Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castellio Calvin'e

En Son Değerlendirmeler

10 puan

Stefan Zweig,Stefan Zweig, ülkemizde daha çok, tasvir ve kurgunun yetenekli ve akıcı biçimde harmanlandığı romanlarıyla tanınıyor.
"Vicdan Zorbalığa Karşı Ya da Castellio Calvin'e" ise Calvin, Castellio ve Serveto gibi 3 önemli tarihi kişiliği ele alan bir monografi olarak yazılmış.

Protestanlığın bir kolu olan Kalvinizm'in kurucusu olan Jean Calvin'i önemli bir reformist, teolog ve teorisyen olmasının ötesinde; baskıcı, otoriter, zalim ve fanatik bir figür olarak görüyoruz bu kitapta.

Serveto ve Castellio ise Calvin'in tehdit olarak görüp şeytanlaştırdığı; ilkinin doğrudan, ikincisinin ise dolaylı olarak ölümüne neden olduğu iki ayrı kişilik.

Burada Serveto'yu araştırıcı, sorgulayıcı, tartışmaya meyilli ancak tepkilerinde çoğunlukla yeteri kadar kontrollü davranamayan bir kişi olarak görürken; Castellio'nun ise polemiğe girmek yerine ikna yolunu seçen, hoşgörülü olmak gerektiğini her fırsatta savunan, çevresinden yeterli bir destek gör(e)memesine rağmen umum adına doğruyu sahiplenmekten vazgeçmeyen bir humanist olduğunu gözlemliyoruz.

Kitabın ilerleyen bölümlerinde;
- Basel şehrinin bazı istisnai mahcubiyetler dışında; düşünce insanı ve sanatçılar açısından özgürce yaşam sunan ortamını,
- Cenevre'nin ve buradaki Kent Meclisi'nin hukuk adına kâh yüz ağartan kâh utandıran gel-gitlerini,
- Jean Calvin adında kendi aile yaşamında hüsrana uğramış bir Fransız göçmenin reformist olarak hızlı yükselişini; zaman içinde düşünce, inanç ve ifade özgürlüğü, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve toplumsal huzur açısından nasıl mağduriyetten tehdit edici bir güç figürüne nasıl evrildiğini,
- Calvin'i dizginlemeye çalışan/çalışıyor gözüken siyasi ve hukuki kurum/kuruluşların ikircikli tavır ve tutumlarını okuyoruz.

Roman yazarlığında zaten haklı bir şöhrete sahip olan Zweig, monografi ve biyografi konusunda da başarılı olduğunu bu eserde fazlasıyla sergilemekte.

Nazi Almanyasının Hitler baskısına maruz kalmış bir yazar olarak Zweig'in bu eserinde sıklıkla odaklandığı Calvin üzerinden Hitler'e, Cenevre şehri üzerinden ise Hitler'e mutlak itaat gösteren Alman toplumuna göndermede bulunduğunu ifade etmek mümkün.

1930'larda yazılmış bir kitabın okuyucusuna 16.yüzyılda yaşanmış olayları bir film perdesinden izliyor hissini bu denli yaşatması da yazarın ve dolayısıyla eserin ayrı bir başarı olsa gerek.

Katolik kilisesinin baskılarına karşı “din özgürlüğü" iddiasıyla başlattığı mücadelenin ardından iktidara gelen, teokratik (temelini dinden alan) bir devlet kuran Calvin'in reform görüntüsü altında her sözünü ve fikrini karşı gelinmesi büyük suç olan yasalar şeklinde dayatması ve kısa bir zamanda acımasız bir tirana dönüşmesi kitabın umutsuzluk aşılayan kısmı.

Serveto'nun hunharca katledilmesi, Castellio'nun belki de şans olarak yorumlanacak şekilde zulüme maruz kalmaksızın hayatını kaybetmesi sonrasında; beklenmedik şekilde Avrupa şehirlerinde ve ülkelerinde yaşanan uyanış, aydınlanma ve özgürlükçü düşüncelerin filizlenişi ise Calvin ve benzerlerinin Prius zaferinin ardından insanlığın, erdemin, adaletin ergeç yeniden tecelli edeceğine dair umutları besleyen gelişmeler.

Serveto'nun şahsında azim, sadakat ve mücadele; Castellio'nun şahsında vicdan; Calvin'in şahsında ise zorbalığın temsil edildiği eserde genel olarak tüm totaliter rejimlerin eleştirildiğini söylemek mümkün. Bu totaliter rejim dönemlerinde özlemle beklenen aydınlık günlerin ise; sabırsızlığa sebat, fanatikliğe humanizm, nefrete ve şeytanlaştırmaya hoşgörü, şiddete îtidâl, nihayetinde zorbalığa vicdan ile karşılık verilmesiyle mümkün olabileceği düşüncesi işlenmekte satır aralarında.

Politik kaygılarla yazılıyor olmasının etkisiyle, bilinen tarihin objektiflikten ve vicdani değerlendirmelerden uzak olduğu eserin bir başka dikkate değer iddiası.

Çeviri için olumlu, editoryal için olumsuz birer eleştirim olacak: çeviri eserin ruhunu yansıtması açısından gerçekten çok başarılı ancak noktalama işaretlerinin kullanımının daha özenli olabileceğini düşünüyorum (okumanın daha akıcı ve anlaşılır kılınması açısından).

Sonuç olarak kendini humanist, güçlünün değil haklının yanında, vicdan ve erdeme öncelik veren bir insan olarak tanımlayan veya en azından böyle bir insan olabilme çabası içerisinde bulunan herkes için bu muhteşem eserin okunmasını çok anlamlı ve değerli buluyor; önemle tavsiye ediyorum.

Keyifli okumalarınız, aydınlık ve güzel yarınlarınız olsun...

geri ileri