Sıfır

En Son Değerlendirmeler

5 puan

Kapak tasarımı çok iyi, kitap sürükleyici, akıp gidiyor ama edebi seviyesi ve felsefi yönü çok düşük. Kurgu zayıf. Kopuk kopuk. İnsanlara akıl veren yazarımız, yirmili yaşlarına gelmiş herkesin zaten söyleyebileceği şeyleri matah bir şeymiş gibi, hayatın giziymiş gibi anlatıyor. Konuşurken herkes doğruyu söyler zati. Önemli olan uygulama.

Keşke Peponi'yi detaylıca tasvirleseydi ve ünlü isimlerin ünlü sözleri yerine kendisi ortaya yeni fikirler koyabilseydi. Amatörlük kokan, iyi bir fikri heba eden Tunç Kılınç'tan bundan sonrası için de umutlu değilim.

8 puan

"Sonu yok diyenlere güler geçer, sen daha fazla basarsın gaza. Zarar görürsün. Canın yanar. Ne kadar virajlı ve tehlikeli olsa da, yolun kendisidir aşık olduğun. Ancak kimse anlamaz. Sen de anlatamazsın zaten. Hatta kendine bile! Dedim. Sonra da anlatmaya karar verdim. Merhaba. Ben Ali."

Tunç Kılınç bu cümlelerle başlıyor anlatmaya. Başarıyı, benim ve toplumun "başkalarının gözünde adam olmak" olarak anlayıp, harekete geçmeden, düşünmeden, üretmeden yaşamlarını sürdüren insanları, kendi deneyimleriyle çıkarıyor, kendini bulma yolculuğuna...

..."Neyin peşindeyim? Bilmiyorum! 'Her nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi geliyor' diyen Baudelaire gibi, sıkıştığım yerde bunaldım ve artık olmadığım yeri mi merak ediyorum?"

Edebiyat düşe ortak olmaktır benim için. Ali'nin hikayesini okurken, kendimi sorgularken buluyorum.

..."Yatların boyu, katların sayısı, arabaların markası ve şirketlerdeki odalarının büyüklüğünü matah bir başarı zannedenlerin dolup taştığı dönemde, çoğu insan için ne kadar cılız kalıyordur senin bu miras. Kendi vicdanlarını vergiden düştükleri üç beş kuruşluk bağışlarla satın aldıkları için de, nasıl da rahattır içleri!"

Yatlar, katlar, arabalar alacak kadar kazanamadım. Söylesi kolaydır, derler; derler de, hayalini kurmaya bile özenemedim böylesi bir hayatın.

..."Kendimizden çok hep başkalarının hayatını yaşıyoruz ya, ona kızgınım. Önce anne baba, sonra hocalar, patron, çocuklar... Hayatımız sanki başkalarını memnun etmek üzere kurgulanmış. Bize de ellerimizden kayıp giden bir ömür çizilmiş."

Toplumun dayattığı baskıyı, eğitim sisteminin ne boyutlarda olduğunu anlatan acı cümlelerdi bu. Oysa samimiyet, toplum baskısına karşı durmak değil midir?

..."Kendimce çok sayıda insana düşüncelerimi aktarabilmek istiyorum. Bunu da en iyi bildiğim işe yoğunlaşarak yapıyorum. Bugün mesela, evet sadece bugün, otuz bin çocuk açlıktan ölecek. Yarın bir otuz bin daha. Bu ilginç gelmiyor insanlara ama futbol ilginç! Bugün dünyada elli milyon yetişkin insan çocuklarla seks yapmaya yeltenecek. Bu ilginç değil! Kirli hava, kirli su ve berbat edilmiş çevre de ilginç değil. Ancak saç bakımı ilginç, ayakkabı ilginç, üç bin dolarlık saat ilginç!"

Uykudan önce masallarla, hikayelerle büyütülen ebeveynlerimin evladı olamasam da, yirmili yaşlarımda anladım hayatın eğlenceden, şatafattan ibaret olmadığını.

..."Gülme! Hangi gerçek özgüven, etraftan üç beş güzel cümleyle tavan yapıp, birkaç olumsuz cümleyle çökebilir ki? Gerçek özgüven kişinin ürettiklerine, zekasına, kendini geliştirmesine, yeteneklerine dayanırsa borsa gibi inip çıkmaz, sağlam olur. Yetmiş yaşına da gelse, eğer üretiyorsa kimse ona bir şey yapamaz. Ama iktidarını erkekliği üzerinden tanımlarsa, ki toplumun verdiği acımasız rol budur, ona güç veriyor gibi gözüken erkeklik aslında onu tutsak eder. O da farkında bile olmadan avantajlı ve özgür olduğunu zanneder, ne kadar tutsak olduğunu düşünmeden mutsuz bir şekilde yaşayıp gider."

Dünyayı kadınların iyileştireceğine tüm kalbimle inansam da, aynı kadınlar değil mi evlatlarının, kardeşlerinin çapkınlıklarıyla övünen?...

..."Oscar Wilde 'Yaşamak, dünyada var olan en istisnai şey. İnsanların çoğu ise sadece varlar, hepsi bu!' derdi. Öyle gerçekten de. Benzer yaşta benzer iş yapan, benzer kafalardaki benzer kişilerden beni farklı kılan bir şey yoksa, o zaman ben de o sürüdeki sıradan bir koyun değil miydim? O yüzden meydan okumayı öğrettim kendime. Ona buna değil de kendi hayatıma! Yapabileceğim halde bugün hâlâ yapmadıklarıma, ertelediklerime."

İkibin dokuz yılından bu ana sıradanlıktan kurtulmak istediysem de, korkuyla ördüğüm duvarları yıkamadım henüz ve bu her geçen gün vicdanımı sızlatıyor.

Kitaptan aldığım o kadar çok not var ki, burada hepsini paylaşıp okurların düşlerine perde indirmek istemiyorum.

Nazım Hikmet Maksim Gorki için şöyle der; "Gorki insanlar yaşadıkça yaşayacaktır. Çünkü yeryüzünün en büyük şairidir." Sıfır'dan sonra Tunç Kılınç da okurları yaşadıkça varolacaktır!

Profil Resmi
1 puan

Harika ötesi mükemmel bi kitap😎😊

10 puan

Güzel örnekler içeriyor. Hayatın bize dayattıklarına karşı fikirler üretmemizi sağlıyor.

geri ileri