Michael Connelly' nin Harry Bosch serisindeki manevi yönü en ön planda olan kitabı belki de. Gerçi hepsini okumadım tabii ama yanlış anımsamıyorsam 3 ya da 4 Harry Bosch kitabı okudum hepsinde Harry başkalarının sorunlarını çözmeye uğraşırken kendisini de sorunun bir parçası haline getirirdi. Bu kitapta ise Harry kendisi için bir şeyler yapıyor, gerçeği arıyor.
Serinin başka bir kitabını yorumlarken yazmıştım, Harry benim çok sevdiğim bir karakter, bir derinliği var. Jazz sevmesi, kaliteli biralar içmesi, saksafon sesini dünyanın en güzel sesi olarak nitelendirmesi, sisteme karşı tavrı... Tam bir tutunamayan Harry. Yine de hiç şikayetçi değil bundan; aksine kendi isteğiyle oluşan bir durum bu. Dolayısıyla benim gözümde sisteme uyup 'kazanan' diye nitelendirilen biri olmak yerine topluam göre 'kaybeden' olmayı tercih eden ama benim gözümde -muhtemelen kendisi için de öyledir- gerçek bir kazanan kendisi.
Harry Bosch serisinin daha iyi kitapları var, dahası dünyada Michael Connelly' e kıyasla bu tarz kitapları yazmakta daha usta yazarlar da var; ne var ki ben hiçbirinin karakterini Harry Bosch kadar sevmedim. Ben bu serinin kitapları okurken bir polisiyeden ziyade Harry Bosch' un biyografisini okuyormuşum gibi düşünüyorum ve bundan çok keyif alıyorum.