Evet, cidden "vasat" bir kitap(!)
Zira kadın yazarlar evvela kadın sonra "yazar" dır değil mi?
Kadın yazarlara karşı derin bir ön yargı olduğunu gördük yine , şaşırdık mı, tabi ki hayır. Sıkıcı gelebilir, sürükleyici gelmeyebilir, karamsar olabilir, ancak "iğrenç" nedir? Edebiyat dünyasında onca "iğrenç" (ne kast ediliyorsa artık, kullanımı bu kadar kolay bir kelime olduğuna göre ben de hoyratça kullanayım!) anneliğin, kadınlığın, erkek egemen toplumdaki kadının getirildiği durumun ve bunun yaman çelişkilerinin anlatıldığı bir kitaba "iğrenç" diyen bir zihniyete anca gülerim. Hatta onu bile yapamam.
Yalnız kadın yazarlara değil dişi olan her şeye karşı bir ön yargı var zaten bu dünyada. Ve tabi ki ülkede. Öyle ki mesleklerin bile cinsiyeti var. Hâkim bey olur, hemşire hanım olur. Anaokulu öğretmeni ille de kadın olmalıdır! İnşaat mühendisi kadın olur mu yahu, elinin hamuruyla ne inşaatı! Ha doktorluk da erkeklere daha iyi gider. Benim oğlum kendisinden az maaş alan hanım hanımcık(!) bir kızla evlensin, ee zira kadın dediğinin maaşı az olmalıdır.
Ben bu kitaba bayıldım. Bunun gibi daha nice kitaba da bayıldığım gibi. Çünkü kadınım, ne yaşadığımızı, kimi zaman yaşayamadığımızı ancak biz kadınlar biliriz. Elbette erkeklerden de bunu anlayanlar vardır, ayrım yapmanın ya da bölücülüğün bir anlamı olmadığı için kadın-erkek herkesin okumasını tavsiye ediyorum. Kadınların dünyası vs erkeklerin dünyası gibi bir olgu yaratmak yerine hepimizin "insan" olduğundan hareketle yola çıkarsak, hepimizin "aynı" olduğundan yola çıkarsak belki(sanmıyorum ama) bir şeyler aşılır.
Kendi cinsini ötelemeye kalkmayan, yahut "kadınlar çiçektir" mesajı vermeyen bütün kadın yazarlarla gurur duyuyorum.
Hobbes "insan insanın kurdudur" der, lakin en çok kadın kadının kurdudur sanki.
Sözün özü okuyunuz, okutunuz. Evet size belki sıkıcı, karamsar, yavaş tempolu gibi gelebilir(bana öyle gelmedi), ancak kesinlikle iğrenç değil!