Ben çok beğendim. Karakterleriyle, hikayesiyle yaşayarak, hissederek, sanki film izliyormuşum gibi okudum.Okuyan bilir Susan Elizabeth Phillips farkıyla roman okumak ayrıcalığını. Başka bir şey dememe gerek yok bence
Bu benim ilk SEP romanımdı.
Yazar ile bu kitapla tanışmakla doğru mu yaptım pek emin değilim açıkçası.
İlk başlarda biraz zaman dilimine alışmakta sıkıntı yaşadım.
Gereksiz uzatmaların da etkisinde kaldım. Olay gelişimlerine lafım yok o konuda iyi ilerledi.
Ardından iki baş karakterin ilişki gelişimine çok çok geç ulaştım. Açıkçası daha çok bu ikiliye odaklı olmasını isterdim.
Belinda ve Alexi için diyebilecek laf zaten yok.
Böyle aileler olmaz olsun..
Fleur içinse ona da yer yer kızdım. Özellikle evden kaçışına kadarki olan Alexi ile ilişkisine.
Belinda ile olan ilişkisini saymıyorum bile deli etti beni.
Tamam ailesinden ilgiye aç bir şekilde büyüdüğü için bu şekilde davranmış olabilir ama daha da aklı başında olmasını dilerdim. Belinda'dan yiyeceği kazığı beklemesine gerek kalmadan da uyanabilirdi.
Bir de cep boy mu yapsam yoksa normal kitap boyunda mı çıkarsam kararsızlığında kalıp aman ikisi arasında bir şeyler yapayım bir de üzerine parıltı ekleyeyim ki 30 lira etiket fiyatı basayım mantığındaki sevgili yayınevi...
Ben biriken puanımla almıştım yoksa sahafıma gelirse alırdım ya da almazdım zaten ki yazarın birkaç kitabını da sahafımdan almıştım.
Yayınevinin fahiş fiyat politikasına girsem sabaha kadar konuşurum zaten o nedenle susuyorum!.
İste bu kadini niye sevdiğimin bir diger kanıtı -kitabı hic uyumadan bir gecede okuyacak kadar mukemmelde ondan .
Kitapda herşeyden biraz var ve cok abartilmadan kelime fazlalığı olmadan veee mükemmel bir ceviri ile muhteşem kitap ortaya cikar. Konuya değinmeye bence gerek yok KESİNLİKLE OKUYUN
Balayı kitabiyla gönlümde cok güzel bir yer edinen susanciğim simdi taş bebekle daha da sağlamlaştırdı. Diger kitapları sirada ama okumak nasip olmadi daha .
Yazarın en yeni benim de en son okuduğum kitabı olurlar kendileri. Yazarın her zamanki haline göre biraz hayal kırıklığı olduğunu belirtmem gerekir. Beklediğim bol kahkahalı hikayeyi bulamadım. Duygusaldı ancak diğer dram ağırlıklı kitapları kadar insanın gönlünü de fethedemedi. Kitap çok uzun bir zaman aralığını anlatıyor. Esas kızın annesinin hikayesinden başlıyor anlatmaya. Dolayısı ile insan bir an önce esas olaya gelmeyi bekliyor. Bu şekilde yazmanın karakterlerin daha iyi anlatılmasını sağladığı açık ancak bir aşk romanı için olayların biraz ağırlaşmasına da sebep oluyor. Fleur'un biraz olgunlaşmasını ve daha çok akıllanmasını hevesle bekledim kitabın sonuna kadar. Ve tabi mutlu son beni de mutlu etti. Hayatımda bu kadar çok çekmiş, bu kadar herkesten darbe yiyen insanı çok az görmüşümdür. Kitap boyunca ne çektin be Fleur deyip durdum. En sonunda o da buldu mutluluğu çok şükür. Sonuç olarak kitap sürükleyiciydi ve aşk romanları kategorisinde değerlendirildiğinde gayet iyiydi.
Kitap Taş Bebek Fleur Savagar'ın altı yıl sonra geri dönüşü ile başlıyor. Ve daha sonra var oluş sürecine geçiyor.
