Kitap kütüphanemde bulunuyor ancak diğer kitaplardan okuma fırsatı elde edebilmiş değilim. En kısa zaman içerisinde okuyup değerlendirmesini yapmayı istiyorum.
Kitabın sonunu son 3 sayfayken tahmin edebildim, ama yine de beni çok şaşırttı. Harikaydı.
Diziyi takip edenler kesinlikle okumalı. O son 150 sayfa özellikle
kitabın finali müthişti . Çok şaşıracaksınız Finali diziyle bağlantılırdır umarım Dizidede bu kitapdaki finali doğrulatır
Dizideki Philip Blake , Kardeşi , Kızı , arkadaşının başından geçiyor olaylar. Özellikle Kitabının sonunda diziyle alakalı bağdaştırıcı oltuğunu görüyorsunuz. Sonu Çok şaşırtıcıydı
Güzel bir korku kitabı. Stephen kingin tarzında yazılmış. Okumanızı tavsiye ederim.
Gerçekten nefis bir kitap. Temposu hiç düşmeyen Holywood filmi gibi aslında. :) Peş peşe ardı arkası kesilmeyen ve The Walking Dead'e yakışan aksiyonun dışında karakterlerin duygusal özellikleri de iyi yansıtılmış. Devamı gelir umarım.
" Adım mı ? Philip Blake. " cümlesi tebessüm ettirmiştir. :)
Edit : Bu arada yabancı bir sitede kitabın isminin "Yürüyen Ölüler Üçlemesi - Vali'nin Yükselişi" olduğunu gördüm. Kitap bittikten ve dizi 1-2 bölüm ilerledikten sonra zaten kitabın Vali ile bir ilgisi olduğunu düşünmüştüm, kitabın orijinal ismi de bunu onayladı. :) Kalan 2 kitap çıksa da okusak. :)
Dizi ile arasındaki benzerliği okurken fark edeceksiniz. Dizi de ki önemli bir karakterin namı diğer (Vali) 'nin yaşadığı zorluklar. Tavsiye ederim.
Dizisi ile aynı olay orgusunun ele alınarak yazıldıgını öngörerek başlamışdım ancak farklı konular oldugu için ayak uydurmam zor oldu. Kapak fotografından kaybettiğini düşünüyorum. Onun dışında Vali'nin ilk zamanları falan öğrenmiş olmamız cok güzel.
Kitabı almadan önce araştırdığımda diziyle ilgisi olmadığını duymuştum bi kaç yerde. Fakat okuduktan sonra gördüm ki dizinin valisi Philip Black'in ve meşhur kasabası Woodbury'nin nasıl oluştuğunu anlatıyor. Kitap akıcı ve olağanüstü betimlemelere sahip, tabi kan donduran sahneleri bu kadar net betimleyen çevirmene de teşekkürler bu arada. Diziyi izlememiş olmanız önemli değil, aslında diziye çok da bağımlı değil. Gerilimi an be an hissetmek istiyorsanız The Walking Dead #1'i okuyabilirsiniz...
İyi Okumalar...
Dizisini izlemedim fakat kitabını okudum.Açıkça diyebilirim ki çok keyif aldığım ve inanılmaz sürekleyici bir kitap.Dili son derece akıcı ve okurken kendinizi olayların içinde buluyorsunuz.Sanki oradaki karakterler sizmişsiniz gibi.Olağanüstü herkesin okumasını tavsiye ederim.
Dizisini takip ettiğim bir dönemde alıp uzunca süre okumayı ertelediğim klişelerle dolu bir kitap. Dizi ile spoiler sayılamayacak bir bağlantısı var. Kitap benim için sıradan macera/aksiyon eserler kategorisinde. Kendini okutturuyor, sürükleyici, fazla düşünmeye gerek yok.
