Şiirsellik ve edebi yönden güzel bir kitap . Ama konu olarak oldukça vasat. Şiir seven okuyucuların beğeneceklerini düşünüyorum. Çok fazla beğenmedim yinede emek verilmiş bir eser.
Kahraman TAZEOĞLU yapmış gene yapacağını çok güzel bir kitaptı aşk üçgeni sevenler bu kitabı zevkle okuyacaklardır beni rahatsız d-eden sonunun hemencicik bitmesiydi sonu için biraz oldu bitti geldi bana
Kahraman Tazeoğlu ve benzeri yazarlara karşı bir ön yargım vardır. Bu kitap bana hediye edildiği için okudum. Ve gelelim yoruma; roman edebiyatın bi parçasıdır ve bu romanda edebilik aklınızın ucundan dahi geçmiyor. Tamamen sokak jargonunda yazılmış, basit, edebi değeri olmayan bir kitap. Zaman kaybından ötesi değil!
Nette kitabı okuyanların yorumlarına bakıyorum " çok ağladım, çok etkilendim ,kurgusu müthiş vs vs... Acaba aynı kitabı mı okuduk ? şüpheye düştüm. Kitabı çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim ilk yarısında sıkıldım sonrasında biraz toparlar gibi olsa da final olmamış.Yazari Kahraman Tazeoğlu listelerde çok satanlar arasinda eee ? cok amatörce cok ticari geldi belki lise cağındakilere hitap edebilir ben sırf esimin hediyesi diye sabirla okudum ...
Etkilendiğim kitaplar arasına girdi diyebilirim. Kitap okurken nadir ağlarım aslında ama ''Vazgeçtim'' de sonunda hıçkırarak ağladım... Sonunun böyle bitmesini beklemiyordum çok güzeldi. :)
Mikemmel bi piremsesin başköşesinde oturduğu bu aşk üçgenine merhaba deyin!
Karakterler kendi mükemmeliyetleriyle sahip oldukları mükemmel mülkiyetlerle mükemmel bir hayat yaşamaktadırlar. Sonra, amanın o da nedir? Bunların gönlü birbirlerininkine düşer ve ortada bir illuminati işareti oluşur. Bakın siz şu işe! Karakterler mutluluk balonunda zıp zıp zıplarken balondaki deliği farkederler ve bol acılı bir iniş olur. Açıkçası ben ticarî amaçlı bir kitap görüyorum.
Ağğğ, mensur şiirler ve giriş dışında kitapta değerli bir şey göremedim ben. Olay örgüsü zayıf, her şey oldu bittiye gelmiş - yanlış anlaşılmasın yazarın anlatımı hızlı o ayrı; bir de karakterler “yapalım gitsin" havasında. Cümleler; “Ali ata bak." seviyesinde ve “-yordu" kipiyle yeni bir eziyet keşfedilmiş.
Şu alıntıları okuyunca aklınızda ne canlanıyor?
Koray, “He la, ben fabrikacıyım. Aha bu da fabrikatör arabasının yandan yemişi" dedi külüstürü göstererek. (sayfa; 91)
Otoban kenarında kavun karpuz satan bir adamın tezgâhının önünde durdu. Arabanın kapılarını açtı, teybin sesini kökleyerek Ankara havası koydu ve karpuzcuya oynayacağız diye tutturdu. Karpuzcu sanki dünden razıydı, kalkıp oynadı Koray'la. İkisi şıkır şıkır Ankara havası oynuyor, gelen geçen arabalar onlara korna çalıyor ve el sallıyordu. (sayfa; 90-91)
Benim aklıma direk Recep İvedik geldi :'/ İzleyenler Recep İvedik'in bu hâllerini hatırlar diye tahmin ediyorum.
Ankaradan soğutuyorsunuz, gidiyom ben buralardan :'/
Son olarak; okumak isteyenlere not: Sadece alıntıları okursanız, okumuş kadar olabilirsiniz...