http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.com/2012/08/kitap-yorumu-iron-king-julie-kagawa.html
The Iron Fey serisi uzun zamandır okumak istediğim kitapların başında geliyordu. İngilizce kitap okuma yeteneğimi geliştirdiğim bu yaza okumak ancak kısmet oldu. Seri, Peri yani Fey ırkını ele alıyor.
Romanın baş karakteri Meghan Chase adından on altı yaşında bir genç kız. On altı yaşındaki roman karakterlerine herkesin artık şüpheli gözle baktığının ben de farkındayım. Genç yetişkin romanlarının çoğunda kullanılan ve genellikle fena ergenlik kaprislerini bünyesinde barındıran bir dönem çünkü. Meghan'ın da o tipik liseli kız karakterinde olacağını düşünmüştüm. Kitabın ilk sayfalarında beni şaşırtmadı. Liseye gidiyordu ancak "taşralı" olarak anılıyordu. Pek arkadaşı yoktu. Sadece Robbie isimli çocukluk arkadaşı vardı. Ancak kitap ilerledikçe Meghan'ın aslında öylesine bir karakter olmadığını, son derece zeki olduğunu anladım ki bu beni çok mutlu etti.
Meghan, annesi, üvey babası ve erkek kardeşi Ethan ile birlikte bir çiftlik evinde yaşıyor. Üvey babası bir domuz yetiştiricisi. Gerçek babası Meghan altı yaşındayken, onu parka götürdüğünde birden ortadan kaybolmuş. Meghan, sıradan bir hayatı olduğunu düşünüyor. Ve elbette aslında öyle değil.
Tuhaf olaylar silsilesi Meghan'ın uzun zamandır hoşlandığı, okulun popüler çocuğu Scott Waldron ile özel derse kalmasıyla başlıyor. Bilgisayar sınıfında henüz bir kere bile konuşmadığı Scott'a kendini tanıtıp, aslında o kadar da taşralı olmadığını anlatırken bilgisayar ekranında yazılar beliriyor. "Meghan Chase. Seni görüyoruz. Senin için geliyoruz." gibi Meghan'ın kalbini ağzına getiren yazılar. Tabii bu Scott'un onu ucube ilan etmesine neden oluyor.
Bir sonraki gün, Meghan'ın on altıncı yaş gününde, hayatını değiştirecek olay gerçekleşiyor. Berbat bir günün ardından eve döndüğünde annesinin kayıp düştüğünü, Ethan'ın ise başında neredeyse sırıtarak beklediğini fark ediyor. En yakın arkadaşı Robbie geldiğinde Ethan'ın tuhaf hareketleri daha da artıyor. Ve Robbie'nin yardımıyla Meghan erkek kardeşine ne olduğunu anlıyor. Evlerindeki Ethan bir changeling, yani gerçek erkek kardeşinin yerine konulmuş kötü bir peri çocuğu. Bundan sonra Meghan'ın yapmak istediği tek şey Ethan'ı kaçırıldığı yerden geri getirmek oluyor. Bu sırada Robbie'nin de aslında Robbie olmadığını Robin Goodfellow diğer adıyla Puck olduğunu ve Fey ırkından geldiğini öğreniyor. (Bknz. Bir Yaz Gecesi Rüyası)
The Iron King'de peri diyarının adı Nevernever. Ve ben bu dünyayı çok sevdim. Perileri okumayı zaten severim ama Julie Kagawa'nın hayal dünyası beni gerçekten kendine hayran bıraktı. Nevernever'da aklınıza gelebilecek her türlü peri çeşidi mevcut. Gnomlar, pixieler, troller, sirenler, satirler ve aklıma gelmeyecek daha bir sürü tür. Ayrıca Kagawa, iki düşman peri sarayı olan Seelie Court ve Unseelie Court'u, Summer Court ve Winter Court olarak da değiştirmiş, bu detay pek güzel olmuş.
Meghan Chase, herkesin ister istemez tahmin edebileceği gibi Fey soyundan. Summer Court'un kralı Oberon'un gayrimeşru kızı. Yarı fey, yarı insan. Bu ona bir sürü yetenek sağlıyor. Mesela her perinin korkulu rüyası demire dokunabiliyor. Bu arada kitaptaki okuması en eğlenceli karakterlerden biri bir Cait Sith olan kedi Grimalkin.
Roman ilerledikçe Meghan'ın Nevernever'daki yolculuğu karmaşıklaşıyor. Babası Oberon'la tanışıyor, bir prenses olduğunu öğreniyor, peri dünyasını daha yakından tanıyor. Ve sonunda Winter Court'un sakinleriyle karşılaşıyor. Daha önce bir kez evinde, bir kez de rüyasında gördüğü genç adamın onlardan biri olduğunu anlaması uzun sürmüyor. Winter Court'un kraliçesi Mab'in üç oğlundan en küçüğü Ash. Ash, neredeyse Meghan'ı gördüğü her yerde onu öldüreceğini söylüyor. Ve ayrıca fark ediyoruz ki Ash ile Puck arasında bir mazi var. Hem de kötüsünden. Bu iki karizmatik genç erkek sürekli tartışıyorlar ki, bu tartışmaları okumak çok eğlenceli. Zavallı Meghan sürekli ikisinin arasında kalırken, Grimalkin bu durumdan hoşnut.
Kitaptaki kötü çocuk imajı Ash'in omuzlarında. Açıkça söylemem gerekirse ben de kendisini çok sevdim. Hem kışı, hem kötü adamları, hem de direkt olarak Ash'in kişiliğini beğendiğimden. Yalnız, Puck'ı es geçmek de mümkün değil. Her daim şakacı, yerinde durmayan, okuması zevkli bir karakter Puck. İkisi arasında seçim yapmak çok zor.
The Iron King, son zamanlarda okuduğum bir sürü güzel kitaptan biri. Hattâ bazı yönleriyle biraz öne bile çıkabilir. Bir kere hiç sıkmıyor. Her zaman şaşırtmaya müsait. Karakterler aşırı okunası. Peri dünyasının cazibesi de cabası. Üstelik Julie Kagawa'nın yarattığı, Feylerin en büyük düşmanı olacak Iron yani Demir ırkı oldukça etkileyici.
Peri masalı tadındaki The Iron King, bu tür hikayeleri seven herkese tavsiyemdir.