlarda kayboluyorum diyorsanız Rıfat ile olan yolculuğunuzdan çok keyif alacaksınız.
Ben, Barış Bıçakçı'yı tekrar okur muyum? Kesinlikle!
Bir çırpıda biten 100 sayfalık bir kitap.İlk defa Barış Bıçakçı okudum.Kitap Rıfat adında biraz naif biraz anarşist biraz aşık kitapçı bir karakteri anlatıyor.Güzel bir kaç aforizmanın altını güzel doldurmuş.Ben beğendim ama başka bir kitabını okuyacağımı sanmıyorum.Boşlukta okunur.
her zamanki barış bıçakçı; yalın, anlaşılır, hep şimdinin içinde hem de geçmişin izinde. ve rıfat'ın gözünden toplumun her kesimine duyarlı bir öyküler silsilesi. lakin biraz yavan; simidin yanına biraz peynir bire bardak da çay olsa ne güzel olurdu.
Barış Bıçakçı'nın en soyut romanı. Büyülü gerçekçilik akımını denemiş ama pek olmamış sanki... Arada bir güzel aforizmalar/tespitler/şiirsel metaforlar fark edip keyif almış olsam da yazarın önceki eserlerine kıyasla beni çok sarmadı...