"...Türk hikâyeciliğine genel bir bakış attığımızda bir dönem hikâye isminin dahi Türkçemizden gerici bir ifade diye atılmak istenip, onun yerine öykü kelimesi getirilmek istendiğini görürüz. Edebiyatımızın uzun zaman kullanmış olduğu bu tür adının öykü ile değiştirilmesi kendi hikâyemizi yazamayışımızın da nedeni olan bir zihniyetin tezahürü olmuştur. Öykü öykünmekten gelen köksüz bir kelime olarak Türkçemizde yer etmiştir. Yine bize Tanzimat’la geçen bir tür olarak Kutlu romanı değil, hikâyeyi tercih eder. Kutlu hikâyede ısrar edişinin sebebini bir zanaat erbabının kendi çöplüğünde eşinmesi olarak görür. Çünkü romanın ucu bucağı belirsiz olduğu için ona korkutucu geldiğini ifade eder..." (Alıntı)