Kitap çıkarmasını uzun süre bekledikten sonra okuyup bu kadar çok beğenmem tesadüf olmasa gerek.
Kendinden kaçan bir insan nereye sığınabilir ki? Tabii ki bir kitaba. O kitap bu kitap a dostlar! Okuyun, unutun her şeyi. Ama çokça da anımsayacaksınız..
“Eğer birini seviyorsan ve o seni sevmiyorsa, bundan çok güzel kaos çıkar. Bir sürü şiir, sağlam bir roman ve anlatacak bir sürü hikaye çıkar. ,uykusuz geçen geceler, parklarda içilen şaraplar, yerli yersiz kıskançlık krizleri çıkar. Ama sevgine karılık çıkar mı? O biraz zor işte…”
— Ali LİDAR - Tesirsiz Parçalar
"Bazı geceler zaman, bir yerlerde takılıp kalır. Bazı şarkılar sadece böyle zamanlarda dinleyelim diye vardır. Bazı şiirler ancak böyle zamanlarda anlaşılabilir. Bazı hikayelere sadece ve sadece böyle zamanlarda katlanılabilir. Bazı geceler, zaman buzdan bir bıçak kadar sert, soğuk ve şeffaftır. Görünmez bir el onu ruhumuzun en hassas noktasına batırır."
Boğazınızda bir yumru varmış gibi hissettirir.
Okurken içinizde kendinizi bulacağınız bir kitap . Kitabı rastgele açın ve okumaya başlayın her hikayede elbette kendinizi bulacaksınızdır. Hızlı okunan , okurken sıkmayan bir anlatım.
Lidar'ın hayatından kesitler içeren, bazı konularda düşüncelerini belirttiği ama kesinlikle bilgi birikimi olmadan yazılması muhtemel olmayan konulardan bahsedisi nedeniyle hem cool hem zeki olduğunu düşündüğüm yazardan kişisel serzenişlerin çoğunlukta olduğu yer yer güldüren bolca düşündüren adı tesirsiz ama içeriği ile tesiri uzun süren üç yüzün üzerinde kısa parçadan oluşan kitap..
Hiç bitmesini istemediğiniz şeyler vardır ya benim için öyle oldu meğer ben en çok bu tarz kısa öyküleri yaşanmışlıkları anlatan kitapları daha çok seviyormuşum. "Bittiğine üzüldüm" diye hani herkes bazı kitaplar için söylüyor ya hadi bende bu hakkımı Tesirsiz parçalar için kullanayım ve başucu kitaplarım arasına alayım.. Özellikle kitaplarını anlattığı kısımlar bilgi içerdiği için zaman zaman tekrar dönüp okumak istiyorum.Geçen sefer şiir kitabını okuduğumda yazarı anlatmış, yazarla tanışmış, hakkında epey araştırma yapmış, yakın takibe almış biri olarak bir söyleminde “Ben üşengeç bir adamım, inatçı bir editör, yayınevi çıkıp, beni bu işlere pek bulaştırmadan, gel abi sen şuraya imzayı at, biz hallederiz demesi gerek, o zaman kitap yayımlayabilirim.” demiş ve bu sözlerine Müptelâ Yayınları olumlu cevap vermiş. Yoksa ona kalsa bu kitap çıkmazdı:) Yazar hikayeye uygun düşen, kendisinde anısı olan barkod okuyucu kullanarak dinleyecebileceğiniz müziklerle kitabı hayli renklendirmiş hatta efkar diz boyu kendinizi rakı masasında yada elinizde şarapla bulabilirsiniz :)
Kitaptaki hikayeleri okuduğumda kendimce "böyle bişey gerçekten var", "aşk güzel be", "içime oturdu resmen" ve "ilahi Ali Lidar gece gece güldürdün beni"
dediğim 4 bölüme ayırdım.Altını çizdiğim kelimelerin haddi hesabı yok..Velhasıl güzel kitap:)
Kitaptan Altını Çizdiklerim:
- Eğer varsa kırılacak bir hayal onu tamir edecek kadar çok seviyorum seni.
- Eğer birini seviyorsan ve o seni sevmiyorsa, bundan çok güzel kaos çıkar. Bir sürü şiir, sağlam bir roman ve anlatacak bir sürü hikaye çıkar. Uykusuz geçen geceler, parklarda içilen şaraplar, yerli yersiz kıskançlık krizleri çıkar. Ama sevgine karşılık çıkar mı? O biraz zor işte..
- İnançlı bir yanılgı, karşındakinin felaketi bile olsa kolay kolay ortadan kalkmıyor ne yazık ki...
- Kendime bile tahammül edemezken bir benzerimle yakınlık kurma fikri bile oldum olası ürpertir beni...
- Doğup büyüdüğü yere ait değil insan. Acı çektiği ya da çok mutlu olduğu yere de ait değil. İnsan, olmak isteyip de olamadığı yere ait.
- Bir sürü laf edip hiçbir şey söylememeyi nasıl başardığını hala almıyor yarım aklım
- Karşımızdaki insanlar, hatta en sevdiklerimiz bile hayallerine yancı arıyorlardı sadece.
- Unutur gibi olursun bazen... Bir süre... Ondan önce nasıl akıyorsa öyle akıyor gibi gelir hayat... Bir süre... Başka şeylerle uğraşıp, başka şeylere heyecanlanıp, başka şeylere üzülürsün. Ama bir süre... Oysa hepsi eksiktir. Her neyle meşgulsen tam da onun ortasında geliverir gülüşü aklına... O an aklını kaybedersin
- Ben çok içmiyorum, insanlar az içiyor." Sahiden de içmeden nasıl dayanır insan bu kadar kepazeliğe?
- Bazen insan bin küsür kilometre uzaktayken bile o kadar çok sarmak ister ki, sonunda sarılır. Korkunç güçlü bir sarılmadır bu üstelik. Sert ve metafizik. Gerçek bir sarılma olmaz belki ama nedir ki zaten gerçek? Gözlerini yeterince sıkı kapatıp içindeki tüm boşlukları onunla doldurabilirsen eğer, pekala mümkündür sarılabilmek. Çünkü bilir o da, ortada bir sürü şey vardır aslında ve kelimelerin hisler karşısında hiçbir hükmü yoktur..
-Söyleyeceğimiz çok şey var aslında. Ama üşeniyoruz. Ve çok sıkıldık. Önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz. Sorduklarında ise yakınlık derecesine göre 'hayat' ya da 'siktiret' diye cevap verip susuyoruz. Söyleyecek şeyimiz olmadığından değil, söyleyecek çok şeyimiz var aslında ama bugüne kadar anlattıklarımız hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyoruz. Duyarlılık istemiyoruz, şefkat, acıma, yardım v.s de umurumuzda değil. İstediğimiz tek şey sükunet. Durmadan 'neyin var?' diye sorular soran bir insandan daha kötü tek şey geliyor aklıma. Durmadan 'neyin var ?' diyen birden fazla insan.. İnsanların bize yapacakları en büyük iyilik çenelerini kapalı tutup aptalca sorular sormaktan vazgeçmeleri. Bize baktıklarında arkamızdaki duvarı gören insanlar istiyoruz çevremizde hepsi bu..