Belinda Britton liseyi bitirdikten sonra evinden ayrılmıştır. Film yıldızı olma hayalleri ile Hollwood'a gelmiştir. James Dean'a aşıktır ve ona ulaşma hayalleri kurarken onun öldüğünü öğrenir. O gece ise Errol Flynn ile tanışır. Flynn kırk altı yaşında, alkolik,evli, genç kadınları seven bir yıldızdır. İlişkileri başlar bambaşka bir hayata girer ve onun sayesinde zengin iş adamı Alexi Savagar ile tanışır. Flynn onu terk ettiğinde Alexi destek olur ve zorla Belinda ile birlikte olur. Aynı şekilde Alexi'de kendisini terk edince Belinda eski hayatına döner. Fakat Flynn'nin bebeğine hamiledir. Çare olarak Alexi'ye ulaşır borç para ister ama Alexi onunla evlenir. Bebeğini gizler, zamanla bu evliliğe alışır ve her şey yolunda iken Alexi hamileliğini anlar ve bebeği rahibelerin baktığı bir okula göndermeye karar verir.
Belinda'nın bebeği manastıra verilir. Kızı Fleur'u yılda sadece iki kez görebilir. Daha sonra bir oğlu olmuştur fakat kızına yaptıklarından dolayı Alexi'nin oğluna hiç bakmamış oğlunu büyükannesi büyütmüştür. Onun tek ilgilendiği çocuğu kızı Fleur.
Fleur on altı yaşına kadar babasını, annesi dışında hiçbir yakınını görmez. Hayatı boyunca erkek çocuğu gibi cesur, güçlü, hızlı olmaya çalışmış bu sayede babasının evine dönmesine izin vereceğini düşünmüştür. Babasının hep gelip kendisini alacağı günü beklemiştir fakat bu gerçekleşmez. Alexi annesi ölünce dedikodular çıkmaya başladığı için mecburen Fleur'u eve çağırır.
Belinda Alexi'i kızını öperken görünce kızını çalmaması için bir karar verir. Kızının resmini çeken tanıdığı, model olması için ısrar eder ve bu onların kaçış bileti olur. Fleur'u alıp gider fakat Alexi onları bulur. Artık Fleur ile ilgilenmeye başlar ona yardımcı olur finans meselelerini halleder. Fleur da artık Alexi'i sevmeye başlar. Reklam filmleri,moda çekimleri sonrası kendisi istemezken annesi istediği için Taş Bebek olur. İlk filmi ise on dokuz yaşında iken Jake Koranda'nın filmi ile olur.
Jake aktör ve senaristtir. Fleur ile çalışmak istemediğinden önce aralarında bir mesafe olur. Daha sonra ise araları düzelir ve Fleur artık onun için çiçek gücüdür. O Fleur'a kardeşi gibi yaklaşsa da Fleur ona aşık olur. Çıplak çekim için tedirgin olduğundan annesi duruma el atar ve olanlardan sonra ikili birlikte olurken yaşananlar aynı zamanda Fleur'un gitmesine de neden olur.
Babasının gerçek babası olmadığını öğrenir üstelik onunda planları vardır. Onun çocuğunu doğurmasını ister. Tüm sevdiklerinden darbe alınca Fleur onlardan kaçar. Bulabildiği tüm işlerde çalışır, üniversite de derslere girer, kilo alıp saçlarını keserek kendisini çirkinleştirmeye çalışır ve altı yıl sonra eski halinden daha güzel bir şekilde yeniden döner. Ne annesinden ne babasından sevgi göremeyen eş cinsel kardeşi Michel ile arası düzelir,kardeşi ona kıyafet tasarlar kariyeri düzelir ve bu süreçte Alexi baş belası olmaya devam eder. Jake ile ilişkisi ise bu kez tamamen farklıdır artık duyguları daha derindir.
Kitap resmen dönem dönem ayrılıyor. Önce bir taş bebek girişi, taş bebeğin doğum hikayesi yani annesinin hayatı, taş bebeğin doğumu, taş bebek oluşu . Yani uzun bir hikaye bir aşk hikayesi değil bu umutla başlayanlar için hayal kırıklığı olacaktır. Büyük bir merakla başladım hikaye nereye gidiyor diye sabırla okudum okudum fakat bir süre sonra gereksiz uzatılmasından sıkıldım. Fleur'un toparlanma süreci çok uzadı beni yordu ama her şeye rağmen Belinda ve Fleur'un hayatı verdikleri mücadele,hissettikleri, Jake hepsi okunmaya değer.
