Freud ve Kierkegaard'a atıflarla açtığı metnini varoluşçuluk ekolünün çıkarım,algı ve savunusuna ayırmış May. Yazar, kaygının ontolojik olarak varlık duygusunu baskılamak durumundan beslendiğini belirtirken klasik ve modern psikiyatriye başkaldırıyor. Terapistin en zayıf noktasına parmak basarak, yardımcı olmaya çalışılan kişileri modern psikiyatrinin konformist kuklalara çevirdiğini, bireyselliği öldürdüğünü ifade ediyor. Nevrozun, bireyin kendi varlığını korumak için kullandığı bir yöntem olduğu açıklamasını yapan yazar, varoluşun bireyin cesaretine bağlı olduğunu ifade ediyor. Tillich'e atıflarda bulunurken diyor ki :" Biz başkalarında yaşarız, başkaları da bizde..."
Farkındalık ve bilincin aynı şeyler olmadığını açıkladıktan sonra varoluşçu analizin kökenlerine tarihçesine giren yazar, Viktoryen dönem ve algıların güçlü ve yerinde bir analizini yapmış. Modern psikiyatrinin neferleri olarak terapistlerin hastaları kendi önkabullerine göre yargılayıp yonttuğunu ve sonuca ulaşmakta başarısız olduğunu savunuyor. Batı dünyasının insanları endüstriyel ve siyasal kolektivizm içine sıkıştırarak isimsiz bireyler haline çevirme eğilimi eleştiriyor.
Freud, Kierkegaard, Nietzsche'nin çıkarımları üzerinde detaylı duran yazar, Hegel, Locke, Marx, Kafka, Rilke'yi alıntılamış. Varoluşçuluk algısı açısından Doğu ve Batı'yı kıyaslamış, tarihçelere değinmiş. kontrolün, güç yerine kullanılan bir ifade olduğunu belirten yazar, zorlanımlı ve katı ahlakçılığın kişilerdeki varlık duygusu eksikliğinin bir sonucu olduğuna işaret etmiş. Özsaygının, sosyal onaya bağlı kaldığı sürece sadece konformist bir çaba olduğunu belirten yazar; varlığı , ego ve diğer fenomenlerden güçlü dayanak noktaları ve çıkarımlarla ayırmış. Egonun edilgen kılınmış olmasının sosyal baskıya işaret ettiğine değinmiş. Varlığın tükenmesinin tek şartının ölüm ( varlığın yokoluşu ) olmadığını konformitenin bireyi, dolayısıyla varlığı yok ettiğini ifade etmiş.
Kaygı ve korku kavramlarını güzel örneklerle net bir şekilde birbirinden ayıran yazar, şizoid kişilik oluşumlarının doğasını da incelemiş. Diyalektik döngüler ve düalist çıkarımlarla metnini zenginleştirmiş, terimlerin etimolojik kavramları ve anlamları üzerinde durmuş. Varoluşçuluk ekolünün felsefi temellerini açıklamayı unutmamış ve ekolün insanı analiz etmeye çalışan tekniklerin üzerine değil insanı anlama çabasının üzerine kurulduğunu belirtmiş. son bölümde klasik / modern psikiyatri ve varoluşçu ekol arasındaki farkları ortaya koymuş ve detaylandırılmış örneklemlerle kıyaslama yapmış. Vaka analizleriyle metni boğmamış, akıcı ve anlaşılır bir dilde tecrübe ve çıkarımlarını okurlarla paylaşmış.
Cesur ve güçlü bir metin: Psikoloji tanrılarına ve yeni kurulan bilimsel tarikatlara açıkça meydan okuduğu için takdiri hak ediyor May. Konformizme savaş açması ve Batı kültürünü yerinde ve sofistike bir tarzda eleştiriyor olması eserin büyük artıları.