-Spoiler barındırabilir.-
Kitap, genel olarak The Governor'ın Woodburry'e gelmeden önce, hastalığın başladığı ilk andan itibaren yaşadıklarını anlatıyor. Her ne kadar Philip Blake'ın aslında bizim Governor olacağını tahmin etmiş olsam da, kitabın sonu ters köşe ile bitiyor. Son sayfalara doğru gittikçe hızını arttırıp psikolojik olarak daha da sorunlu hale gelen karakterlerle, bu cehennem senaryosundan sağlam bir ruh haliyle kurtulmanın imkansızlığı gösteriliyor.
Karakterlerin kırılma noktası Penny'nin ölümü ve onun da bir zombiye dönüşmesi ile oluyor. Her karakterin klişe sayılabilecek özellikleri var ama bu gene de rahatsız etmiyor.
-Spoiler barındırabilir.-
Diziden sonra Philip Blake'nin bakış açısından kitabı okumak çok keyifliydi. Konunun çok ince bir şekilde işlenişi , akıcılığı ve sürekli bir gerilim içerisinde olmasıyla post apokaliptik (kıyamet sonrası dönem)'in aktarımı çok başarılıydı.
Dizide kötü bellediğimiz ama yinede isteyerek bu yolda ilerlemediğine dair derin izler taşıyan bir karakterin aslında gerçekten de öyle olmadığını görüyoruz ve bu sayedede geçmişiyle beraber tam bir gelişimine şahitlik ediyoruz.
Konusuna değinmek biraz tuhaf geliyor ama yinede değinmek gerekirse :) ; Baş karakterimiz Philip'in yola kızı ,kardeşi ve iki çocukluk arkadaşı ile kaos ortamından uzaklaşıp Atlanta'ya doğru uzun ve çetrefilli bir yolculuğa çıkmasıyla başlıyor. Yolculuktan kasıt ; hayatta kalma mücadelesi ve sürekli bir korku ile endişe taşıyan ve ısırganlardan sürekli bir saklanma gayretiyle gerçekleşen zor kararların verildiği bir yolculuktur. Bu yolculukla beraber heyecan, üzüntü, korku ve sürekli bir gerilimin ön planda olduğuna şahit oluyoruz.
Buraya kadar genel bir özet çıkardık , şimdi ise dizideki Philip Blake hakkında konuşmak isterim. Bu karakterin bu şekilde bir değişim gösterip karşımıza çıkacağını hiç düşünememiştim. Tam bir karakter değişimine tanıklık ediyoruz kitapta ve dizide , açıkçası Philip Blake'yi hiç bu şekilde tahmin etmemiştim. Son sayfalardaki şoke edici bilgi zaten beni bayağı bir afallatmıştı. Bu kitap sadece o bilgi için bile okunur :)
Keyifli okumalar sevgili fantastik ve zombiseverler :)
Gerçekten insanı büyüleyen bir sonrasını hep merak ettiren bir kitap heyecen isteyenlere tavsiye ederim...
Diziyi izlemiş biri olarak, dizinin daha başarılı olduğunu söyleyebilirim, tabi daha fazla görselliği ön plana çıkaran bir konu üzerine yapıldığı için olabilir... diziyle kitap arasında karakter benzerliği yoktur yani dizideki olayların birebir kitaba geçirildiğini düşünülmeden meraklısının gönül rahatlığıyla kitabı alıp okumasını tavsiye ederim...
Sürükleyici bir kitap. Yazı tipi ve puntosu okumayı daha zevkli hala getiriyor. Yalnız, biraz daha sarsıcı olabilirdi.
Salgın'ın ilk günleri her yere karmaşa hakimdir. Dünya'nın sonu sessiz sedasız gelmiş, insanlığı gafil avlamıştır. Ölüler ayaklanmış sokakları doldurmuş, ölüm kelimenin tam anlamıyla şehirlerde kol gezmektedir. Kamyon şoförü genç dul Philip Blake, küçük kızı Penny, kardeşi Brian ve çocukluk arkadaşları Nick, Bobby; cehennemde sağ kalmaya çabalayan küçük bir gruptur. Roman onların grup dinamiklerine ve verdikleri mücadeleye odaklanıyor.