Yine içi ve karakterleri dopdolu bir susun elizabeth phillips kitabı. Akıcılığı ve kurgusuyla yine çok güzel bir kitap. Özellikle bayıldığım noktaysa jake ve fleur un keyifli diyaloglariydi.
Başlarken tereddüt ettiğim bir kitaptı ama beğendim. Pırıltılı hayatları olan oyuncu yada mankenlerin bu pırıltının gerisinde yaşadıkları, zalim olabilen, zor dünyalarının anlatımı ile farklı bir ilerleyişte devam etti . Oyunculara saplantılı olan hayrınların duyguları da güzel işlenmişti. Anlatımı güzel, konu farklı.
SEP in Balayı kitabını okuyanlar size diyebilirim ki Taş Bebek o tarzda yazılmış.
http://oldgirlsontheblog.blogspot.com.tr/2017/01/susan-elizabeth-phillips-tas-bebek.html#more
Çok farklı çok güzel bir kitapdı eğer eski hollywood film yıldızlarını o dönemleri okumak isterseniz kesinlikle okuyun.. ah belinda ah!!!
Taş Bebek okuduğum aşk romanlarının büyük çoğunluğundan daha farklıydı diyebilirim. Öncelikle kitap 80’ler ve öncesinde geçiyor. Yani günümüzde değil. Ama filmde görüyoruz ki geçmişte olan şeylerden çoğu gelecekte de değişmemiş.
Fleur, doğumunun arkasındaki kirli sır yüzünden hayatının ilk yıllarını manastırda geçirmiş, sonra ise annesinin yönlendirmesiyle Amerika’daki modellik kariyerine başlamış, hızla yükselerek zirvelere oynamıştır. En gözde, en sevilenlerden biri iken ününe ün katacağı düşünülen bir filmde başrolü yakışıklı senarist ve oyuncu olan Jake Koranda ile paylaşır. Jake onu sette istemediğini ilk başta oldukça belli etmiştir daha sonraları Fleur’u kız kardeşi gibi gördüğünü söylese de, kadın karakterimiz kesinlikle kardeşçe hisler beslememektedir ona karşı :))
Yanlış anlaşılmaları sebep olan büyük hatalar, ihanetler, değişik türden insanlar ile oldukça uzun bir zaman diliminde geçiyor kitap. Hem Fleur doğmadan önce annesi Belinda (ki ben ondan kesinlikle nefret etsem de okumaktan zevk aldım)’nın hayatı, hem gerçek olan hem de olmayan yıldızların harmanlanmasıyla ortaya çıkarılan bir senaryo derken zaman su gibi akıp gitti.
Kitabı sevmem de ki en büyük etkenlerden biri karakterlerin hepsinin kusurları olması. Gerçek üstü hayal dünyasında geçen saçma sapan bir şey değil yani. Mükemmel olsanız da olmaya çalışsanız da hayat birçok tatsız sürpriz çıkarıyor karşınıza. Başka bir nedene gelecek olursak karakterlerin arasında hem gerçekten yaşamış olan ünlü aktör ve aktrisler,bazıları söz olarak bahsedilse bile varlar. Hani size bu gerçek bir yaşam öyküsü falan deseler o şekilde okusanız inanabilirsiniz.
Yan karakterler öyle sadece yan olarak yoklar bir yerlerde mutlaka hareket halindeler en küçüğünden en büyüğüne kadar. Romanın üzerinde oldukça büyük bir emek olduğu her halinden belli. Sadece kitabın boyutunun normal olmasını isterdim bunun dışında pek bir kusur bulamıyorum :D Suzan Elizabeth Phillips artık en beğendiğim yazarların arasında yer alıyor o kesin.
Her zaman alıştığımız SEP tarzından daha farklı olarak büyük bir dram içeriyor kitap. Fleur'un yaşamaya mahkum bırakıldıkları annesinin aslında benmerkezci bencil yapısının altında kalan kızını koruma dürtüsü ...Yozlaşmış bir grubun içinde kaybolan hayat....Sanırım SEP'i de okunur kılan bu....