Romana son derece sert bir giriş yapmış yazar. Daha önce çizgiroman ve dizide verilmeyen Salgın'ın ilk günlerinde başlıyor hikaye. Tüm klişeleri ustaca kullanmış ve yavan kaçmadan işlemiş. Gerilim dozuna son derece hakim olan yazar, çizgi romanda geçen yerlere tatlı göndermeler yaparken bağlantıları ustaca kurmuş. Geneli itibariyle son derece vahşi bir anlatı diline sahip olan romanda sosyal kalıplar tersine dönmüş. Beyaz yakalı yöneticiler dilenci konumunda bu dünyada. İcra edecek mesleği olanlar ise ( veteriner, oto tamircisi, doktor, çiftçi vs. ) son derece önemliler. Bolca Freudyen çağrışım kullanılmış romanda. Bu vahşet senfonisinin karakterlerine bir göz atmakta fayda var...
Penny, geneli itibariyle masumiyeti simgeliyor. Sessiz ve sevimli bir çocuk. Her gün biraz daha yaşadığı travmalarla kendi içine gömülen bu çocuk babasının ona hakim olmaya başlayan deliliğinin önündeki tek baraj. Grubun tutkalı rolü Penny'in üzerinde.
Brian Blake, çelimsiz, başarısız kardeş. Zeki ve temkinli bir adam. Şiddet karşıtı bir yanı olması, ödlek yapısı onu grup için yük haline getiriyor. Penny'i korumakla ve ilgilenmekle yükümlü. Salgın ve etkileri üzerine en çok kafa patlatan karakter. Ödlek yapısı yüzünden kardeşinin gölgesinden çıkamıyor.
Nick, Her korku film ve romanından aşina olduğumuz "rahip" karakteri. İncil'ni yanından hiç ayırmıyor. Salgın'ı insan ırkı için kutsal bir sınav olarak algılayarak deliliğe karşı tampon olarak kullanıyor. Grubun ahlaki değerlerini simgeleyen karakter. İçten içe öldürmekten çok zevk alıyor, yarı-yaşamına son verdiği talihsiz ruhları azaptan kurtardığını düşünüyor ve Brian'ın eksik kaldığı insiyatif kullanma poziyonunu dolduruyor.
Philip Blake, "Kas ve Beyin" ikilemesinin kas olan kısmı. iri ve cahil bir adam. Gün geçtikçe şiddete aşık oluyor, odyo halisülasyonlara teslim oluyor. Herşeyi olan küçük kızını, bu cehennemden çıkarmak ve güvenli bir yer bulmak için yapamayacağı hiçbir şey yok: İşkence, şiddet, tecavüz... adını siz koyun. Ruhundaki çatlaklardan sızan zehirli kokular onu hasta ediyor. Başkalarını korumak için kendini yitiren adam motifini dolduran Philip, psikopatiye teslim olmamak için çocuğuna sarılıyor.
Sosyo kültürel anlamda kabile dönemlerine dönen dünyada, masumiyet yok. Ahlak yok. Güzel yok, çirkin yok. Sadece mücadele var. Yaşama ve hayatta kalma kavramlarını çok güçlü işleyen seri, Entropi yasasına gönderme yapmaktan geri durmamış: Herşey çürür... Her otorite çökmüş. Devlet yok. Din yok. Kendi ihtiyaçları için insanları sömüren parazit grupları, çeteler, asker artıkları; cesetleri kemiren kurtçuklar gibi yaşamaya çabalayan toplulukların üzerine çökmüş.
Kitap son derece akıcı ve güçlü bir anlatı tarzına sahip. İkiside de gerilim ve korku türünde eserler veren yazarlar muhteşem bir vahşet senfonisi kurgulamışlar.
Kitaptan sonra dizisini de izlemem gerektiğini ve geç kaldığımı anladım.Oldukça heyecan ve gerilim yaratıyor,zombiler ile baş etmeye çalışan insanların başından geçen olaylar konu ediniliyor.Tabi kitabın devamı da var oda isyan onu da okumak gerekiyor.Eminim diğer serilerde güzeldir.